Tekstil ve hazır giyim yol haritası istiyor

Tekstil ve hazır giyim yol haritası istiyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Tekstil ve hazır giyim, yarattıkları 3.5 milyonluk istihdam ve 23 milyar dolarlık ihracat geliri ile Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinin başında yer alıyor. Gerçek anlamda atılımını 1980'li yıllardan sonra ekonominin dışa açılmasıyla gerçekleştiren sektör dünyanın en büyük makine parklarından birine sahip. 13 yıl önce Türkiye'nin toplam ihracatı 21.6 milyar dolar iken tekstil ve hazır giyim 8.3 milyar dolarlık ihracatı ile tek başına Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 38.4'ünü karşılıyordu. 2005 yılında Dünya Ticaret Örgütü'nün tüm dünyada kotaları kaldırması başta Çin olmak üzere emek maliyeti düşük diğer Uzakdoğu ülkelerinin dünya pazarlarını istila etmesine yol açtı. Emek yoğun sektörler olan tekstil ve hazır giyim bu durumdan etkilenen sektörlerin başında yer aldı. Türk üreticiler başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere ihracat pazarlarında kan kaybederken, son dört senede 8 bin 760 firma kapandı. Sadece 2007'de kapanan firma sayısı 2 bin 110 oldu. Yeniden yapılananlar ayakta kaldı Bu süreçte Türkiye'deki ve dünyadaki gelişmelere uyum sağlayabilen firmalar ayakta kalmayı başardı. Verimliliğini yükselten, müşteri odaklı çalışan, moda-markaya yatırım yapan ve hızlı servis sağlayarak kendi üzerine düşeni yapan sektör ne yazık ki hükümetten istediği desteği bir türlü bulamadı. Gelinen noktada hâlâ yapılması gereken pek çok ödev bulunuyor. Bu bağlamda hem sektöre hem de devlete önemli sorumluluklar düşüyor. Konfeksiyoncusundan trikocusuna, iç giyimcisinden çorapçısına, ev tekstilcisinden denimcisine, ihracatçısından akademisyenine kadar sektörün bütün alanlarının temsilcileri bu görev ve sorumlulukların neler olduğunu anlattı. Sektör temsilcileri DÜNYA için "Sektör nasıl sıçrama yapar?" sorusuna yanıt aradı. Kümelenme sektörün çıkış yolu Sektör temsilcileri yenilik, moda, marka, katma değer yaratma, hızlı servisin önemine dikkat çekti. Kümelenme modelinin sektörün çıkış yollarından biri olacağı ifade edilirken başka Eximbank olmak üzere finans kesiminden de sektöre destek bekleniyor. Sektörün devletten taleplerinin başında yatırım ortamının iyileştirilmesi geliyor. Burada en öncelikli konu istihdam üzerindeki kamu yüklerinin azaltılması ve enerji maliyetlerinin rakipler düzeyine yaklaştırılması. Bölgesel asgari ücret, teşvik yasasının yeniden gözden geçirilmesi ve bölgesel değil sektörel teşvik uygulamasının bir an önce hayata geçirilmesi de talepler arasında. Hükümetin sadece içeride değil dışarıda da desteğini isteyen tekstil ve hazır giyim sektörü Rusya ve ABD ile yapılacak serbest ticaret anlaşmalarının önemine işaret ediyor. Hükümete "Bizimle misiniz yoksa bizden vaz mı geçildi?" diye soran sektör gerçek anlamda bir sanayi politikası ve önlerini gösterecek bir yol haritası istiyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş / Bizim stratejilerimiz hazır düğmeye basılmasını bekliyoruz Tekstil ve hazır giyim sektörü kırılma noktasından sıçramaya geçişi aslında 2003 yılında yaptı. Bu tercihini de değişim dönüşüm stratejisi olarak ortaya koydu. Vizyon neydi? Klasik tedarikçi konumundaki bir ülke olmaktan çıkıp piyasa yapıcı bir ülke olmaktı. Burada da amaç maliyet-fiyat esasından, fiyat-kalite rekabetine geçmekti. Çünkü maliyet fiyat esasında kıyaslamalı üstünlüklerde ağır basan taraf işçilik ücretleriydi. Uzakdoğu ile Türkiye arasında büyük bir fark olduğu için burada rekabeti sürdüremeyeceğimizi anlamıştık. Yapılması gerekenler üç aşamalıydı. Birincisi üretim ayağı idi. İkincisi ürün geliştirme ve tasarım üçüncüsü de pazarlama ayağıydı. Üretimde asıl konu verimli çalışabilme ve yalın üretim sitemine geçmeydi. Her işletme bunu kendi içinde irdeledi ve yaptı. Verimlilik yüzde 85'e çıktı Verimlilik çalışmalarına baktığınız zaman sektörün ortalaması yüzde 60-65'ti. Biz bu değişim sürecinde bunu yüzde 80-85'lere kadar çıkardık. Bu da yüzde 10-15 maliyet avantajı getirdi bize. Yalın üretime geçme de nitelikli iş gücüne ihtiyacı doğurdu. Hizmet içi eğitimler de bu noktada önem arz etmeye başladı. Ürün geliştirme ve tasarımda da müşteri odaklı çalışmaya geçildi. Trendlerin nereye kayabileceğini sezinleyip ona göre hazırlıklar yapıldı. Aktif pazarlamada da hedef pazarlar ve müşteriler tespit edilip oralarda showroom açma müşteriye kendi ülkesinde servis vermek gerekiyordu. Bütün bu zinciri geliştirmeyi becerebilenler ayakta kaldılar. İşletmeler değişim sürecini iyi yönetebildiler. En azından dünya ticaretinden aldığımız payı koruyabildik. Her ne kadar ihracat rakamları artıyorsa da reel olarak aslında durağan bir döneme girdik. Yüzde 75 Euro bazlı ihracatımız var. Parite bazlı bakarsak reel bir artış olmadığını gördük. Türkiye'nin pazardan pay kaybedeceği öngörülerini çürütmüş olduk. Aslında çok başarılı olduk. Ancak ülke olarak bu değişim sürecini iyi yönetemedik. Kamu bunu yapamadı. Rakip ülkeler özendirilmemeli Bu sektör aslında çok dinamik. Üretimiyle, ihracatıyla, işgücüyle niteliksiz iş gücünü nitelikli hale getirmesiyle, kadın istihdamıyla... Bütün bu yapıya bakınca sosyal ve ekonomik yönden direkt katkısı söz konusu. Tarımdan sanayiye geçişte de çok önemli bir sektör. Yerine hiç ikame bir sektör koyamazsınız. Ayrıca biz sektör olarak global oyuncuyuz. Türkiye'de çok az sektör global oyuncu konumunda. Üretimde bir marka olduk ülke olarak. Rekabetçi üstünlüklere dayalı bir üretim yapımız var. Tedarik zinciri en büyük kuvvetimiz. Yani tarladaki pamuktan nihai ürüne kadar bütün üretim zinciri halkasını ortaya koyup bir çatı altında bu hizmeti veriyoruz. En çok tüketim yapan pazara en yakın tedarikçi ülkeyiz. Mısır, Ürdün, Fas gibi ülkelerin tek bir çatı altında toplama ihtimalleri yok ve yolun başındalar. Bizim 25-30 yıllık avantajımız var. Bütün bunları ortaya koyunca bizim bu kuvveti ve yapıyı hiçbir zaman başkalarının eline kaptırmamız lazım. Bu bilgi birikimi başka ülkelere kaydırmamız lazım. Bizim en büyük hatamız rekabet edemediğimiz için kendi altyapılarımızın başka ülkelere kaymasına neden olmak. Biz kendimize başka ülkelerde rakip yaratıyoruz. İşin en acı kısmı yatırımın yurtdışındaki ülkelerden cazip hale geldiğini ortaya koyan birtakım stratejilerinin yapılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarının bu projeleri destekliyor olması. Halbuki bizim yurtdışında cazip olan imkanları tespit edip aynı cazibeyi Türkiye'de gelişmemiş bölgelere verebiliyor olmamız lazım. Türkiye'yi idare edenlerin asli görevi budur. Yatırım ortamı iyileştirilmeli Türkiye'nin yatırıma ihtiyacı var. Bunun için de yatırım ortamının iyileştirilmesi gerek. 59. Hükümet ekonomik başarısı ile yüzde 47 ile tekrar iktidar oldu. Bu fırsatı elde etmişken yapılması gereken şey kalkınmaya endeksli bir hamle ile üretmeye, çalışmaya, istihdamı geliştirmeye yönelik bir reform hareketi olması gerekiyordu. Ama gündemi farklı konularla meşgul ettik. Mikro çözümlerle ekonomiyi hareketlendirseydik stratejik sektörler belirleyip eğitim ve altyapılarını oluştursaydık 8 ayı bununla geçirseydik şu anda Türkiye çok farklı bir konumdaydı. Dünyadaki krizi fırsata dönüştürecek tek ülke Türkiye idi ama bu fırsatı göz göre göre kaçırdık. Şu anda gelinen nokta çok sıkıntılı. Nasıl bir daha sağlıklı bir çıkış yolu bulunacağından endişeliyim. Yine de daha fazla geç kalınmadan büyüme yanında kalkınmayı hedefleyen, borç ödemeye dönük, tasarruf bilinci olan bir nesil yaratmayı amaç edinen, ulusal rekabet şartlarını uluslararası şartlara uyarlayan, geri kalmış bölgeleri geliştirmeye yönelik hamleleri öncelikli iş kabul eden, kendi kaynaklarını yaratarak gelişme zihniyetinde olan, ithalata olan bağımlığını azaltan, AR-GE ve ÜR-GE yatırımlarını artırıp dış ticaret fazlası veren bir ülke olmayı hedef edinen, bu hedefe yönelik ulusal yatırım imkanlarını cazip kılma yönünde projeler üreten ve hiçbir hesap peşinde olmadan gelecek nesillere güzel bir ülke bırakmanın gayreti içinde olan bir yapı kurmalıyız. Biz bir hedef bekliyoruz Biz, aslında devletten önümüzün açılmasını bekliyoruz, hedef bekliyoruz. 2023'ler Türkiye'sine hangi sanayi sektörleri ile gidilecek, bunların altyapısı destek tedbirleri ne olacak? Mesleki eğitim vs bütün bunların netlik kazanması lazım. AR-GE yasası çıktı, çok güzel bu nasıl uygulanacak? İstihdam yasası çıktı. Bunun hayata geçmesi önümüzdeki yılın başı. Türkiye zaten zaman kaybetti. Dünyadaki rekabet o kadar hızlı ki. Bizim bugünden yarına uygulanacak radikal kararlar almamız lazım. Bunları yapacak olan da hükümetlerdir. Top artık bizde, çıktı diyoruz çünkü bugün sektörden çok çıkış var. Devamlı da oluyor. Mesela Anadolu'ya gitmiş Six Sigma, kalite yöntemlerini uygulamış, verimlilik çalışmalarını tamamlamış, dünya markaları ile çalışmış bir firmaydı. Daha ne yapsın ama kapanmak zorunda kaldı. Bizim yönetim kurulu üyelerimizden bile var. İşini terk etti. 600 kişi çalıştırıyordu. Çevresi ile bin 500 kişi. 40-50 milyon dolarlık ihracatı vardı. Türkiye bunu kaybetti. Bunun gibi yüzlercesi beklemede. Her gün geliyor. Bunlar bir değer. Bunun yerine ne koyacağım? 600 kişiye ekmek kapısı nasıl bulacağız? Adıyaman'a 80 işletme gitti Öte yandan Adıyaman örneğini ortaya koyduk. Bir şehrin nasıl kalkınabileceğini gösterdik. 80 işletme kazanıldı, 4 bin istihdam yaratıldı, meslek okulu açıldı. Adıyaman'ın çehresi değişti. Orada herkes buna inandı ve yardım etti. İşsizlik azaldı suç oranı sıfıra dayandı. Bir sektörün daha fazla nasıl bir katkısı olabilir ki? O açıdan bu noktadan sonra beklentimiz önümüzün açılması. Bir tedbir alınmayacaksa da insanlar artık suyun akışına bıraksın bari bunu söyleyin en azından üç-beş kuruşu varsa bunu kaybetmesin insanlar ve başka sektörlere yönelsinler. İlk kez çözüme odaklandı Geçtiğimiz haftalarda olumlu bir gelişme yaşandı. Uzun süredir yapılamayan Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu, Devlet Bakanı Nazım Ekren başkanlığında toplandı. İlk defa bu kadar ciddi şekilde tekstil deri ile ilgili konular masaya yatırıldı. 18 bürokrat, 4 bakan toplantıya katıldı. Herkes sorununu ortaya koydu, sektörün önemi vurgulandı. Kamu otoritesi şunu söyledi: "Etraftan algılandığı gibi bu sektöre karşı önyargımız yok. Sosyal ve ekonomik hayat açısından önemimin farkındayız ve kaybetmek gibi bir niyetimiz yok. Bu kamu otoritesi tarafından ilk defa söylendi. Ondan sonra şöyle bir karar çıktı: Bu sektörün uluslararası ağır rekabet koşulları altında değişim dönüşüm destekleme "3 D" formülüyle karar stratejik belgesinin oluşturulması. Bürokrasi ve özel sektör çok ahenkli bir çalışma yaptı. Bu stratejik karar belgesini bir noktaya kadar getirdik. Orta ve uzun vadeli uygulamalara baktığımızda 22 kalem ortaya koyduk. Tarladan nihai ürüne kadar bütün aşamaların nasıl desteklenmesi gerektiği, hangi süreçlerde hangi kurumların ilgili olacağına kadar belirledi. Bunun da hayata geçme süresi de 3 ve 5 yıl olarak ortaya kondu. Kısa vadede can suyu şart Ama biz de dedik ki kısa vadede ne yapacağız? Çünkü sektörde mevcut yapının yaşamsal varlığını sürdürmesi için bir can suyuna ihtiyaç var. Rakip ülkelerle yüzde 40-60'lara ulaşan maliyet farklarının 25-30'a gelebilmesi için destekleme tedbirleri sektörün tamamına uygulansın. Bunun bir an önce açıklanması hayati önem arz ediyor. Çünkü bunu bir an önce açıklarsak işletmelerin kapatma eğiliminde olanların bu niyetini durdurur ve geleceğe olan bakışlarını pozitife çeviririz. Biz bu can suyunu iki sene için istiyoruz. Bu iki senede de değişim ve dönüşüm tedbirlerini de bir taraftan açıklanmalı ki insanların ne yapmaları gerektiğini ve bu tedbirlerin iki sene sonra olmayacağını bilsin. Çözüm için düğmeye basılmalı Peki bu iki yılın ardından uygulanacak mikro çözümler neler olmalı? Destekleme tedbirleri ülke bazlı, bölge bazlı, sektör bazlı, proje bazlı olmalı. İstihdam ücretlerindeki çıplak ücrete bakınca Türkiye'de yüzde 42, Romanya, Arnavutluk, Çin, Hindistan ortalamada yüzde 25 fark var. Bunun kapanması lazım. Tamamı olmasa bile yüzde 60'lık kısmı kapanmalı. Enerji fiyatlarındaki fark azaltılmalı. Ortalama işgücü çıplak ücreti Türkiye'de saatte 2.88 Türkiye'de diğerlerinde 0.60, 0.80 bütün bunların genel maliyet üzerindeki ortalamasının yüzde 25 bir avantaj getirecek noktaya çekilmesi lazım. Büyük şehirlerde yoğunlaşmış sanayi Anadolu'ya çekilmeli. Hangi bölgeler, oralara uygulanacak tedbirler, eğitim altyapısı ne olacak, o bölgede yerleşik sanayi bölgelerinin gelişmesi. Ekstra ek tedbirler belirlenmeli. Asgari ücret bölgesel olsun Biz diyoruz ki ya asgari ücreti kaldırın bölgesel asgari ücret komisyonları kurulsun bölgenin kalkınmışlık seviyesine göre belirlensin. 500 dolarlık milli gelir seviyesinde olan farklı olsun 15 bin dolar olan farklı olsun. Ürün geliştirme ve tasarım bölümlerinde çalışacak olan işçilerin SSK primlerinden düşülmesi vs. bunları istiyoruz. Bunlar tabii daha çok İstanbul ve çevresinde ve pazarlamaya dönük çalışma alanlarında geçerli olsun. Anadolu'da hizmet içi eğitimlere destek verilsin. Hizmet içi eğitimleri verenlerin ve eğitim alanların SSK primlerinden en azından o süre içinde muaf tutulsun. Mesleki okullar özendirilsin. Nitelikli işgücünün artırılmasına dönük çalışmalar yapılsın. Enerji fiyatlarında o bölgedeki uygulama esasları da farklı olsun. Kurumlar vergisi istisnası en azından beş yıl alınmasın. Yatırım yapılacak arazi ve arsa tahsisinin işletmeler üzerine verilmesin, kullanım hakkı verilsin. Atıl kalan OSB'lerin bu sektöre dönük çok daha cazip bir halde verilebiliyor olması ve bunun altyapı sistemlerinin açıklanması lazım. Gelişmiş yörelerden kalkınmada öncelikli yörelere taşınmak için kredi destekleri verilmeli. Değişim dönüşüm süreçleri beş yıl ama devamı 10 yıllık bir planlama idi bu. Süreç çok uzarsa zaten geç kaldık çok daha ağır kayıplarla karşı karşıya kalacağız. Biz eğer yurtdışı pazarları kaybedersek tekrar ele geçirmemizin mümkün değil. O müşterileri kaybetmememiz lazım. Bu yüzden artık sorumluluk bizde değil bu ülkeyi yönetenlerde. Hazır giyim ve konfeksiyon Avrupa'da büyüyor İlk çeyrekte hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında sadece ABD, Kanada, Japonya, İsviçre gibi ülkelerin yer aldığı "Diğer OECD" ülkeleri grubunda yüzde 10.9'luk bir düşüş görüldü. Bunun dışındaki ülke gruplarına ihracatta, yüzde 3.2 ile yüzde 48 arasında değişen oranlarda artışlar kaydedildi. İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, AB'nin Çin'e karşı uyguladığı kotaları bu yıl kaldırmasına rağmen Avrupa pazarında büyüme sağlandığına dikkat çekti. Hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe yılın ilk üç ayında 4.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildi. İhracatta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16.7'lik artış sağlandı. İhracatta aslan payını 3.5 milyar dolarla Avrupa Birliği (AB) aldı. ABD pazarındaki kan kaybı ise devam etti. İTKİB Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan "Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektörü 2008 Ocak-Mart İhracat Performans Değerlendirmesi" raporunda, 2007'nin tümünde hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında yüzde 14.8 düzeyinde bulunan artışın, 2008'in ilk üç ayında yükseliş trendine girdiği belirtildi. Türkiye'nin genel ihracatının yüzde 36.2 artışla 31.4 milyar dolara ulaştığı yılın ilk üç ayında, hazır giyim ihracatında 2007 yılına göre Ocak ve Şubat aylarında yüksek oranlı artışlar kaydedilirken, mart ayında az da olsa azalma görüldü. İlk çeyrek itibariyle hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında sadece ABD, Kanada, Japonya, İsviçre gibi ülkelerin yer aldığı "Diğer OECD" ülkeleri grubunda yüzde 10.9 düzeyinde bir düşüş görüldü. Bunun dışındaki tüm ülke gruplarına ihracatta ise yüzde 3.2 ile yüzde 48 arasında değişen oranlarda artışlar kaydedildi. En büyük ithalatçı Almanya AB ülkeleri, Türkiye'nin hazır giyim ve konfeksiyon ihracatındaki ağırlıklarını korumaya 2008 yılının ilk üç ayında da devam etti. 27 AB ülkesine bu süreçte yapılan ihracat, yüzde 17.6 artışla 3.5 milyar dolara ulaştı. 15 AB ülkesine hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında 2004 yılında yüzde 13.1, 2005 yılında yüzde 6,7 ve 2006 yılında yüzde 2,6 oranında artış meydana geldi. Ancak bu durum 2007 yılında tersine döndü. 2007 yılında bu ülkelere yüzde 14.8 oranında yüksek oranlı bir artış kaydedildi. Almanya, Türk hazır giyim ve konfeksiyon mamulleri ihracatında yüzde 24.8'lik bir pazar payına sahip olup en fazla ihracat yapılan ülke konumunu korudu. 2008 yılının ilk üç aylık döneminde Almanya�ya hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında yüzde 20.2 düzeyinde artış ile 1 milyar dolar seviyesine erişildi. İngiltere ise 597.4 milyon dolarlık tutarla ve yüzde 13.8'lik payı ile ikinci pazar oldu. ABD pazarında düşüş var ABD'ye yapılan hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 25.5 gibi yüksek bir oranda azalması ise dikkat çekti. İTKİB raporuna göre, genel ihracatta yüzde 6-7'lik pazar pazına sahip ABD'deki bu düşüşte, Uzakdoğu ülkelerinin yoğun rekabetinin yanı sıra, tedarikin serbest ticaret anlaşması yapılan ülkeler ile nitelikli sanayi bölgelerine (NTB) kaymış olması etkili oldu. Bu yılın ocak-mart döneminde yapılan 4.3 milyar dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 51'i örme konfeksiyon sektörü tarafından gerçekleştirildi. İlk üç ayda örme konfeksiyon mamulleri ihracatı 2007 yılının ilk üç ayına kıyasla yüzde 16.7 oranında arttı ve 2.2 milyar dolar değerine ulaştı. Aynı dönemde dokuma konfeksiyon ihracatı 1.5 milyar dolar ile yüzde 17.6 ve hazır eşya ihracatı ise 562 milyon dolarla yüzde 14.8 oranında artış kaydetti. Örme konfeksiyon mamulleri ihracatı içinde üçüncü önemli ürün grubu olarak çorap ihracatı, 2008 yılı ilk çeyreğinde yüzde 18.6 oranında artarak 233 milyon doları aştı. 2008 yılının Ocak-Mart dönemi itibariyle 474 milyon dolarlık da denim pantolon ihracatı gerçekleştirildi. Orakçıoğlu: İyileştirici adımları bekliyoruz istanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, AB pazarındaki gelişmenin Çin faktörüne rağmen sağlandığına dikkat çekti. İHKİB Başkanı, "AB'nin Çin'e karşı 2005, 2006 ve 2007 yıllarında 10 kategoride uyguladığı kota, 2008 yılında kalktı. Türk hazır giyim ve konfeksiyon ihracatçısının Çin'e yönelik kota kalkmasına rağmen AB pazarında sağladığı başarı, her türlü övgüye değerdir" dedi. Orakçıoğlu, sektörün önünün açılması ve ihracatta yeni atılımlar sağlanması için hammadde fiyatları, işçilik ücretlerindeki gelişmeler ve döviz kurlarının seyri konusunda iyileştirici adımlar atılması gerektiğini söyledi. Dolar endeksinin 2008 yılının ilk çeyreğinde biraz kıpırdamasına rağmen, 2006 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana düşüş trendinde bulunmasının ihracatçıyı olumsuz etkilediğini belirten Süleyman Orakçıoğlu, işçilik ücretlerindeki artışa da dikkat çekti. İHKİB Başkanı, "2007 yılının son çeyreğinde yüzde 191,3 olan asgari ücret endeksi 2008 yılının ilk üç ayı içerisinde yüzde 198,8'e çıktı. Sektörün en önemli maliyet bileşenlerinden olan iplik ve kumaş gibi tekstil materyallerinin fiyatları, Türkiye�deki genel fiyat artışı düzeyine paralel bir artış gösterdi. Ancak asgari ücretteki artış, çok keskin bir şekilde görülmektedir" dedi. Önümüzdeki dönemde uluslararası gelişmeler çerçevesinde; ABD ekonomisinin uzun süreli bir resesyona girmesi ve finansal piyasalardaki kredi krizinin derinleşmesi olasılığını en önemli riskler olarak değerlendiren Orakçıoğlu, bu durumun kırılgan durumdaki Türkiye ekonomisini tehdit ettiğini ifade etti. Hazır giyimciler eylem planı bekliyor Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Hazır Giyim Sektör Kurul Başkanı Umut Oran, üretim ve emek yoğun tekstil ve hazır giyim sektörlerinin sıkıntı içerisinde olduğunu, hükümetten ciddi bir eylem planı hazırlamasını beklediklerini bildirdi. Son aylarda tekstil ve hazır giyim sektörlerinin sıkıntı içinde olduğunu belirten Oran, buna rağmen 23,5 milyar dolar civarında olan yıllık ihracat rakamının aşağısına düşmemeye çalıştıklarını bildirdi. Sıkıntının bir an önce giderilmesini isteyen Oran, bu konuda hükümete önemli görev düştüğünü vurguladı. Oran, "Sektörle ilgili günübirlik çözümler yerine, istihdam ve kayıt dışı ile ilgili birtakım teşvik kanunlarıyla ilgili yeni bir programa ihtiyaç var. Her iki sektör Türkiye için çok önemli. Dünyayla rekabet edebilmek için şartlar oluşturulmalı. Hükümetten ciddi bir eylem planı hazırlamasını bekliyoruz" dedi. Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Tarık Bozbey de, düşük kur ve yüksek vergiler nedeniyle, tekstil sektörünün büyük sorunlar yaşadığını savundu. Bozbey, son aylardaki küresel kriz nedeniyle iş yapamaz duruma geldiklerini söyledi. Sağlıklı ve uzun vadeli bir yol haritasına ihtiyaçlarının olduğunu ifade eden Bozbey, "5 veya 10 yıllık süre içerisinde nelerin yapılacağı belirlenmeli ve özel sektör ile yabancı sermaye buna göre hareket etmeli" dedi. Teşvikler konusuna da değinen Bozbey, "Bordrolardaki vergi yükü makul düzeye çekilmeli. Böylece kayıtlar resmi olarak yapılabilir. SSK primleri ve vergilerin normale dönmesiyle haksız rekabet de ortadan kalkacaktır. Ayrıca, yatırım teşviklerinin etkili olmadığı bölgelerde nokta teşvikler ile devlet yatırımları yapılmalı" şeklinde sıraladı. Başlıca ülke grupları itibariyle Türkiye hazırgiyim ve konfeksiyon ihracat kaydı 2007 Toplam 2008 Toplam Ocak-Mart konf'da Ocak-Mart konf'da Değişim 1000 Dolar pay % 1000 Dolar Pay % % AB (27) ülkeleri toplamı 2.949.669 79.8 3.469.933 80.4 17.6 Diğer OECD ülkeleri toplamı (ABD, Kanada, İsviçre vb) 280.585 7.6 250.104 5.8 -10.9 Diğer Avrupa ülkeleri toplamı (Makedonya, KKTC, vb) 32.838 0.9 33.882 0.8 3.2 Eski S.S.C.D. ülkeleri toplamı (Rusya Fed., Azerbaycan, Özbekistan vb) 106.205 2.9 158.156 3.7 48.9 Ortadoğu ülkeleri toplamı (S. Arabistan, İsrail, Kuveyt vb) 73.178 2.0 93.134 2.2 27.3 Afrika ülkeleri toplamı (Mısır, Tunus, Cezayir, GAC vb) 48.556 1.3 67.250 1.6 38.5 Diğer Asya ülkeleri (Çin, Hindistan, Malezya, Tayvan vb) 11.814 0.3 15.236 0.4 29.0 Diğer ülkeler ve bölgeler toplamı 192.379 5.2 226.039 5.2 17.5 Toplam hazırgiyim ve konfeksiyon ihracat kaydı 3.695.224 100 4.313.734 100 16.7 Kaynak: İhracatçı Birlikleri kayıtları