Hapisteki anneyle 'randevu'

Tiyatro Martı, yeni oyunu "Demir"de yine bir kadın hikâyesi anlatıyor. Bu kez iki kahramanı var: Biri kocasını öldürmüş müebbet mahkumu, diğeri de kızı...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Sahnelerimizin genç topluluklarından Tiyatro Martı, "Uçlar"dan sonra, bu yıl da kadın odaklı, adalet kavramını ele alan bir oyunla "merhaba" diyor seyirciye: "Demir." Oyun, bir anne-kız hikâyesi... İlginç olanı, sahnelerimizin anne-kız aktrisleri Güzin Özyağcılar ve Zeynep Özyağcılar tarafından yorumlanıyor. Aralarındaki kimyanın, hani derler ya, "birbirlerinin ciğerini bilmenin" öyküdeki birbirinden uzun yıllar ayrı kalmış ve seneler seneler sonra diğerini tanıma olanağı bulmuş anne-kıza kattıkları, "Demir"in gerçekten alâka uyandıran yönlerinden biri. Ama dilerseniz, bu artıyı bir kenara bırakıp daha yakından bakalım oyuna.

Senaryo çalışmaları da bulunan İskoç yazar Rona Munro'nun kaleme aldığı, Eray Eserol'un dilimize kazandırdığı oyun, genç bir kadının bir hapishanenin görüşme odasında kaygıyla beklediği anlarla açılıyor. Beklediği yıllardır görmediği annesi, Fay. Üstelik Josie'nin annesinin hapiste olma nedeni babasını öldürmüş olması. Bu olayın öncesini hatırlayamayan, bu eksikle kendine yarım bir yaşam kurmuş, iş hayatında başarılı olsa da özel hayatı çorak halde bir kadın Josie... Yaşamını yeni bir yöne çevirmek için annesini de dinlemesi gerektiğini düşünüyor. Babasını nasıl öldürmüş, neden öldürmüş, nasıl bir hayatları varmış... Fakat, yıllardır kızını görmeyen müebbet mahkumu Fay'in ona dünü anlatmaya hiç niyeti yok! O, kızının bir yarın araması gerektiğini düşünüyor.

Geçen sezon "Fosforlu Müzikali"ni sahneye koyan Serkan Üstüner, iki kadın ve iki gardiyan arasında, görüşme odasında geçip giden ve kolaylıkla durağanlaşabilecek hikâyeyi, Cihan Asar'ın her şeyi aynı sahneye sığdıran "ergonomik" dekorunun yardımıyla oldukça enerjik yorumluyor. Metin de epey çarpıcı, duygusal da üstelik, fakat, oyun bittiğinde seyirciye içini doldurması gereken çok fazla eksik puzzle parçası bırakıyor. Yapıtın "keşke..."si de bu bence...

Tiyatro Martı yorumunun en önemli artısıysa elbette oyuncuları. Topluluğun kurucusu da olan Zeynep Özyağcılar; ayrıntıcı bir oyuncu, bunu defalarca ispatladı. "Demir"in başlangıç sahnesinde Josie'nin kaygı, mutsuzluk, bir küçük umut, özlem, nefret karışımı duygularını yansıttığı kısacık ânla bile, "İyi bir oyun seyredeceksiniz" mesajını geçiriyor seyirciye. Annesi Fay'i oynayan Güzin Özyağcılar'ı hiç bu kadar coşkulu bir karakterde izlediğimi hatırlamıyorum. Fay, yıllardır hapiste; zihni, duyguları karmakarışık olmuş. Hikâye ilerledikçe, hapse girmeden önce de duygularını ne kadar zirvede yaşayan bir kadın olduğunu öğreneceğiz zaten. Böyle bir karakteri, ondan izlediğim için de çok memnunum. Gardiyanları oynayan Gözde Çetiner ve Burak Tanay da "mahpusluk" duygusunu sonuna kadar yaşattıyorlar seyircilere.