'Kumarbaz bankacılığı yapmıyoruz'

Türk bankacılık sektörünün bilançosunun, güzelliğinin de basit ve şeffaf olmasından kaynaklandığını ifade eden DenizBank Genel Müdürü Ateş, “Biz fayda bankacılığı yapıyoruz. Kumarbaz bankacılığı yapmıyoruz" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN

DenizBank, ABD merkezli Bank Administration Institute (BAI) tarafından düzenlenen 2016 yılı BAI Bankacılık İnovasyonu Ödülleri’nde büyük ödül olan “Dünyanın En İnovatif Bankası” seçildi.

Moody’s’in not indiriminin ardından dış borçlanmalarda maliyetler bir miktar yükselse de Türk bankaları aynı hızda dış kaynak sağlamaya devam ediyorlar. Şimdi gözler, Fitch’in kararına dönerken dünyanın en büyük bankası da piyasaların üzerinde önemli bir baskı unsuru olmaya devam ediyor.

DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş ile merkezi ABD’de bulunan Bank Administration Institute’ün (BAI) ‘Dünyanın En İnovatif Bankası’ ödülün aldıktan sonra bir araya geldik ve teknolojiden başlayıp son dönemde yaşanan önemli gelişmelerin üzerinden geçtik.

Türk bankacılık sisteminin bilançosundan, kullandığı teknolojiye kadar dünyadaki rakiplerinin belli konularda çok önde olduğunu aktaran DenizBank CEO'su Hakan Ateş, son 10 yılda yapılan büyük yatırımların finansmanında da Türk bankalarının ‘milli’ bankaların imzası olduğunu söyledi.

Türk bankacılık sektörünün bilançosunun, güzelliğinin de basit ve şeffaf olmasından kaynaklandığını ifade eden DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Türk bankacılığı son derece zarif ve sadedir. Biz fayda bankacılığı yapıyoruz. Kumarbaz bankacılığı yapmıyoruz. Onun için bize bu kadar teveccüh var. Toplam 135 milyar dolar dış kredisi var. Bu yıl Türkiye’nin ödeyeceği dış borç 169 milyar dolardır. 100 milyar dolarını bankalar, 69 milyar dolarını da özel sektör ödeyecek. Dolayısıyla bir baskı var, ama muhakkak aşılacak” dedi.

Bu kadar jeopolitik riskin olduğu bir coğrafyada “risk primi yoktur” denilemeyeceğini de belirten Ateş, “Önemli olan o risk priminin azaltılması. Ben Türkiye’nin mukavim olduğu konusunda kesinlikle ikna olmuş durumdayım. Şu kadar olaydan birkaçı başka bir ülkede olsun bakalım ne olacak? Romanya’yı, Macaristan’ı, Kıbrıs’ı, Yunanistan’ı, İtalya’yı gördük, şimdi İngiltere’yi göreceğiz. Deutsche Bank’ı görüyorsunuz. Bizim bankacılık sistemimizde iddia ediyorum ‘şu banka patlar’ diye bir şey yok. Mümkün değil, yakından izleniyoruz” açıklamasını yaptı.

Türkiye’yi anlatmak lazım

Hakan Ateş, işin ekonomisine geçtiğimizde New York’ta Citigroup ile Türkiye-ABD İş Konseyi’nin (TAİK) yuvarlak masa oturumunda yaptığı “Türkiye: Güçlü Reform Programı ile Krizlere Dayanıklı bir Ekonomi” başlıklı sunumunu bizlerle de paylaştı. Yabancı yatırımcılara her platformda Türkiye’yi ve Türk ekonomisini iyi anlatmak gerektiğini düşüncesinden hareketle 2001 yılından başlayan ve sadece en önemli olayları alt alta sıralayarak sunum haline getirdiğini de altını çizen
Ateş, 30’a yakın majör olay sıraladı ve Türkiye’nin bu dönemleri az hasarla atlatmasında da bağımsız Merkez Bankası, reformlar ve güçlü bankacılık sektörünün sağladığı desteklere dikkat çekti. Ateş, “Türkiye’de ve dünyada olmadık işler oluyor. Son kalkışma da onun bir örneği. Dolayısıyla insanların bunları anlama kabiliyeti sınırlı. Uzun yıllardır hiçbir ülkede görülmeyen şeyler. Çok acı bir tecrübe tabii. Bunu da dilimiz döndüğünce ortaya koymayı arzu ettik. Çünkü son 15-20 yılda yapılan hakikaten önemli reformlar var. Derdimizi her ortamda anlatmamız lazım. Türkiye’yi yanlış tanıyor ve yanlış değerlendiriyorlar” dedi.

Fitch’teki notu korumak gerek

Ateş, göstergelerde sorun olmamasına karşın not düşüşünün soru işareti yarattığına da değinerek "Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e katılıyorum, şu anda öncelikli üzerinde durmamız gereken konular reform yapmayı sürdürmek ve Fitch’teki yatırım derecemizi korumaktır” dedi.

Fitch’te de yatırım yapılabilir seviyedeki notun kaybedilmesi durumunda sendikasyon maliyetlerinin 15-25 baz puan daha artacağına değinen Hakan Ateş, alınacak kredilerin de daha az ve daha kısa vadeli olacağına işaret etti. Bunun da doğal bir sonuç olduğunu belirten Ateş, “Türkiye ‘yatırım yapılabilir’ ülke notunu hak ediyor. Çünkü kredi notu ve ekonomik projeksiyonlar itibarıyla Türkiye’deki büyüme diğer ülkelerde yok. Kamu borcunun milli gelire oranında Türkiye yüzde 31 düzeyindeyken İtalya’da yüzde 131 seviyelerini görüyoruz. Avrupa Merkez Bankası’na (ECB) göre İtalya’da batık kredi oranı yüzde 16’dan aşağı değil. Yunanistan’da yüzde 40 batık var. Bütçe açığı Türkiye’de ortalama yüzde 1,5 iken notu bizden iki kademe yukarıda verdiğim yatırım derecesinde olan Kolombiya’da yüzde 3.9” diye konuştu.
Hakan Ateş, Türkiye’de büyümenin en az 4’te 3’ünden fazlasının tüketim kaynaklı olduğunu belirterek, iç dinamik ve tüketimin olmasının piyasayı cazip kıldığını söyledi. Tüketilen kadarının üretilebilmesi ve ne kadar ithalat gerçekleştirildiğinin önemli olduğunu vurgulayan Ateş, “Bunu da cari açık gösteriyor. Bizim cari açığımız yüzde 4-5’ler seviyesinde ve finanse edilebilir büyüklükte. 2009’da yüzde 9-10’ları da gördük. Onun için ‘tüketim kaynaklı büyüyoruz’ diye üzülmenin manası yok. Hiç olmazsa tüketiyoruz. Çin’de insanlar uğraşıyor iç tüketim liderliğinde bir büyüme olsun diye” şeklinde konuştu.

5 yılda büyüme 3.5 kat

Sberbank, DenizBank’a yatırım yapalı 5 yıl oldu. Geçen bu sürede bankanın büyüme performansını ve sermayedar katkısının nasıl geliştiğini sorduğumuzda Hakan Ateş, “Ruslar bizi aldıktan sonra her göstergede 3.5 kat büyüdük. Aktif büyüklüğümüz 40 milyar doları aştı. Aktif, krediler, mevduat, kar gibi her metrikte 4 yılda iki katından fazla büyüdük” dedi. Sermaye katkısı konusunda ise Ateş şu ifadeleri kullandı: “Geçen yıl 550 milyon TL sermaye enjekte etti. Uçak düştükten sonra 2016’da 750 milyon TL birinci kuşak sermaye enjekte etti. İştahı olmayan bu miktarda kaynağı getirir mi? Ben de büyüyorum, kar ediyorum. Şu anda sermaye yeterliliğimiz yüzde 18’in üzerine çıktı. Yani gücümüzü, kuvvetimizi ona göre artırdı. Çok ihtiyaç var mıydı? Var. Çünkü bizim de yapacak çok işimiz var. Büyük projeler var. Evelallah onlar da bizim ilgi alanımızda.”

‘Amiral batmadı!’

DenizBank Genel Müdürü Ateş, “FETÖ operasyonu kapsamında kayyum atanan şirketlerin, kredi olarak bankacılık sektörü üzerinde bir yük hesabı var mı? Sizde bu rakam nedir?” sorusunu da şöyle yanıtladı: “5 milyar lira diye söylendi. Bizim etkilendiğimiz oran bankacılık payımızın çok altında çıktı. Büyük işlerde proje bankası olarak çok büyük oranda varız, tarım ve KOBİ’lerde varız. O yüzden büyük kaybımız yok. ‘Amiral Battı’da, amiralimiz ayakta duruyor. Brüt rakam 250 milyon lira civarında ama bunlar batmış değil. Önemli bölümü kanunla TMSF yönetimine alındı. Ancak şu çok enteresan, gazi ve şehitlerin yüzde 17 borcu bizde çıktı, onların hepsini sildik. Bankacılık payımızın üzerinde bir oran çıktı, gereğini de yaptık. Şehit ve gazilerin kredi kartı, kredi borçlarının tamamını sildik.”

Silikon Vadisi’nde ‘multi milyarlık’ şirket

DenizBank’ın tüm bu teknoloji işlerinin arkasında 2002 yılında TMSF’den 5 milyon TL’ye aldıkları Intertech adlı şirketleri var. Bugün 23’ü yerli, 20’si yabancı 43 finansal kuruma kendi teknolojisini satan Intertech’i şu anda satma gibi bir düşüncelerinin olmadığını ama bunun ileride olmayacağı anlamına da gelmeyeceğini vurgulayan Hakan Ateş, “Bugün bu şirketi kaldırın Silikon Vadisi’ne koyun, multimilyar dolarlar seviyesine ulaşacağını düşünüyorum” dedi. Ateş, sistemi kullanan 43 banka olduğunu ve 44’üncüsünün de yolda olduğunu işaret ederek “İnşallah, çok uluslu büyük bir banka da yolda... İsmini anlaşmayı imzalayınca açıklayacağız” bilgisini de paylaştı. DenizBank olarak, bankacılık faaliyetlerini her dönemde dijitale göre dizayn ederek ve gemilerinin dümenini çok uzun zaman önce bu dünyaya çevirerek bir marka olmayı başardıklarını aktaran Hakan Ateş, “Dünya çapındaki inovasyon ödüllerine adeta ambargo koyduk. Futbol deyimiyle ifade edersek, hat-trick yaptık” ifadelerini kullandı. Ateş, “milli cüzdan” diye bir hayalin peşinden koştuklarını, bu konuda Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom üst yöneticileriyle görüştüğünü ilişkin PTT ve İBB gibi kuruluşlarla da temasta olunduğunu anlattı. Ateş, şunları kaydetti: “Diyoruz ki ‘Teknolojimizi bedava verelim’, sistemin parçası olalım. Şimdi yabancı ödeme sistemleri giriyor. Kredi kartlarında, diğer ödeme cüzdanlarında ‘Kim nereden ne almış, ne ödüyor?’ gibi tüm bilgilerin kaydı var. Korelilerin ‘Kakao’ diye yaptıkları milli cüzdanı, bizim Türkiye’de hayata geçirmemiz lazım. Bu gecikiyor. Bu konuda en üst düzeyde yetkililere bilgi verdim, mektup yazdım. Bir an önce bu konuda hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Mevduat faizinin düşüşü 6 kat daha önemli

Bu yılın bankacılık sektörü açısından iyi geçeceğini de düşünen Ateş, Türkiye’de faizler düştüğü zaman bankacılık sektörünün kazandığına işaret etti. Merkez Bankası’nın faiz düşüşünü değerlendirirken de “Bence de doğru yapılıyor. Gösterge faiz 225 baz puan düştü ama TCMB’nin bize verdiği paraya 114 baz puan, mevduata ise 60-70 baz puan yansıdı. Şurası bir gerçek ki, Türk bankacılığında bugün itibarıyla 115 milyar lira TCMB fonlaması, 658 milyar lira da bankaların TL mevduatı var. Birbirine oranına baktığın zaman neredeyse 6 katı. Dolayısıyla ekonomimiz için mevduat faizlerinin düşmesi TCMB’nin fonlama oranlarının düşmesinden 6 kat daha önemlidir” açıklamasını yaptı.

Bu konularda ilginizi çekebilir