"Faizsiz bankacılık güvenli liman"
Türkiye'de son yıllarda bankacılık sektörü ortalamasının üzerinde bir büyüme sergileyen faizsiz bankacılık, Batılı ülkelerde Müslüman olmayan tasarruf sahipleri tarafından da güvenli liman olarak görülmeye başlandı.
İSTANBUL - Türkiye'de son yıllarda bankacılık sektörü ortalamasının üzerinde bir büyüme sergileyen faizsiz bankacılık, Batılı ülkelerde Müslüman olmayan tasarruf sahipleri tarafından da güvenli liman olarak görülmeye başlandı.
Konuyla ilgili olarak AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri Osman Akyüz, HSBC, Citi gibi grupların faizsiz bankacılık bölümlerinin daha çok Körfez kökenli müşterilerin ihtiyaçlarını karşıladığını söyledi.
Burada çok önemli bir hacim ve gelişmenin olmadığını hatta Citi Group'un Bahreyn'deki yatırım bankasını kapattığını belirten Akyüz, pencere açarak İslami bankacılık yapılmasının çok verimli bir iş olmadığını ifade etti.
2011 yılında İstanbul'da düzenledikleri konferansta Malezyalı bir konuşmacının bu konuda olumsuz görüşlerde bulunduğunu hatırlatan Akyüz, "Dünyada İslami bankacılığı en iyi yapan iki ülke var. Bunlar Malezya ve Türkiye" dedi.
Batılı ülkelerin faizsiz bankacılığa bakışıyla ilgili görüşlerini aktaran Akyüz, "Eski Papa bile faizsiz bankacılığın güçlü yönlerine dikkat çekti. Halka, faizsiz bankacılık sisteminin incelenmesi ve model alınması gerektiği yönünde ikazlarda bulundu" dedi.
[PAGE]
"İngiltere'de batan bir bankadan etkilenen tasarruf sahipleri güvenli liman olarak İslami bankalara yöneldi"
35 yıllık geçmişe sahip faizsiz bankacılığı, "dünyada yeni bir finans modeli" şeklinde tanımlayan Akyüz, Batı ülkelerinde bankacılık sektöründe yaşanan sorunlar neticesinde bu sistemin gündeme geldiğini ifade etti.
Batı ülkelerinde Müslüman olmayan tasarruf sahiplerinin paralarını faizsiz bankalarda değerlendirmesinin 2008 krizi sırasında ortaya çıktığını aktaran Akyüz, "Bu durum daha ziyade finansal kriz sırasında özellikle İngiltere'de batan bir bankadan etkilenen tasarruf sahiplerinin güvenli liman olarak faizsiz bankalara yönelmelerinden kaynaklanmıştı" diye konuştu.
Bu bankalara aktarılan paralar konusunda ellerinde herhangi bir istatistik bulunmadığını ifade eden Akyüz, şöyle devam etti:
"Bu sistem, hem toplanan fonlar hem de kullandırılan fonlar açısından daha sağlam ve güvenli bir sistem. Toplanan fonlarda baştan bir getiri taahhüdünde bulunmuyorsunuz. Yatırılan paranın kullandırılması sonucunda ne kadar kar elde ediyorsanız müşteriye o kadar kar ödüyorsunuz. Bu durum gelecekteki risklere karşı bankayı koruyor. Çünkü gelecekte ne tür risklerin olacağı önceden bilinmez.
Eğer bir yıl sonrası için bir oran (yani faiz) taahhüt etmişseniz bu bir yılın riskini almışsınız demektir. Bu durum 2001 krizinde çok net bir şekilde görüldü. Mevduat bankaları yüzde 30-40 faizden aldıkları Devlet İçi Borçlanma Senetleri'nin (DİBS) faizleri nedeniyle Şubat 2001 ayından sonra faizlerin 3 misli artması sonucunda büyük zarar etti. Katılım bankaları böyle bir risk almadı. Yani katılım bankalarında faiz riski yok."
Finansal dalgalanmalardan faizsiz banka bilançosunun olumsuz anlamda etkilenmediğini dile getiren Akyüz, kullandırılan krediler açısından bir olumsuzluk söz konusu olduğunda, risk asıl sermaye sahibiyle paylaşıldığı için finansal çalkantının bir baskı oluşturmadığını kaydetti.
Akyüz, faizsiz bankaların döviz riski de üstlenmediğine işaret ederek, halktan topladıkları dürüst tasarrufları da döviz olarak veya dövize endeksli kredi olarak ekonominin finansmanında değerlendirdiklerini, bu iki özelliğin faizsiz bankaları, faizli yani geleneksel bankalara göre daha güçlü hale getirdiği bilgisini verdi.
Bilançonun aktifindeki yani kredi ayağındaki sağlam ve güvenilir sistemin varlığına da dikkati çeken Akyüz, katılım bankalarının finansman sağlarken mutlaka bir mal veya hizmet alımını finanse ettikleri için her zaman verdikleri paranın karşılığı olduğunu söyledi.
Faizsiz bankacılıkta paranın hangi iş için alındıysa o iş için kullanılması şartı olduğunu anlatan Akyüz, "İhracat için aldığı para inşaat için kullanılamaz. Çünkü ödeme kredi müşterisine değil ona mal satan satıcıya yapılıyor. Yani parayı spekülatif, verimsiz ve tahsis dışı alanlara kaydıramıyor. Bu kredi portföyünün ve aktif yapısının daha sağlam olmasını sağlıyor. İslami bankacılığın krizlerden daha az etkilenmesinin ana nedenleri bunlar" ifadelerini kullandı.
[PAGE]
"Faizsiz bankacılığı 'güvenli liman' olarak görmenin doğru bir bakış"
Fatih Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İsmail Özsoy ise faizsiz bankacılıkta bütün parasal ve finansal işlemlerin reel sektörle birebir eşleştirildiği için riskin ya azaltıldığını ya da herkese dengeli dağıtıldığını belirtti.
Faizsiz bankacılıkta birlikte kazanma veya birlikte kaybetme olduğunu dile getiren Özsoy, bu sebeple faizsiz bankacılığı 'güvenli liman' olarak görmenin doğru bir bakış olduğunu kaydetti.
Faizsiz bankaların Müslüman olmayan tasarruf sahiplerinin de paralarını değerlendirdiği kurumlar olduğunu belirten Özsoy, bunun en önemli sebebinin insan toplumlarında başından bu yana faize karşı var olan duyarlılık olduğunu söyledi.
"Bu duyarlılığın da hem dini hem felsefi sebepleri vardır. Hemen hemen istisnasız tüm dinler faizi yasaklamıştır" diyen Özsoy, Hristiyanlığın 1500 yıl faize karşı şiddetle direndiğini fakat daha sonra göz yummak zorunda kaldığını savundu.
Özsoy, "İktisatçılar, genelde faizi bir olgu olarak kabul etmekle birlikte yüksek faizi problem olarak görmüşler, onun gelir dağılımında sebep olduğu eşitsizliğe dikkat çekmişlerdir. 20. yüzyılın en büyük iktisatçısı Keynes, finansman yöntemi olarak faiz yerine sermaye ortaklığını önermiş, sermaye sahibinin garantili kazancıyla tembel tembel vade sonunu beklemesini eleştirmiştir. Ayrıca insan vicdanı herhangi bir dini bağ olmasa bile temiz ve hakkaniyete dayalı kazancı tercih eder" değerlendirmesinde bulundu.
Özsoy, faizsiz bankacılığın tercih edilme nedenlerine ek olarak faizsiz bankaların risk ihtimaline karşın getiri oranlarının, faizin getirisinden geri kalmamasının da etkili olduğunu belirtti.
Faizi, sadece Müslümanların değil, bütün insanların ortak bir problemi olarak gördüklerini vurgulayan Özsoy, "Kötü ve zararlı olan bir şeyden herkesin korunmasını sağlamak insanlığa hizmettir. Böyle olunca, hangi kurum olursa olsun, kimler tarafından yapılırsa yapılsın, faizsiz bankacılık teşvik edilmelidir. Bu insanlarda faiz hassasiyeti oluşturur ve faizsiz bankacılık pastasını büyütür. Sonunda herkes maddi-manevi kazanır" ifadelerini kullandı.
Tahmin ve beklentilere dayalı finansal hesaplamaların reel sektörle uyuşmadığı zaman ekonomide çatırdamalar başladığına dikkati çeken Özsoy, "Faizsiz bankacılıkta ise para ve kağıt üzerinden değil mal üzerinden gidilir. Somut maldan beklenen faydayı daha net görürsünüz. Mesela, bir daireden oturma faydasını elde edeceğiniz kesindir ama dairenin fiyatına eş bir paradan ticarî bir faaliyette ne kazanacağınız belli değildir. Faizsiz bankacılıkta bütün parasal ve finansal işlemler reel sektörle birebir eşleştirildiği için risk ya azalmıştır ya da herkese dengeli dağıtılmıştır. Birlikte kazanma veya birlikte kaybetme vardır. Bu sebeple faizsiz bankacılığı 'güvenli liman' olarak görmek doğru bir bakıştır" ifadelerini kullandı.