Dünya dün limiti aştı

2000 yılında 1 Ekim tarihine gelen Limit Aşım Günü, bu yıl 19 Ağustos’a kaydı. Gezegenin bir yıl içerisinde ürettiği doğal kaynakları, sekiz aydan az bir süre içerisinde tükettik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

didem_eryar_unlu-006.jpg

WWF’in stratejik ortağı Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network, GFN) tarafından her yıl açıklanan Dünya Limit Aşım Günü, insanlığın doğal kaynaklara olan talebinin, doğanın bir yıl içinde sunduğu miktarın üzerine çıktığı gün olarak tanımlanıyor. 

2000 yılında 1 Ekim ayına düşen Limit Aşım Günü, tüketim ve nüfus artışıyla birlikte her yıl daha öne geliyor. Limit Aşım Günü’nün bu sene 19 Ağustos’a kaymış olması gidişatın endişe verici olduğunun somut bir göstergesi. 

Dünya nüfusu bugün 7 milyar insana ulaşıyor. Daha şimdiden, bir sene içinde tüketmemiz gereken kaynakları sekiz aydan az bir sürede tüketmiş durumdayız. Dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyar olması bekleniyor. Nufüs arttıkça, doğal kaynaklar üzerindeki baskı daha da artacak. Sürdürülebilir bir dünya için düşünce ve yaşam şeklimizi değiştirmemiz kaçınılmaz. Nerede, nasıl yaşıyoruz? Neyi, nasıl tüketiyoruz? 

Neden limiti aşıyoruz? 

Aşmamak için nasıl bir hayat sürmemiz gerekiyor? Neden limiti aşıyoruz? 1970’li yılların ortasına kadar, gezegenin doğal kaynak bütçesi içerisinde kalarak şehirler ve yollar inşa edebiliyor; gıda üretebiliyor ve yol açtığımız karbondioksiti absorbe edebiliyorduk. Fakat bu tarihten sonra işler değişti. İnsanlığın tüketimi, gezegenin yeniden üretebileceği doğal kaynağı aşmaya başladı. 

Küresel Ayak İzi Ağı’nın yaptığı hesaplara göre bugün, insanlığın doğal kaynaklardan ve ekosistemlerden olan talebi 1.5 gezegene eşdeğer durumda. Bu şekilde yaşamaya ve tüketmeye devam edersek, bu yüzyılın ortasında 3 gezegene eşdeğer doğal kaynağa ihtiyacımız olacak. 

Aslında bu durumu anlamak hiç zor değil. Harcamalarınızın sürekli olarak gelirinizi aştığını düşünün. Bu, doğal varlığımızı kendini yenileme kapasitesinden daha hızlı tüketmek anlamına geliyor. Üretmeden, kazanmadan, harcıyoruz. 

Ekolojik açıdan yaptığımız aşırı tüketim her geçen gün kendini daha fazla gösteriyor. Ormanların ve okyanusların tutabileceğinden daha fazla sera gazının salınmasıyla ortaya çıkan iklim değişikliği bunun en somut sonucu. 

Aşırı kentleşme, ormansızlaşma, biyoçeşitliliğin yok olması, balık stoklarının çökmesi, emtia fiyatlarındaki artış sonucu dünyanın her yerinde toplumsal kargaşa, fakirlik gibi sorunlar artış gösteriyor. Dünyamızı yok ederken, çocuklarımızın geleceğini de yok ediyoruz. 

“Paranın yenmediğini anlayacaksınız” 

Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Dr. Mathis Wackernagel’e göre, küresel limit aşımı, 21. yüzyılda dünyanın karşı karşıya bulunduğu açmazı gösteriyor. Bugün dünya nüfusunun yüzde 86’sı, doğanın arz edebildiğinden daha fazla kaynak talep eden ülkelerde yaşıyor. 
Türkiye için de durum çok iç açıcı değil. WWF Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, “2012 yılında yayınladığımız Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu, mevcut yaşam tarzıyla ortalama bir vatandaşımızın ihtiyaçlarını karşılamak için 1.5 gezegene eşdeğer doğal kaynak gerektiğini gösteriyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda, son 50 yıl içinde doğal kaynak talebi ve arzı arasındaki fark iyice açılmış ve ekolojik açık sekiz kat artmış durumda” diyor. 

Şu Kızılderili atasözünü yeniden hatırlamakta fayda var: “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, işte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız…”