”Cumhuriyet savcıları, cumhuriyet düşmanlarını savunuyor”
"Ergenekon" sanığı Nusret Senem, "Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet düşmanlarını savunuyor, bu dava bunun delilidir" dedi.
İSTANBUL - "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından İşçi Partisi (İP) Genel Sekreteri Nusret Senem, "Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet düşmanlarını savunuyor, Cumhuriyet'i savunanlara saldırıyor. Bu dava bunun delilidir" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde savunmasını sürdüren Senem, "örgüt üyeliği" iddiasına dayanak olarak iddianamede bazı telefon tapelerinin gösterildiğini, ancak bu telefon görüşmelerinin tümünün İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever'le yaptığı görüşmelerden oluştuğunu belirtti.
Görüşmelerin büyük kısmının 14 Şubat 2008'de Ankara'da yapılan "Türbana Hayır Mitingi"ne ilişkin olduğunu ifade eden Senem, "Biz Cumhuriyet'in temel niteliklerini savunmuşuz. Bu mücadelemizde yasal hakkımızı bir miting yaparak kullanmamız nasıl suçlama konusu yapılabilir? Hele bir örgüt suçlamasında nasıl bulunulabilir?" diye konuştu.
"Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet düşmanlarını savunuyor, Cumhuriyet'i savunanlara saldırıyor. Bu dava bunun delilidir" şeklinde sözlerini sürdüren Senem, ayrıca bazı kişilerin ücretsiz avukatlığını yapmasının da örgüt üyesi olduğu iddiasına gerekçe gösterildiğini öne sürdü.
Senem, savunduğu bu kişilerin ağalık sistemiyle mücadele eden köylüler olduğunu, ne parti genel sekreteri olarak mitinge parti örgütlerini davet etmesini, ne de bu köylüleri savunarak avukatlık hakkını kullanmasını savcıların soruşturmaya ne haklarının, ne yetkilerinin olduğunu söyledi.
Nusret Senem, "Fethullahçılar hiçbir şekilde yargıyı ele geçiremeyecek. Buna heveslenmesinler. Giderek bütün Türkiye uyanıyor. Akıllarını başlarına toplasınlar. Sırtını Amerika'ya dayayarak Türkiye'yi kimse teslim alamaz. Geçmişte bunu Kurtuluş Savaşı'nda deneyenler cezalarını çektiler. Bunu yapanlar da cezalarını mutlaka çekecekler" dedi.
Örgüt üyeliği suçlaması
Hakkındaki terör örgütü üyesi olduğu iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu savunan Senem, Emniyet Genel Müdürlüğünün bile "bu soruşturmaya kadar böyle bir örgütten bilgisi olmadığını" ifade ettiğini, MİT'in de böyle bir örgütün varlığını doğrulayan bir değerlendirmede bulunamadığını ve "Buna mahkeme karar verecek" dediğini aktardı.
"Olmayan bir örgütün üyeliği olur mu?" diyen Senem, iddia edilen bu örgütün ne zaman kurulduğu, kendisini kimin hangi tarihte üye yaptığına ilişkin bilgilerin ise iddianamede kesinlikle yer almadığını söyledi.
Senem, "Bu uydurmayı, bu sahte örgütü üreten hangi merkezdir? Bence bunu tespit etmek lazım. Bence bu mahkeme de yavaş yavaş bunu tespit mücadelesine dönüşüyor" dedi.
"ABD'nin NATO ve CIA baskısıyla Türkiye'ye ithal ettiği bu örgüt, kontrgerilla geçmişte büyük suçlar işledi" diyen Senem, Çorum, Sivas olayları, 1977'deki kanlı 1 Mayıs olayları, Uğur Mumcular'ın, Bahriye Üçoklar'ın öldürülmesi gibi pek çok büyük suçun işlendiğini savundu.
Senem, "O örgüt ortaya çıkarılacak ve mahkum edilecek, yoksa Türkiye parçalanır. Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü savunanlar yargılanıyor burada. O örgüte karşı olanlar yargılanıyor" diye konuştu.
"Bugünlerin yarınları da olduğunu" söyleyen Senem, "Kimse, 'bu işin ucu bize dokunmaz' demesin. Yarını da var bunun" dedi.
"Karargah evleri"
"Karargah Evleri" konusunda Genelkurmay'ın basında çıkan haberlerin hemen akabinde bir açıklama yaparak soruşturmanın, yansıtıldığı gibi yeni bir olay olmadığını ve bu davayla ilgisinin bulunmadığını vurguladığını hatırlatan Senem, bu haberlerde kasıt aranmamasının mümkün olmadığının da belirtildiğini ve TSK'yı yıpratma amaçlı bu eylemlere karşı milletin tepki göstermesinin istendiğini söyledi.
Senem, "Karargah Evleri"nin de CIA ve kontrgerilla tarafından TSK'yı yıpratma amaçlı ortaya atıldığını öne sürerek, "Bunu kimin ürettiğini de biliyoruz. İsmini de biliyoruz. Şenkal Atasagun. TSK'nın da İşçi Partisi'nin de düşmanı. Koca TSK'ya, Genelkurmay'a inanmıyoruz. Genelkurmay açıklamasında belirtildiği gibi askeri yazışmalara benzeyen sahte evrak tanzimiyle Fethullahçılar'ın, kontrgerillanın tasarımlarına itibar ediyoruz" dedi.
TSK'nın komuta kademesini bozacak, TSK içinden herhangi bir grupla ilişki içinde olmalarının mümkün olmadığını aktaran Senem, İşçi Partisi yönetici ve üyeleriyle irtibat halinde olmasının da delil gibi gösterildiğini ifade etti.
Senem, "Evet, irtibat halindeyim. Bundan örgüt mü çıkar? Çıksın. Hangi örgüt çıkarsa çıksın, ben o örgütün üyesiyim. İşçi Partisi yöneticileriyle, üyeleriyle irtibatlı olmak delil olabilir mi?" diye konuştu.
Yasaklı belge ve bilgileri elde ettiği suçlamalarına da değinen Senem, bu iddianın delillerinin dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın ve MİT'in "Susurluk" raporları olduğunu ifade etti.
Bu belgelerin kendi avukatlık bürosundan alındığını ve savcılık makamıyla bağdaşmayacak şekilde parçalandığını anlatan Senem, savunmasını hazırlarken bu belgeleri iğneyle kuyu kazar gibi arayarak farklı farklı klasörlerde bulduğunu aktardı.
Kutlu Savaş'ın raporunda "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'la MİT'in ve Mehmet Eymür'ün ilişkisinin, ayrıca Abdullah Çatlı'nın MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kullanıldığının ifade edildiğini belirten Senem, raporda geçen eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın, Mahmut Yıldırım'a ilişkin "Siz, MİT'in her zaman saygın kişilerle mi çalıştığını sanıyorsunuz? MİT, çalışmalarında alanı bilen kişilerden bilgi toplayacaktır" cümlesini okudu.
Heyet başkanından uyarı
Senem'in konuşması sırasında sesini yükseltmesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından, "Biz sizi dinliyoruz, anlıyoruz, ama belli bir ölçüyü kaçırmayalım lütfen" diye uyarıldı.
Özür dileyen Senem, "İnsanız. İnsan bazen sinirlerine hakim olamıyor. Bu kadar haksızlığa isyan etmemek mümkün müdür?" dedi.
Senem, savunması sırasında Fethullah Gülen ve BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu hakkında da çeşitli suçlamalarda bulundu.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Senem, Yargıtay üyelerine ilişkin kişisel verileri kaydettiğinin, Alevi-Sünni, Kürt-Türk gibi ayrımlarda bulunduğunun öne sürüldüğünü anlattı.
Bunu bir hakaret olarak gördüğünü kaydeden Senem, hayatının bu iddia ile zıt olduğunu söyledi. Senem, "Bu iddiayı nefretle ve şiddetle reddediyorum" dedi.
"Kontrgerillanın sebep olduğu olaylarda hiçbir şahsi kaygı taşımadan mücadele verdiğini" söyleyen Senem, bunlardan birinin de Maraş olayları olduğunu ifade etti.
Bu olayda Türkiye'de Alevi-Sünni bölünmesinin yaratılmaya çalışıldığını kaydeden Senem, olaylara ilişkin açılan davada müdahil avukatı olarak yer aldığını hatırlattı.
Söz konusu davanın gerekçeli kararından bölümler okuyan Senem, "Hükümeti devirmek böyle olur. Buradaki gibi 2 çocuğun telefon muhabbetiyle değil. Bu iddianamedeki iddialar saçmadır" dedi.
Çorum ve Sivas olaylarına ilişkin de çalışmaları olduğunu anlatan Senem, bir gazetede yayımlanan "Sivas ve Başbağlar Ergenekon işi" başlıklı haberi mahkemeye göstererek, bu konuda eleştirilerde bulundu.
Haberin, bir kişinin yazdığı kitaba dayandığını ifade eden Senem, "Deliler toplanmış, Türkiye'nin aydınlarını yargılıyor" dedi.
Eşref Bitlis'in ölümüne ilişkin bazı davalar açtığını anlatan Senem, "bu davalardan gelen bilirkişi raporlarının, olayın pilotaj hatası ya da buzlanmadan meydana gelmediğini ortaya çıkardığını" ifade etti.
Senem, "2001 yılında Tuncay Güney'e, 'Bu işi Ergenekon yaptı' dedirtmişler" dedi.
Kontrgerilla ile mücadele eden kişilerden biri olan Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz'ün de öldürüldüğünü ifade eden Senem, Öz'ün öldürülmesine ilişkin davada da tanıklık yaptığını anlattı.
Bu davada sanık olarak yargılanan İbrahim Çiftçi'nin 6 kez idam cezasına çarptırıldığını belirten Senem, "En sonunda Askeri Yargıtay tarafından beraat ettirildi. Cezaevinden çıkarılmak istendiğinde adam bile buna inanamadı. Çünkü kendisi de biliyordu. Kontrgerilla, adamını astırmadı. Bu da Askeri Yargıtay'ın bir kamburudur. Bu karar, 12 Eylül darbesinden sonra verilmiştir. Kontrgerilla böyle bir şeydir. İdam verseniz de asamazsınız" diye konuştu.
İddianamede, "kontrgerillanın bir dönemde yaptığı eylemlerin meşru görüldüğünü" öne süren Senem, "geri kalan eylemlerin ise ulusalcıların üzerine yıkılmaya çalışıldığını" savundu.
"Bu davayı yaratan güç, Gladyo'nun kendisidir" diyen Senem, Zübeyir Kındıra tarafından yazılan ve "Emniyette Fethullahçı bir yapılanma olduğu" iddiasına yer verilen bir kitap ile Graham Füller'in "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" kitabını mahkemeye sundu.
İP'ye gelen belge
Tutuklanmasından kısa bir süre önce İP'ye gelen 4 sayfalık bir belgede, "Emniyette Fethullahçı bir yapılanma olduğu ve bu yapılanma içindeki kişilerin anlatıldığını" söyleyen Senem, söz konusu 4 sayfalık belgeyi de ekleyerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu anlattı.
Senem, "söz konusu belgenin, 'bilgi notu' adı altında ve hemen imha edilmesi istemiyle o dönem Emniyet Genel Müdür Vekilliği görevinde bulunan Dr. Necati Altıntaş tarafından hazırlandığını" ifade etti.
"Hem partiden kaynaklanan görevlerinden dolayı hem de şahsi olarak Fethullahçılarla husumeti olduğunu" söyleyen Senem, bu konuda Aydınlık Dergisinde yapılan bir habere atıfta bulunarak, bu haberde kendi çalışmalarının anlatıldığını, haberi de sanıklardan Hikmet Çiçek'in yazdığını kaydetti.
Nusret Senem, "Fethullahçılarla ilgili kim ne yapmışsa cezaevinde" dedi.
Önceleri tahliye talebinde bulunmayı düşünmediğini, ama iddianameye baktıktan sonra fikrinin değiştiğini kaydeden Senem, şöyle konuştu:
"Tutuklanma kararımda, 8-12 yıl hapis cezası öngören TCK'nın 326. maddesinden tutuklandığım söyleniyor. 'Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek' suçundan tutuklanmışım. Savcılar, 'örgüte üye olmak' ve 'kişisel verileri kaydetmek' suçundan tutuklanmamı istemişler, ancak hakim 326. maddeden tutuklamış. Şimdi iddianameye bakıyorum, 326. madde yok. Benzer bir suçlama var, bu da 334. madde. 'Yasaklanan bilgileri temin etmek'. Bu maddenin cezası 1-3 yıl arasında. Tutuklanmayı gerektirir bir madde değil. O halde ben neden tutukluyum? Ben şu anda TCK'nın 109. maddesi uyarınca hürriyeti tahdit edilmiş biriyim. Bunun cezası 4-14 yıl arasındadır. Soruyorum; Ben neden tutukluyum? Şu anda tutukluyum, çünkü TCK uygulanmıyor. Gladyo hukuku uygulandığı için buradayım. Gladyo hukuku böyledir. Avukat da olsanız, Allah da olsanız tutuklanırsınız."