1997
Murat BERK - Yapı Kredi Yatırım
Bozuk plak gibi kendimizi tekrarlama pahasına da olsa doların değer kazanma eğilimine dikkat çekmeye devam ediyoruz. Bunun olası etkilerinin yeterince anlaşılmamış olabileceğini düşünüyoruz. İlgilenenlere merkez bankalarının merkez bankası olarak kabul edilen Bank of International Settlements’in (BIS) son yıllık raporunu okumalarını tavsiye ediyoruz. Böylelikle dünyanın ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin, dolar açık pozisyonlarının toplamda birkaç trilyon doların üstünde olarak tahmin edildiğini hatırladığımızda, doların değerlenmesinin nasıl olası etkilker yaratabileceğini daha iyi kavramak mümkün olabilir diye düşünüyoruz.
Öte yandan geçen hafta olduğu gibi bu hafta da: “Özellikle emtialarda gördüğümüz satış baskısının diğer piyasalardaki volatiliteleri henüz etkilemediğini görüyoruz. Dün altın ve gümüşte gördüğümüz, öncesinde petrolde başlayan ve devam eden satış baskısına rağmen G10 döviz (implied) volatilite göstergelerinin, İsviçre Merkez Bankası’nın EUR/CHF taban uygulamasını kaldırmak zorunda olduğundan beri en düşük seviyelere gerilemiş olması ilginç. Her ne kadar bunun sebebi Yunanistan sonrası rahatlama olarak açıklanabilinir olsa da, doların güçlenme eğiliminde olduğu bir dönemde volatilitelerin uzun süre bu kadar düşük kalması bizce çok olası değil” değerlendirmemizin bu anlamda bir kez daha doğrulandığını da görüyoruz.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi dolar endeksi (DXY) 100 seviyesinin altında olmasına rağmen, dolar özellikle gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı ciddi değer kazandı. Örneğin Dolar-Brezilya Reali (USD/BRL) paritesi ardından Dolar- Meksika Peso (USD/MXN) paritesi rekor seviyeleri gördü. Son birkaç gündür Malezya Ringiti’nin (MYR) Malezya merkez bankasının döviz rezervlerinin yeterliliği sorgulandığı için ciddi değer kaybettiğini görüyoruz. Düşen emtia fiyatları, güçlenen dolar ve döviz rezervi yeterliliği kaygılarıyla değer kaybetmeye başlayan Asya para birimleri 1997 Asya krizinde de gördüğümüz bir manzaraydı. Tabii ki şu anki şartlar o zamankiler ile birebir aynı değil ayrıca iki farklı tarihi dönem içinde tüm şartların aynı olması da pek söz konusu değil ancak bazı benzerlikler bizce tedbirli olunmasını gerektiriyor. Sonuçların o zamankinden farklı olmasını umalım ama tedbiri elden bırakmayalım.