'Cemaatlere karşı değiliz'

Bir televizyon programında gençlerin sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin eski CHP olmadığını ifade etti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir televizyon programında gençlerin sorularını yayınladı. Kılıçdaroğlu, CHP'nin Cemaat ile yakınlaştığı iddialarına "Gülen Cemaati'yle herhangi bir flörtümüz, birlikteliğimiz söz konusu değil. Bunu çok samimi olarak söylüyorum. Ama biz belli bir inanç grubunun bir araya gelip cemaat kurmasına karşı değiliz. Siyasete girmemek koşuluyla.

Yurttaşın devletle en az muhatap olduğu rejimdir, demokrasi. Polisle herhangi bir şekilde sokakta, caddede bir başka yerde karşı karşıya gelmiyorsanız orada demokrasi daha fazla var demektir. Yurttaş devletin baskısını üstünde hissetmemeli. Demokrasi, budur aslında.

Diyorlar ki CHP yeniden iktidara gelirse başörtüsü yasağı getirecekler. Tamamen saçma bir şey. Biz özgürlükler konusunda Batı'da ne varsa bizde de onun olmasını istiyoruz. Tam demokrasi istiyoruz. Bütün meydanlarda söylüyorum. İster başı açık ister kapalı, bütün kadınların benim başımın üstünde yeri vardır" diye yanıt verdi.

Aile sigortası, mazotun çiftçilere normalden ucuza verilmesi gibi çok sayıda projeleri olduğunu ancak medyanın mitinglerde dile getirdiği konulardan sıcak ve gündemle ilgili olanları verdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, bu yüzden vaatlerinin sık gündeme gelmediğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, son günlerde internete düşen ses kayıtlarının ve 17 ile 25 Aralık operasyonlarının konuşulmasıyla "kısır döngü"ye girildiğine yönelik bir söz üzerine, sağlıklı çalışan bir demokraside bu tür bir olay olduğunda başbakan ve bakanların o gün görevi bırakması gerektiğini, bırakmadığı için toplum vicdanının bu durumu kabul etmediğini ve zedelendiğini kaydetti.

"Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın kayıtları var. Yayınlarsınız mesele biter. Biz de montaj olup olmadığını anlarız. Ama yayınlamıyorlar. Neden  Çünkü gerçek. Olay dar alana sıkışmış sizin söylediğiniz gibi" diyen Kılıçdaroğlu, kendilerinin de bunu unutturmak istemediklerini bildirdi.

Fezlekeler milletvekillerine okunmalı

Kılıçdaroğlu, "Bekir Bozdağ, 'Fezlekeleri biz ancak Soruşturma Komisyonu'na açıklayabiliriz. Oradaki üyeler bilecek ayrıntısını. Milletvekillerinin bilmesine sıcak bakmıyoruz' şeklinde açıklama yaptı. Taha Akyol da 'Yasama yargının önüne geçemez. Milletvekillerinin gizlilik kararı varsa yargı aşamasında bilmeleri doğru değildir' diye yazı yazdı. Ne diyeceksiniz "sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Milletvekilleri neye göre el kaldırıp indirecekler Yüce Divan'a gönderip göndermemek için  Bilmediği bir konuda el mi kaldıracak  Milletvekili bunu öğrenecek, bilecek, bakacak. Ona göre Yüce Divan'a gönderip göndermemeye karar verecek. Soruşturma Komisyonu kurulacak. Oradaki milletvekilleri öğrenecek. Komisyondaki arkadaşlar elbette ki görüşmeleri kamuoyuyla paylaşmama konusunda kendi aralarında bir karar alabilirler. Hukukun üstünlüğü konusunda bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Dosyaya bakacak ki raporunu vermiş olacak. Dolayısıyla sadece ve sadece okunacak, okunduktan sonra komisyon kurulsun mu kurulmasın mı diye oylanacak. Ret çıkarsa ne olacak kimse bilmiyor. Kabul çıkarsa ne olacak kimse bilmiyor."

Kılıçdaroğlu, fezlekelerin sosyal medyada paylaşıldığını ve herkesin fezlekelerde nelerin yazdığını bildiğini, dolayısıyla fezlekenin gizliliği diye bir şey kalmadığını kaydetti.

Medya bize yeterince yer vermiyor

CHP'nin muhalefet olarak başarısızlıkla anıldığına dair bir yorum üzerine Kılıçdaroğlu, Avrupa'da bir sosyal demokrat partinin muhalefeti sendikalarla yaptığını ancak Türk-İş, Hak-İş gibi büyük sendikaların muhalefet yapmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin televizyonlarda yer alma süresine ilişkin, "Adalet ve Kalkınma Partisi'ne 13 saat 32 dakika, CHP'ye 45 dakika, MHP'ye 48 dakika, BDP'ye de 2 dakika. Allah aşkına peki biz sesimizi nasıl duyuracağız? Siz medyanın Türkiye'de özgür olduğuna inanıyor musunuz? Ben bugün Gaziosmanpaşa'da miting yaptım. 360 derece tıklım tıklım doluydu. Birkaç kanal dışında hangi kanal verdi" diye konuştu.

Burakcan'ın nasıl öldürüldüğüne bakın

Kılıçdaroğlu, "Üslup olarak bir gerginlik söz konusu. Anne-babaların çocuklarına söylememesi gereken şeyleri televizyonlardan duyuyoruz. Muhalefetin bütün kanalları kapatılmış gibi. Sokağa çıkmadan sesimizi nasıl duyuracağız? Siz de 'provokasyon var' diyorsunuz" şeklindeki soruya karşılık, şunları kaydetti:

"Ben, ana muhalefet partisinin genel başkanıyım. Bana çok değişik yerlerden bilgiler gelir ve ben bu bilgileri alır değerlendiririm. Kendisini devlet zanneden bir iktidar oradan gitmek istemiyorsa, normal seçimlerde sağlıklı işleyen bir mekanizma içerisinde gideceğini düşünüyorsa gitmemek için her türlü provokasyona başvurur. Bakın Burak Can nasıl öldürüldÜ? Önce elektrikler kapatıldı. Sokak tümüyle karanlık oldu. Sonra silahlar patladı. Ve bir gencecik çocuk hayatını kaybetti. Olması gereken ne? Devletin hemen gidip, katilleri bulup, yakalayıp getirmesi. Ne söylediler  'Onun katili Kemal Kılıçdaroğlu'dur' dediler. Provokasyon budur. Devlet eliyle yapılıyor. Son derece dikkatli olmak gerekiyor. Elbette barışçıl gösterilere 'Niye barışçıl gösteri yapıyorsunuz' demiyoruz."

İslamiyetin siyasallaşmasını doğru bulmam

Bir gencin, "Ben dini, yaşamın ayrı yerinde görmüyorum. Fakat siz cemaat konusu açıldığında 'İnancın siyasete girmemesi koşuluyla' dediniz. İşte Kemalizmin aslında yıllardır bizi dini kullanan iktidar ya da partilere sıkıştırmasının sebebi de bu değil mi? Yani 'dini başka bir yerde yaşayın, siyaseti başka bir yerde yaşayalım' algısı oluşturmadınız mı? Aslında sizin en büyük sorunlarınızdan bir tanesi de hayatı parçalı bakış açısıyla görmeniz ve halkın kadim kültürlerini kendi alanlarına sıkıştırmanız değil mi? Sadece siyasi ahlak yasası çıkarmanız ne kadar tutarlı?  Sadece siyasi ahlakın düzeleceğini düşünüp sanki bozuk düzenin tamir olacağı zannediliyor" yorumu üzerine Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bana öğretildiği kadarıyla Müslümanlıkta Allah ile kul arasına kimse girmez. Kimin inançlı olup olmadığının ölçüsü bizim elimizde değil. Bana öyle öğretildi. Ben, inancı içselleştiren herkese saygı duyarım. Nasıl inanıyorsa, inancını nasıl yerine getiriyorsa getirsin. İslamiyetin siyasallaşmasını doğru bulmam, siyasette dinin kullanılmasını doğru bulmam. Benim söylemek istediğim bu. Yoksa herkes istediği yerde, istediği şekilde inanır, ibadetini yapar. Kim 'Ben ibadetimi yerine getiremiyorum. Önümde şu engel var' diyorsa, gelsin beni bulsun, ben onunla beraber mücadele edeceğim."

CHP değişti

Bütün inançların ortak paydasının "ahlak" olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'de siyasetin çok kirlendiğini, sadece siyasi ahlak yasasının değil, devletin de saydam olması gerektiğini aktardı.

Kılıçdaroğlu, "Pek çok şeyi değiştirebilir, düzeltebiliriz. Ama benim istediğim şu; Kişileri inançlarına göre eğer siyaset olarak kategorize ederseniz toplumu ayrıştırırsınız. En büyük endişem o" diye konuştu.

"Halklar, inançlarıyla örgütlenemez mi? Ben sizin dilinizde devlet dili görüyorum. Tek tipçi, tek bakış açısı. Yalnızca camilerde namaz kılsın, ben dokunmuyorum... CHP zaten yıllarca bunu yapmadı mı" sorusuna karşılık da Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"İnançların siyaset alanına çekilmesi her toplumda derin yaralar açmıştır. İnançları siyasetin ötesinde düşünmeliyiz. Bu benim şahsi kanaatim. Devlet dediğiniz kurumlardır zaten. Nedir o kurumlar? Bir tarafta Merkez Bankası, bir tarafta BDDK, bir tarafta üniversiteler, Başbakanlık, muhalefet... Mesele mutlu bir toplum yaratmaktır. Bu yapının temel görevi budur. Bu mutlu toplumu inançlara saygı göstererek yapacağız. Devletin saydam olmasıyla, devletin vatandaşa hesap vermesiyle yapacağız. Kurumlar bunun için oluşturulur. Tek parti dönemi sadece bugünkü CHP'nin dönemi değil ki. Tek parti dönemi içerisinde Celal Bayar, Adnan Menderes, İsmet İnönü de var. Tek parti döneminde Nazım Hikmet yurt dışına gönderilmedi mi? Kaçtı mı  Sonra kim sahip çıktı.  Şimdiki CHP. Ama o zaman da CHP vardı. Bu CHP ile o CHP arasında çok fark var."