”Almanya'da adalet tecelli etti, sıra Türkiye'de”
Kılıçdaroğlu, Almanya'daki Deniz Feneri davasında yargılanan zanlıların Türkiye'de de yargılanması gerektiğini bildirdi
ANKARA - CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya'daki Deniz Feneri davasında yargılanan zanlılar Türkiye'de yargının karşısına çıkarılmadığı takdirde, iktidarın yolsuzluklara kol kanat geren bir iktidar olduğunun tescil edilmiş olacağını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, karara bağlanan Almanya'daki Deniz Feneri Derneği davasını birlikte izlediği CHP MYK üyesi Ali Kılıç ile Parlamento'da basın toplantısı düzenledi. Almanya'daki Deniz Feneri Derneği davasında, hapis cezasına çarptırılan sanıkların üst mahkemeye itiraz etmeyeceklerini avukatları aracılığı ile mahkemeye bildirdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Yani bir anlamda Almanya'da adalet tecelli etti. Şimdi sıra Türkiye'de" dedi.
"İnsanların en kutsal duygularının sömürülerek, onların alın teriyle biriktirdikleri paralara göz dikenlerin hamileri, elebaşıları Türkiye'de" diyen Kılıçdaroğlu, davanın yargıcı, bilirkişilik yapan polis müdürü ve savcıların asıl faillerin Türkiye'de olduklarını açıkladıklarını kaydetti. Kemal Kılıçdaroğlu, hakimin, suçluların tek başına hareket etmediklerini, talimatları Türkiye'deki yöneticilerden aldıklarını açıklayarak, Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, Zahid Akman ve İsmail Karahan'ın adlarını kararın gerekçesine koyduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, önce televizyon programı olarak başlayan Deniz Feneri'nin daha sonra derneğe dönüştürüldüğünü ve derneğin kurucularının çoğunun Kanal 7 çalışanı olduğunu ifade ederek, "Yani bir anlamda Başbakanın sıhri akrabası Zekeriya Karaman'ın ücretli elemanlarıdır" diye konuştu.
"Toptan, Akman'ın istifa etmesi gerektiğinin altını çizdi"
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, suçluların Almanya'da aldıkları cezalar dolayısıyla üzüntülerini bildirdiğini, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in de dava ile ilgili olarak, "nereye kadar giderse biz onun arkasında oluruz" dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Hükümetin bu söyleminde samimi olması için ivedilikle iki operasyonu gerçekleştirmesi gerekiyor. RTÜK Başkanı Zahid Akman görevden derhal çekilmelidir. Çünkü, Almanya tarihinin en büyük yolsuzluk davasında, Türkiye'deki failler arasında yer almaktadır. Sayın Akman, bırakın kendisine zarar vermeyi, başında bulunduğu kuruma da zarar vermeye başlamıştır. RTÜK, bugün bir itibar sorunuyla karşı karşıyadır. Sayın Akman, konumunu bu çerçevede değerlendirmelidir. Sayın Akman, 'adım iddianamede geçmiyor' dedi, adının 34 kez geçtiği ortaya çıktı. 'Almanya'da kurulan OFWG e.G. kooperatifin fahri üyesiyim' dedi, kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğunu, kooperatifin Alman Maliyesi'ne verdiği resmi yazısı ile kanıtladık. 'Almanya'da hakkımda açılan bir soruşturma yoktur' dedi. Alman savcılığı, kooperatifteki yolsuzluklar dolayısıyla Zahid Akman'ın da adının geçtiği nitelikli dolandırıcılık davası açtı. Kaldı ki Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan, RTÜK Başkanıyla ilgili olarak değerlendirme yaparken, ortaya çıkan son gelişmeler karşısında herkesin yeni bir değerlendirme yapma zorunluluğu gösterdiğini belirtiyor ve 'herkes kendi sorumluluğunun idraki içerisinde hareket ederse süreç daha rahat ve sağlıklı bir şekilde yürür diye düşünüyorum' demiştir. Akman'ın bu sağduyulu söze kulak vermesini öneririm. Sayın Toptan, açıkça Zahid Akman'ın istifa etmesi gerektiğinin altını çizmiştir."
"SPK başkanı görevden alınsın"
Kemal Kılıçdaroğlu, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Turan Erol'un da görevden alınması gerektiğini ileri sürdü. Erol'un, 3 SPK uzmanının hazırladığı inceleme raporunu sümenaltı ettiğini, konuyu savcılığa bildirmediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Çünkü, hakkında savcılığa suç duyurusu istenen kişiler Kanal 7'nin yöneticileridir. Zekeriya Karaman, İsmail Karahan ve Mustafa Çelik... Bu üç isim aynı zamanda Almanya'daki Deniz Feneri davasının Türkiye'deki failleri olarak gösterilmiştir" dedi.
Kılıçdaroğlu, "3 SPK uzmanının hazırladığı raporda, Kanal 7'nin, Türkiye'deki kayıtlarında yer almayan, Almanya'daki bir bankada 12 ayrı hesabı ortaya çıkarılmıştır. Yine Kanal 7'nin Türkiye'deki hesaplarında yer almayan Bahreyn'deki bir bankada hesabı ortaya çıkmıştır. Kanal 7 yöneticileri, Türk Ticaret Yasası'na göre 10 yıl saklamaları gereken defter ve belgeleri SPK uzmanlarına ibraz etmemişlerdir ve siz SPK Başkanı olarak bu dosyayı yönetime sevk edip, sümenaltı edeceksiniz. Almanya'da olay patlayacak ve siz yerinizde paşa paşa oturacaksınız." diye konuştu.
Almanya'daki Deniz Feneri Davasının iki önemli ayağında bulunan ve Türkiye'de iki bağımsız kuruluşun başkanı olan bu kişiler görevlerinden ayrılmadıkları sürece, davanın Türkiye ayağının sağlıklı sonuçlanmayacağını ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Sayın Cemil Çiçek, televizyonların karşına geçip hamasi nutuklar atacağına, Hükümet olarak gereğini yapsın. En azından etik olarak RTÜK ve SPK Başkanı soruşturmanın selameti açısından görevlerinden ayrılmalıdır. Sayın Başbakan, yolsuzluklar konusundaki söyleminizde samimiyseniz, SPK Başkanını ve RTÜK Başkanını hangi gerekçeyle yerinde tutuyorsunuz? Sağlıklı bir soruşturma yapılıp zanlılar Türkiye'de yargının karşısına çıkarılmadığı takdirde, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu tartışılacak ve Türkiye'de AKP iktidarının yolsuzluklara kol kanat geren bir iktidar olduğu tescil edilmiş olacaktır."
"Sorumlular hakkında CHP olarak suç duyurusunda bulunacak mısınız?" sorusu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Evet bulunacağız, SPK bağlamında bulunacağız. Savcıların, sümenaltı edilen raporu mutlaka bu dosyanın içine koymaları gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde rapordaki belgeler ve bilgilerin karartılacağından büyük endişemiz var" dedi.
"Başbakan tam aklanmadı"
Kemal Kılıçdaroğlu, "AKP'nin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın eşi Olcay Baykal'ın mal varlığını açıklamasını istediği gibi, CHP'nin de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın mal varlığını açıklamasını isteyip istemeyeceğinin sorulması" üzerine, mal varlığının ne kadar olduğundan daha çok, mal varlığının alın teriyle kazanılıp kazanılmadığını sorguladıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Rize'den İstanbul'a geldiğinde mal varlığı neydi? Kasımpaşa'da beraber top oynadığı bir arkadaşı, 'Recep Tayyip Erdoğan'ın parası olmadığı için, para toplayarak ona krampon aldık' diyor. Şimdi kendisi dolar milyarderi. Çalıştığı yer ve aldığı ücretler belli. Şirketlerden aldığı kar payları belli. Bunları alt alta koyalım. Bugünkü mal varlığı bunun bir kaç katı. Başbakan yürekliyse, şerefliyse mal varlığı ile ilgili duruşma Ankara Adliyesi'nde görüşülürken, niçin bu dosyanın Yargıtaya gitmesini sağlamadı? Bu dosyanın Yargıtay'a gitmemesi için dönemin başsavcısını Adalet Bakanlığı Müsteşarı yaptı. Niye 'Mal varlığı dosyasını Yargıtay'a taşımadı' diye. Sayın Başbakan tam aklanmış değildir. O dosya Yargıtaya gidip aklanırsa biz şapkamızı çıkartırız. sayın Başbakanın mal varlığı, dosya Yargıtay'dan çıkmadığı için her zaman siyaseten şaibeli olmaya mahkumdur. Başbakan, mal varlığını şaibeden kurtarmak istiyorsa o dosyayı Yargıtay'a göndersin. Bakalım Yargıtay ne diyecek? Orada Adalet Bakanlığına müsteşar olarak gelecek kimse yoktur. Başbakan bundan korkuyor."