Bankaların 14 milyar dolar sendikasyona çıkması bekleniyor

Türk bankalarının güçlü yapısı borçlanma maliyetlerine de yansıyor. 2008’de euribor +2.5 olan borç faizi euribor +1.1’e indi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR

İSTANBUL - Türk bankaları sendikasyon piyasasında kriz döneminin tozunu üstünden atıyor. 2008 yılında Euribor + 2.5 seviyelerine çıkan borçlanma maliyetleri artık Libor/Euribor + 1.1 seviyelerine kadar inerken yüzde 70’lerin altına inen borç çevirme rasyosu da yeniden 100’leri aşmaya başladı. Bu yıl 13-14 milyar dolarlık itfası bulunan Türk bankaları maliyetleri daha da aşağı çekerek borçlanma piyasasında adlarından söz ettirmeyi planlıyor.

Türk bankaları 2008 yılında 11,2 milyar dolarlık sendikasyona çıkarken, bu rakam 2009 yılında %65 çevirme oranıyla 7,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2010 yılında ise çevirme oranı %96’lara ulaşırken toplam sendikasyon kredileri 14,3 milyar doları buldu.

Bankacılar, Türk bankalarının rating notları Türkiye’nin üzerinde bulunan ülkelerle karşılaştırdığında; özellikle Rusya, Güney Afrika ve bazı Avrupa ülkelerine göre daha iyi maliyetlerle kaynak temin ettiğine dikkat çekerek, Mısır ve Lübnan bankalarının ülkelerindeki gelişmeler nedeniyle çıkma eğiliminde oldukları, fakat Japonya, Tayvan, Ürdün, Katar ve bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin Türk bankalarının sendikasyonlarına katılmak için iştah gösterdiklerini de aktardılar. Uluslar arası piyasalarda yaşanan gelişmelerin Türk bankalarının sendikasyon kredilerini etkilemediğine değinen banka yöneticileri, “Bu Türkiye’nin güçlü duruşuyla kendini ayrıştırıyor. Seçimler sonrasında ülke notunun yatırım yapılabilir duruma yükselmesi sonrasında maliyetler daha da azalacak” diye konuştular.

2010 yılında önü açılan tahvil ihraçlarını sendikasyonlar etkilemeyeceğine değinen bankacılar, kullandırılan sendikasyon kredilerinde müşteri gruplarında bir değişiklik olmayacağına da değindiler.

2011’e iyi bir başlangıç yapıldı

Bank Asya Genel Müdürü Abdullah Çelik, Türk bankalarının 2011 yılına sendikasyon kredileri açısından gayet iyi bir başlangıç yaptığını belirterek, “Bankalar bu yıl da sendikasyon kredilerini yüzde 100’ün üzerinde çevirme oranı ile yenilemeye devam ediyorlar. İlk çeyrekte 3,5 milyar dolar civarında bir tutar yenilenmiş oldu. Yılın geri kalanında da pozitif trendin devam etmesini bekliyoruz.  Bu durumun uluslararası piyasaların Bankacılık Sistemimize olan güveninin önemli bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz” dedi. 2008 yılının son çeyreği ve 2009 yılında fiyatlar global krizin etkisiyle LIBOR/EURIBOR + %2 - %3 aralığında seyrettiğine değinen Çelik,  2010 yılından itibaren global piyasalardaki pozitif havanın etkisi ve Türkiye’nin ayrışmaya başlaması ile birlikte 100 baz puana varan düşüşler gözlenmeye başladığını, fiyatlarda 2011 yılında çok önemli bir değişiklik beklemediklerini ifade etti.

14 milyar dolar ödeme

2011 yılında Türk bankalarının yaklaşık 14 milyar dolar civarında sendikasyon ödemeleri olduğunu kaydeden Çelik, “Bu tutarın 3.5 milyar dolarlık kısmı mart sonu itibariyle yenilenmiş durumda. Bu yıl toplamda, rollover rasyosunun yüzde 100’ün üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz” dedi.

Türkiye’ye duyulan güvenin somut bir göstergesi olarak, uluslararası piyasalarda yaşanan gelişmelerin Türk bankalarının sendikasyonlarına şu ana kadar ciddi bir olumsuz etkisi olmadığından söz eden Çelik, “Bundan sonra da olacağını düşünmüyoruz. Olsa bile çok sınırlı olur” dedi.

Kuzey Afrika ve körfez ülkeleri temkinli

Katılımcılar açısından bakıldığında ülke bazında önemli bir değişiklik görülmediğine söyleyen Çelik, “2008 yılından sonra sendikasyon piyasasından çekilen bazı bankalar tekrar sendikasyon piyasasında aktif olarak rol almaya başladılar. Diğer taraftan, Kuzey Afrika ve Körfez bölgesinde yaşanan gelişmeler nedeniyle bu bölge bankalarının daha temkinli davrandıklarını görüyoruz” dedi.

Tahvil ihraçları etkilemez

Tahvil ihraçlarının sendikasyon işlemlerini etkilemediğine değinen Çelik, “Tahvil piyasası yatırımcıları ile sendikasyon yatırımcıları büyük çoğunlukla birbirinden farklıdır. Bu nedenle, tahvil ihraçlarının artmasının sendikasyon işlemleri üzerinde herhangi olumsuz bir etkisinin olmayacağını düşünüyoruz. Tahvil piyasasındaki yatırımcılar daha çok risk-getiri ilişkisine bakarken sendikasyon kredilerine katılan bankalar getirinin yanı sıra muhabirlik ilişkisi ve çapraz ürün satışını dikkate almaktadır” dedi.

Katılımcı yeni bankalar var

Akbank Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hülya Kefeli, uluslararası piyasalarda halihazırda yaşanan siyasi gelişmelerin Türk bankalarının sendikasyon kredilerini olumsuz etkilemediğini belirterek, “Bunun en güzel kanıtı 23 Mart 2011 tarihinde kapattığımız ve yüzde 100’ün üzerinde yenilediğimiz sendikasyon kredimizdir” dedi. Gelişen muhabir ağı çerçevesinde sendikasyon kredilerine katılım gösteren yeni bankalar bulunduğuna değinen Kefeli, “Genel olarak,  Türk bankacılık sektörünün mevcut güçlü muhabir ilişkilerinin ve sağlam bilanço ve karlılığının sonucu olarak toplam tutar açısından bakıldığında sendikasyon kredilerine katılım iştahının azalmadığını söyleyebiliriz” dedi.

Roll-over rasyosu yüzde 100’ün üzerine çıkacak

Kefeli, Türk bankalarının sendikasyon piyasasındaki borçlanmalarını başarıyla devam ettirdiklerini belirterek, “2009 yılında 7,4 milyar dolara düşen Türk Bankacılık sektörü sendikasyon kredisi hacmi, 2010 yılında yüzde 100’e yakın bir artış işe 14,3 milyar dolara yükselmiştir. Geçtiğimiz yılın ilk yarısında maliyetler Libor/euribor+%1,50 seviyesinde iken, yıl sonunda Libor/Euribor+%1,20 seviyelerine düştü. 23 Mart 2011 tarihinde imzaladığımız sendikasyon kredilerinde Akbank olarak fiyatı Libor/Euribor+ %1,10  seviyesine çektik” dedi.

2010 senesinde tamamlanan banka sendikasyonlarının önemli bir bölümünün bir yıl, çok sınırlı bir bölümünün de iki yıl olarak sağlandığını söyleyen Kefeli, “Halihazırda Türk Bankacılık sisteminin yaklaşık 14.3 milyar dolar tutarında sendikasyon kredisi bulunuyor. Bu tutarın 13.8 milyar dolarlık bölümünün 2011 yılı içerisinde yenilenmesi gerekecek. Gerek Türkiye’ye olan güven gerekse Türk Bankacılık sisteminin karlılığı ve sağlamlığı dikkate alındığında biz roll-over rasyosunun yüzde 100 seviyesinin üzerine çıkması bekliyoruz” diye konuştu.

İhraçlar ve sendikasyonlar birbirini tamamlıyor

Tahvil ihraçlarının sendikasyon kredileri ile birbirini tamamlayan araçlar olduğuna değinen Kefeli, konuya yönelik şunları söyledi; “Türk bankacılık sistemi yıllardır düzenli olarak sendikasyon piyasasında faal olarak borçlanıyor. Krizlerin yoğun yaşandığı dönemlerde bile sendikasyon kredilerinden vazgeçilmedi, talep belirli bir seviyenin altına hemen hemen hiç inmedi. Dolayısıyla sendikasyon kredileri halihazırda güvenilir, test edilmiş bir kaynak olarak zaten mevcut.

Bunun yanında bankaların yurtdışına döviz cinsinden tahvil ihraç edebiliyor olması bankalara yeni borçlanma araçlarının kapılarını açtı ve mevcut yatırımcı tabanını daha da genişletme fırsatı sundu. Sendikasyon kredilerinde daha çok ticari bankaların katılımı görülürken, tahvil ihraçlarında varlık yönetim şirketleri, hedge fund’lar, sigorta şirketleri gibi çok farklı bir yatırımcı kitlesi ile buluşma fırsatı elde edildi. Diğer taraftan, sendikasyon kredilerinde vade genelde 1 yıl iken, tahvillerde vadeyi 7 yıla kadar çıkartabildik. Bu bağlamda, biz tahvil ihraçlarını  sendikasyon kredileri ile birlikte birbirini dışlayan değil, tamamlayan araçlar olarak görüyoruz” dedi.

Rusya, Afrika ve Avrupa’dan daha ucuza borçlanıyoruz

VakıfBank Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Birgül Denli, 2011 yılının ocak ayı itibariyle, bankacılık sistemindeki sendikasyon kredileri toplamının 14,6 milyar doları aştığını belirterek, “2008 yılında bu rakam 11,2 milyar dolar iken; 2009 yılında %65 çevirme oranıyla 7,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. 2010 yıl sonunda ise, çevirme oranı %96’lara ulaşırken toplam sendikasyon kredileri 14,3 milyar doları bulmuştur” dedi. Yurtdışından sendikasyon kredisi yoluyla elde edilen kaynağın miktar olarak artmasının yanı sıra maliyetlerin düşmesi ve vadelerin uzamasının da önemli bir gelişme olduğunu belirten Denli, “2009 yılında Libor+250 baz puan düzeyinde kaynak temin edilirken, 2010 yılında borçlanma maliyetleri Libor+120 baz puan seviyesinde gerçekleşmiştir.

Rating notları Türkiye’nin üzerinde bulunan ülkelerle karşılaştırdığında; özellikle Rusya, Güney Afrika ve bazı Avrupa ülkelerine göre daha iyi maliyetlerle kaynak temin ettiğimizi görebiliriz. Sözkonusu ülkelerden daha uygun maliyetlerle borçlanabiliyor olmamızın, Türkiye’nin uluslararası finans kuruluşları nezdinde sahip olduğu yüksek itibarın yanı sıra bölgede gösterdiği hem ekonomik hem de siyasi istikrar sayesinde olduğu kanaatindeyiz” dedi.

Denli, “VakıfBank olarak, 2011 mart  ayında %100’ün üzerinde yenileme oranıyla 1 milyar dolar büyüklüğünde gerçekleştirdiğimiz ilk işlemimiz, VakıfBank tarihinin en yüksek tutarlı sendikasyon kredisidir. Sendikasyon, 1 yıl vadeli ve Libor/Euribor + %1.10 maliyetle temin edilmiştir. 16 ülkeden 34 bankanın katılımıyla 192,5 milyon USD ve 573,5 milyon EURO olarak gerçekleşmiştir” dedi.

Roll over artacak, işlem tutarı yükselecek

Türk bankalarının, 2010 yılında toplam 14,3 milyar dolar tutarında sendikasyon kredisi elde ettiğini söyleyen Denyi, “2011 yılında yenileme oranlarının (Roll Over Rasyosu) artarak işlem tutarlarının da  yükselmesini beklemekteyiz. Kısa vadeli yabancı kaynak temin etmek Türk bankaları için hiçbir zaman zor olmamıştır. Önemli olan, orta ve uzun vadede de risk iştahının artmasıdır.  Bu bağlamda 2011 yılının sermaye piyasaları açısından tahvil ihraçlarının ve seküritizasyon işlemlerinin daha yoğun görüleceği bir yıl olacağına inanmaktayız” diye konuştu.

Katar’ın risk iştahı arttı

“Uluslararası gelişmeler, küreselleşmenin çok doğal bir sonucu olarak finansal piyasaları etkilemektedir. Ancak önemli olan bu etkinin düzeyidir” diyen Denli, 2008 yılının ikinci yarısında ortaya çıkan küresel finansal kriz sonrasında borçlanma maliyetlerinin artmasının nedeninin, Türk bankalarının risk primlerinin artması olmadığını kaydederek, “Yurtdışında özellikle Avrupa’daki birçok banka likidite sıkıntısı yaşamış ve maliyetleri artmıştır. Ancak piyasaların iyileşmesi ve Türkiye’nin gösterdiği ekonomik performans sayesinde maliyetler düşüşe geçmiştir.

Öte yandan bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan gelişmelerin sendikasyon piyasasına büyük bir etkisi  olduğunu ya da başka bir deyişle kalıcı bir etkisi olduğunu söyleyemeyiz. Dönemsel konjonktüre göre işlemlere katılan banka ve ülkeler değişiklik gösterse de Türk bankaları sürdürdükleri ilişki bankacılığı sayesinde yabancı kaynak temin etmeye devam edecektir. Son gerçekleştirdiğimiz sendikasyon işleminde, Kuzey Avrupa ülkeleri ve Körfez ülkelerinden Katar’ın risk iştahının arttığını görmekteyiz” dedi.

Orta ve uzun vadeli borçlanma enstrümanlarına ilgi arttı

Türkiye ekonomisi ve Türk bankacılık sisteminin küresel finansal krize karşı dayanıklılığı ve büyüme potansiyeli ile bir istisna oluşturduğunu kaydeden  Denli, şunları söyledi:

“Kısa vadeli sendikasyonların yanı sıra orta ve uzun vadeli diğer borçlanma enstrümanlarına yönelim artmakta ve bizim de bu konuda çalışmalarımız sürmektedir. Genel Kurulumuzdan Yönetim Kurulumuza verilen  yetkiye istinaden, minimum 5 yıl vadeli, sabit veya değişken faizli en az 500 milyon dolar, en fazla 1 milyar dolara kadar Eurobond ihraç edilmesi konusunda çalışmalarımız devam etmektedir. Yine farklı tür ve vadelerde bir veya birden fazla defada ve yurtiçinde ihraç edilmek üzere toplam 1,5 milyar TL nominal değerli banka bonosu ve/veya tahvil ihracı için de yetki almış bulunmaktayız.

Yurtdışı havale akımlarına bağlı olarak maksimum 12 yıl vadeli seküritizasyon kredisi teminine yönelik çalışmalar da kısa sürede tamamlanacaktır. Bunun yanı sıra Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve Dünya Bankası ile de 2010 yılı içinde çeşitli projelere yönelik krediler sağlanmış olup, aynı şekilde 2011 yılı içinde yeni kredi  görüşmeleri sürmektedir.

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, borçlanma araçlarımızı çeşitlendirmek ve uygun maliyetlerle daha uzun vadeli krediler temin etmek için çalışmaktayız. Sendikasyon işlemlerimiz de her yıl olduğu gibi devam edecektir” diye konuştu. Denli, temin edilen yurtdışı kaynakların artmasıyla VakıfBank’ın reel sektöre olan desteğinin sürdüğünü söyleyerek, sendikasyon kredilerini ihracatın finansmanında kullanmak üzere temin ettiklerini, kullandırılan müşteri grubunda bir değişiklik olmayacağını dile getirdi.

Türk bankalarına dünya çapında ilgi var

İş Bankası yetkilileri, Türk bankalarının sendikasyonlarında dünya çapında ilgi bulunduğunu belirterek, “Türkiye piyasasına artan yabancı yatırımcı ilgisi paralelinde, sendikasyon işlemlerine katılım sağlayan ülke bankalarının da çeşitlendiği gözlenmektedir.

Örneğin, İş Bankası’nın Eylül 2010 tarihinde alınan sendikasyon kredisine Tayvan bankaları yoğun ilgi göstermişlerdir” diye konuştu. Yetkililer, sendikasyon kredilerindeki seyre yönelik olarak, “2009 yılının son çeyreğinden itibaren küresel krizin etkilerinin azalmaya başlaması ile beraber Türk bankalarının uluslararası piyasalardan sağladıkları sendikasyon kredilerinin maliyetleri de düşüş eğilimine girmiş, yenilenme oranları ve kredi vadelerinde artış gözlemlenmiştir. Bu kapsamda, sektördeki bankalarca sağlanan sendikasyon kredilerinin bakiyesi 2009 yıl sonu itibarı ile 7,4 milyar ABD doları iken 2010 yıl sonunda 14,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

Sendikasyon kredilerinin toplam maliyetleri 2010 yılı başındaki Libor/Euribor + yüzde 1,50 seviyesinden, yıl sonunda Libor/Euribor + yüzde 1,20’ye, 2011 yılının ilk çeyreğinde ise Libor/Euribor + yüzde 1,10 seviyesine gerilemiştir” dediler. Yetkililere gore, Türk bankaları yılın geri kalan döneminde yaklaşık 11,5 milyar ABD doları tutarında itfaları var, yenileme oranının yüzde 100 civarında gerçekleşecek.

“Yakın coğrafyamızda yaşanan siyasi gelişmelerin Türk bankalarının sendikasyonunlarına etkisinin önemsiz boyutta olacağını düşünüyoruz” diyen yetkililer, sendikasyonların muhabir bankalarla ilişkilere dayalı bir kredi olduğunu, bu kredilerin maliyeti yabancı para cinsinden tahvil ihraçlarına göre daha düşük olduğunu kaydederek, “Tahvil ihraçlarının kreditör bankalarının katılım, borçlu bankaların ise talep iştahlarında bir farklılık yaratmayacağını düşünüyoruz” dediler.

Mevduat sistemin temel fonlama kaynağı

“2011 yılı Ocak ayı itibarıyla Türk bankacılık sektörünün toplam pasifleri içerisinde yüzde 60,3’lük paya sahip olan mevduat, hali hazırda sistemin temel fonlama kaynağı durumundadır” diyen yetkililer, sendikasyon ve tahvil ihracı gibi mevduat dışı pasiflerin, mevduata göre daha avantajlı maliyet seviyeleri ile temin edilebildiği ölçüde bankaların üzerinde kredi faiz oranlarını artırma konusunda daha az baskı oluşacağını kaydetti. Yetkililer, “Bu tür kaynaklara erişim imkânları, bu kaynakların maliyet seviyeleri ile vade yapıları bilançoların aktif-pasif yapısına ve fonlama maliyetlerine göre sağladıkları katkı ölçüsünde kredi fiyatlamalarında belirleyici olabilecektir.

Dolayısıyla bu türden uzun vadeli ve görece düşük maliyetli kaynakların pasif içerisindeki payının artması aktif tarafta kredi fiyatlamalarında esnekliği arttırabilecektir. Hali hazırda maliyet açısından sendikasyon kredilerinin, vade açısından ise YP tahvil ihraçlarının göreceli olarak avantajlı seviyelerde olduğu, sendikasyon kredilerinde vadelerin uzamasını, YP tahvilde ise maliyetlerin gerilemesini sağlayacak koşulların oluşması ile birlikte mevduat dışı pasiflerin, kredi faizlerini arttırma noktasında gerçek anlamda bankaların ellerini rahatlatabileceği görüşündeyiz” dediler.

Yetkililer, “Bir yıl vadeli sendikasyon kredileri, kaynak sağlayan bankaların talebine istinaden ticaretin finansmanında kullandırılıyor. Bir yıldan uzun vadeli kredilerde ise böyle bir kısıt yok. Dolayısıyla temin edilen kredilerin vadelerinin uzamaması durumunda bu kredilerin kullandırıldığı müşteri grubunda bir değişikliğe gidilmesi söz konusu olmayacaktır” dediler. 

Krizde aktif olmayan bankalar bile piyasada

Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Tolga Egemen, Türk bankalarının 2011’de sendikasyon piyasalarında aktif olmaya devam ettiğini belirterek, “2008-2010 döneminde global kriz nedeniyle bu alanda aktif olmayan bankaların da 2011’de yeniden piyasaya çıktıklarını ya da çıkmayı planladıklarını görüyoruz” dedi. 

2008 yılında yaşanan kriz sonrasında global piyasaların kötüleşmesi ve sendikasyon işlemlerine katılan bankaların fonlama maliyetlerinin artması nedeniyle Türk bankalarının sendikasyonlara ödediği faiz oranı Euribor + %2.5’a kadar çıktığını kaydeden Egemen, “2008 sonrasında Türkiye riskinin iyi algılanmaya devam edilmesi sonucunda maliyetler azalmaya başladı, 2010 Mayıs ayında 1 yıllık sendikasyon fiyatlamaları Euribor + %1,50 olarak gerçekleşti.

Global piyasalarda zaman zaman volatilite görülmeye devam etse de Türkiye’nin güçlü ekonomisi ve bankacılık sektörü sayesinde maliyetler düşmeye devam ediyor. Aralık ayında Garanti Bankası olarak Euribor + % 1,20 ile 2010 yılının en düşük maliyetli işlemini gerçekleştirdik, 2011 Mayıs işlemleri ise Euribor + % 1,10’dan fiyatlanıyor” dedi.

Türkiye güçlü duruşuyla ayrışıyor

2011 yılının geri kalanında Türk bankalarının yaklaşık 11.5 milyar tutarında itfası bulunduğunu kaydeden Egemen, bankacılık sektörünün şu andaki durumu ve  ekonominin gelişimine istinaden öngörülen potansiyel değerlendirildiğinde roll-over rasyosunun yüzde 100’ün üzerinde olacağını tahmin etti. Egemen, “Uluslararası piyasalarda yaşanan siyasi gelişmelerin global piyasalara olan etkisinden Türkiye’de dolaylı yoldan etkileniyor, fakat yaşanan durum aynı zamanda Türkiye’nin güçlü duruşuyla kendini ayrıştırmasını da sağlıyor. Türk bankalarının hacim yaratabilme kapasitesi arttıkça yabancı bankaların sendikasyona  ilgisi de devam edecektir” dedi.

Fiyata duyarlı Orta Doğu’lu bankaların iştahı azaldı

Türkiye’nin dış ticaret hacmi düşünüldüğünde bankaların bu hacimden pay alabilmek için sendikasyonlarda yer almak istediklerini söyleyen Egemen, “Özellikle Avrupa ülkelerinde Türkiye’ye ilgisi artan ve işlemlerde yer almak isteyen yeni bankalar bulunuyor. Sendikasyon faizlerinin düşmesiyle birlikte fiyata oldukça duyarlı olan Orta Doğu bankalarının iştahlarında ise azalma görmekteyiz” dedi.

“Garanti Bankası olarak sendikasyon işlemlerinin amacını dış ticaretin finansmanı olarak belirliyoruz” diyen Egemen, alınan tüm kaynağın müşterilerin dış ticaretini desteklemek amaçlı kullandırıldığını söyledi. Egemen, “Sendikasyon işlemlerine yabancı bankalar ilgi gösterirken, tahvil ihraçlarına bireysel ve kurumsal yatırımcılar  yatırım yapıyorlar.Tahvil ihraçları bankalara uzun vadeli kaynak sağlayarak, borçlanma portföyünü çeşitlendiriyor. Sendikasyon işlemleri ise tahvillere göre daha kısa vadeli işlemler. İki borçlanma aracının farklı yapıları ve yatırımcı tabanları sebebiyle tahvil ihraçları sendikasyon işlemlerini etkilemeyecektir” dedi.  

Müşteri gruplarında bir değişiklik beklenmiyor

Egemen, sendikasyon kredilerinde kullandırılan müşteri gruplarından bundan sonra değişiklik olup olmayacağına yönelik olarak, “Sendikasyonlara katılan bankalarla karşılıklılık prensibi doğrultusunda çalışıyoruz. Sendikasyon işlemlerinden elde edilen kaynak müşterilerimizin dış ticaret işlemlerine finansman sağlamak için kullanılıyor. Müşterilerimiz de dış ticaret işlemlerini bankamız üzerinden gerçekleştiriyor ve bu sayede katılımcı bankalara hacim yaratılmış oluyor. Bu yapı hem bankalarla hem müşterilerle etkin ve sürdürülebilir ilişkiler sağladığından kredi kullandırılan müşteri grubunda bir değişiklik beklemiyoruz” dedi.

Not artırımı sonrasında maliyetler düşecek

Yapı Kredi Finansal Kurumlar Direktörü Pınar Salcı, Türk bankalarının 2010’da yüzde 100’ün üzerinde bir oranla ve rahat bir şekilde sendikasyon kredilerini yenilediğini belirtti. Salcı, “Sendikasyon kredilerinde toplam maliyetler 2010 yılının sonunda Libor/Euribor+ 1.20% yıllık seviyelerine geriledi. 2011’in başında ise toplam maliyet Libor/Euribor+ 1.10% seviyelerine kadar indi.  Önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de ekonomik, politik istikrarın devam etmesinin yanında haziran ayında yapılacak genel seçimler öncesinde mali disiplinde ciddi bir bozulma olmaması halinde, Türkiye’nin ülke notunun yatırım yapılabilir ülke seviyesine yükseltilme olasılığı bulunuyor. Bu durumda sendikasyon maliyetlerinin daha da aşağı çekileceğini düşünüyoruz” dediler.

2011’de Türk bankalarının yaklaşık 13-14 milyon dolar tutarında itfaları bulunduğunu kaydeden Salcı, “Roll over rasyosunun da geçen yıl olduğu gibi yine yüzde 100, hatta biraz daha üzerinde bir oranda olmasını bekliyoruz” dedi.

Mısır, Lübnan sendikasyondan çıkma eğiliminde

“Uluslararası piyasalarda yaşanan siyasi olayların tüm dünyada olduğu gibi Türk bankalarının sendikasyon kredilerini etkilediğini söylemek yanlış olmaz” diyen Salcı, “Sendikasyon kredilerinde yer alan Mısır, Lübnan hissedarlı/ortaklı bankalar maalesef ülkelerindeki siyasi gelişmelerden dolayı sendikasyon kredilerden çıkma eğilimindeler... Bununla beraber yeni bankaların piyasaya girmeleri ve/veya bu piyasadaki bankaların aktivitelerini arttırma arzularından dolayı yenilemelerde herhangi bir problem ile karşılaşılmasını beklemiyoruz” dediler.

Salcı öte yandan, Avrupa Bölgesi’nde, Katar, Ürdün, Japonya gibi ülkelerden yeni katılımcıların geldiği gibi, katılım tutarını arttıran ülkeler de bulunduğuna değindi.

Tahvil ihraçları sendikasyonun önüne geçemez

“Her ne kadar 2010 yılı Türk bankacılık sisteminin sermaye piyasalarından ilk defa olarak tahvil ihracı yapıp uzun vadeli kredi aldığı bir yıl olduysa da bu işlemlerin sendikasyon kredilerini önüne geçmesini kısa dönemde beklemiyoruz” diyen Salcı, sendikasyon kredilerinin 1 yıllık alınmasına rağmen Türk bankalarının bu kredileri her yıl başarıyla çevirdiğini, uzun vadeli borçlanma kaynaklarının maliyetleri hala görece daha yüksek olduğunu belirtti. Salcı, “Türkiye’nin ülke notunun yatırım yapılabilir ülke seviyesine gelmesi, ekonomideki büyüme trendinin devam etmesiyle birlikte tahvil ihracı gibi borçlanma enstrümanlarının çeşitlerinin ve bu ürünlerdeki borçlanma hacimlerinin artacağını böylelikle fonlama vadelerinin uzayacağını düşünüyoruz” dedi.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir