Bakırköy piyasasındaki değişimi iyi okuyabilmek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ufuk GERGERLİOĞLU

Geçen yazımda İstiklal Caddesi'ndeki atmosferden bahsetmiştim. Bugün de çok yakın bir zamanda üç gün süreyle ziyaret ettiğim Bakırköy'ün nabzını aktarmaya çalışacağım. Bakırköy tarihinin en kritik dönemini yaşıyor. Deyim yerinde ise "bıçak kemiğe dayanmış". AVM'ler adeta şehrin merkezini abluka altına almış durumda. Şehrin göbeğindeki Galeria, Carousel, Town Center, alışveriş merkezleri Bakırköy'ün eski ve yeni esnafları için büyük bir sıkıntı oluşturuyor. En son açılan Capacity alışveriş merkezi ise esnafa "artık yeter" dedirtirmiş. Bakırköy'ün bir zamanlar en canlı ve neşeli caddelerinden olan Ebuziya ve İstanbul Caddesi, bugünlerde hüzne ve umutsuzluğa gömülmüş bir halde.

Tabii ki bu durumu sadece alışveriş merkezlerinin varlığına bağlamak haksızlık olur. Çünkü esnaflardan aldığımız duyumlara göre AVM'lerde de şimdilerde büyük bir durgunluk söz konusu. Esnafların genel görüşü; "insanlara olumsuz hava pompalandığı ve bu havanın uzun bir süre düzelmeyeceği" yönünde. Ebuziya Caddesi'ndeki dükkanlar hareketsizlik sebebi ile masraflarını bile karşılayamaz duruma gelmiş. Keza İstanbul Caddesi'nde de aynı hava esiyor. Bakırköy'ün en eski ve hareketli noktalarından biri olan Kartaltepe uykuya dalmış, İncirli Caddesi ise tüm zorluklara rağmen büyük bir direniş gösteriyor.

Gelin bir de bölgedeki esnafların sesine kulak verelim. Gıda sektörü özellikle krizin en belirgin olduğu dönemlerde her zaman büyük bir ilgi görür. İşi bozulan esnaf "nakit para" var diye yeme-içme işine atlar. Ama maalesef bugünlerde bu kanalda da tıkanmalar var. Yedi senedir Bakırköy'ün en kritik noktasında faaliyet gösteren Öz Bakırköy dürümcüsünün sahibi Kasım Pancar, özellikle son dört aydır işlerin pek iyi gitmediğini, moralleri bozulan esnaf ve tüketicilerin daha ucuz yemek kanallarına yöneldiğini ifade ediyor ve ekliyor; "artık giderlerimizi karşılayamayacak duruma geldik. Bizim işimiz çok cazip gibi görünebilir. Fakat masraflarımız çok ağır. Hareketsizlik bizi kısa zamanda büyük krizlere sokabiliyor. Bu durgunluğun bedelini daha küçük bir yere geçerek ödeyeceğiz." 1972'den beri yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren bir başka esnafımız da "Kenan Baba". Bu esnafımız İncirli Caddesi'nde küçük bir dükkanda büfecilik yapıyor. Kendisi bize Türkiye'de birçok krizler gördüğünü fakat böylesini hiç görmediğini söylüyor. İş cirolarındaki düşüş seyrini de bize açık bir biçimde aktarıyor; "Dört ay öncesine kadar işlerimiz normaldi. Bin YTL'ye yakın ciro yapıyorduk. Derken araya Ramazan girdi ve rakamlar 100 YTL'ye kadar düştü. Ramazan bittikten sonra tekrardan bin YTL seviyeleri beklerken 600 YTL gibi bir rakamla karşılaştık. O günden beri her ay belirgin bir düşüş yaşandı. Bugün ancak 200 YTL gibi bir rakamla günü kapatabiliyoruz.".

İstanbul Caddesi'nde 1984'ten beri faaliyet gösteren "bu kent'te hayat var" sloganı ile müşterileriyle iletişim kurmaya çalışan Kent Shop'un sahibi Erol Giran ile de görüşme fırsatı buldum. Biraz konuştuktan sonra birden bire "Bir süre sonra kapatacağız" deyiverdi. Bu sözle adeta şok geçirdim. Elliye yakın kişinin çalıştığı böyle bir işletmenin kapanabileceğine (içeride var olan müşteri hareketinin etkisiyle) hiçbir anlam veremedim. Benimle bu konularda konuşmak istemediğini söylediyse de kendisini biraz olsun konuşmaya ikna ettim. O da bize kısaca şunları söyledi: "Biz kaliteli markaları bünyemizde bulunduran eski bir işletmeyiz. Birçok sektörden (giyim, bijuteri, kozmetik vb.) marka ürünleri bünyemizde bulunduruyoruz. Eskiden Bakırköy müşterisi bir hayli kaliteliydi. Fakat yakınlarımıza arka arkaya açılan büyük alışveriş merkezleri kaliteli ve belirli bir gelir seviyesinin üzerinde olan tüketiciyi kendine çekti. Bu rekabet ile gücümüzün yettiği kadar mücadele ettik. Bir süredir işler zaten durgundu. Bir de buna son dönemdeki sıkıntı eklenince hepten gücümüzü kaybettik. Belirli gelir düzeyinin altındaki tüketicilere yaptığımız satışlar ve elde ettiğimiz cirolarla bu çark dönmez. Artık buraya kadar."

Aslında Erol Bey sonuna kadar haklıydı. Fakat ihmal ettiği bir şey vardı; "değişimin getirdiği fırsatlar." Değişim, kişi veya kurumun bakış açısına göre bir takım fırsat ve tehditleri bünyesinde bulundurur. Fırsatları değerlendirecek stratejiler oluşturanlar ayakta durur. Değişime sadece tehdit gözü ile bakanlar büyük problemlerle karşı karşıya kalır. Nitekim de öyle. Erol Bey bu değişimi önceden sezdiğini bize beyan ediyor. Ama buna karşı değişimi sadece tehdit olarak algılıyor.

Şimdi de değişimi fırsat olarak algılayan bir işletmeden bahsetmek istiyorum. Kent Shop'un hemen karşısındaki Bakırköy Movell Gömlek mağazası bir hayli hareketli. Bu hareketin sebebini mağaza sorumlusu Derya Oral'a sorduk. Kendisinden modern pazarlama uzmanlarını aratmayacak çok güzel cevaplar aldık. Derya hanım'a "insanların bu bölgede küçüldüğü veya kapatmaya yöneldiği bir durumda nasıl oluyor da bu kalabalığı sağlıyorsunuz" diye sordum. Kendisi de bu sorumuzu adeta bir uzman edasıyla cevapladı; "bu ortamda makul kalite ve hesaplı fiyat politikası uyguluyoruz. Bu politika bir hayli de etkili oluyor. Satışlarımızın düştüğünü söyleyemem. Kalite çok önemli ama bu zaman da fiyatta bir hayli önemli. İki unsuru müşteri kitlesini de göz önüne alarak iyi hesap etmeliyiz."

Bu lafa diyecek hiçbir şey olamaz. Derya Hanım sadece bir şeyi atladı. Bu dönemde her şeyi satıp para kazanan değil, konusunda veya alanında uzman olan kişi ve işletmeler tercih ediliyor. Movell da sadece gömleğe konumlanmış bir işletme. Başarısının bir nedeni de bence bu etken. Aynı zaman da hedef kitlesini iyi tanıyıp ona göre hareket etmeye gayret ediyor. Bu sistemi sokak arasındaki küçük bir esnaf bile rahatlıkla uygulayabilir diye düşünüyorum.

Son olarak da İncirli Caddesi'nde 23 senedir faaliyet gösteren Estetik Spor Merkezi yetkilisi Mustafa Ergen ile yaptığım kısa söyleşiden alıntılar aktarmaya çalışacağım. Mustafa Ergen şu anda 48 yaşında. Bu işletmeyi kurduğunda bir hayli gençmiş. Mustafa Bey'in o yaşlarda gerçekten değişimi okuduğunu söylemek yanıltıcı olmaz. Hiçbir spor salonunun bulunmadığı bir dönemde riske girerek yatırım yapmış ve ilerlemiş. Kendisine bugünlerde birçok spor salonunun iflas ettiğini ifade ettim ve işletmelerindeki havayı sordum. Aldığım cevabı aynen size aktarıyorum. "işimizi ilk kurduğumuzda pek fazla rakibimiz yoktu. Bu fırsatı çok iyi değerlendirdik. Bize gelen müşterileri sürekli memnun etmeye çalıştık. Bunun için alanında en iyi hocalarla çalışmaya ve müşterilerimize sürekli yenilik yapmaya gayret ettik. Böyle yapınca yeni rakiplerimize pek fazla açık kapı bırakmadık. Ayrıca ben sürekli işin mutfağında olmaya gayret ettim. Yani hocaların içerisinde müşteri ilişkilerini her daim gözlemledim. Kısacası işimin hakkını vermeye çalıştım. Bu anlattıklarımı yapan hiçbir esnafın da şartlar ve ortam ne olursa olsun hiçbir şeyden etkilenmeyeceğini söylemek isterim."

Mustafa Bey esnaf ve küçük işletmelerimiz için önemli bir noktaya parmak basıyor. Bugüne kadar on beş bine yakın küçük ve orta ölçekli işletmelerimizi gözlemleme imkanım oldu. Çoğu dükkanda gerçek bir muhatap bile bulamıyorsunuz. Uğradığım çoğu işletmemizde aldığım cevaplar hemen hemen aynı; "ben buraya emanet bakıyorum", "firma yetkilisinin ne zaman geleceğini bilmiyorum", "hafta sonları buraya uğruyor", "genelde akşam saatlerinde geliyor."

Bu zihniyet ile işletmelerimizin bir yere varması mümkün değil. İşletme sahibi kesinlikle işinin başında duracak ve kendisini yaptığı işe adayacak. Bunun yanında sürekli değişimi takip edip yeni fırsatları kollayacak. Ayrıca oyunu kurallarına göre oynayacak. Hedef kitle iyi analiz edilecek ve belirli bir alana yoğunlaşıp başarıyı yakalayacak. Bugün için başarı "sadece günü kurtarmaktır" bunu başarabilen işletmeler gerçekten şanlı diye düşünüyorum.