Fındıklı: Petrol neredeyse, TPAO da orada olacak
TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Mücahit Fındıklı, TPAO'nun kuruluş ve işleyişini yeniden düzenleyeceklerini, bu kuruluşu THY modeli ile dünya devi haline getireceklerini söyledi.
Mehmet KARA
İSTANBUL - TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mücahit Fındıklı, unvanının uzunluğundan ve kapsamından da anlaşılacağı gibi Meclis'te en yoğun çalışma temposuna sahip isimlerden biri. Fındıklı son yıllarda özellikle de bu alanla ilgili birbiri ardına gelen düzenlemeler nedeniyle daha çok da
enerji konusundaki çalışmalara mesai harcadı. Fındıklı, Türkiye'nin enerji stratejisinin çizilmesi ve bunun yasal altyapısının kurulması konusunda kritik çalışmalar yürüttü. Fındıklı'ya son çıkarılan Türk Petrol Kanunu'nun hedeflerini ve muhtemel sonuçlarını sorduk.
Yeni Türk Petrol Kanunu çıktı. Bu kanunla ne hedefleniyor?
Petrol Kanunu'nu sadeleştirdik. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nı kanundan ayırdık. En çok tartışma da bunun üzerinden yürüyor. Eskiden TPAO' nun elinde Petrol Ofisi vardı. Yine TPIC diye bir şirket daha kurulmuştu TPAO uhdesinde. Ve bütün bunların tamamı devlet eliyle yönetiliyordu. Ne oldu, bir üre sonra Petrol Ofisi özelleştirildi, piyasa oyuncusu haline geldi.
TPAO'nun ayrılmasıyla hedeflenen ne peki?
Yaptığımız şey aslında Türkiye'nin petrol politikalarıyla ilgili stratejilerini belirlemek ve bunu bir kanun haline getirmek. Petrolle ilgili arama ve üretim ruhsatları, petrolün çıkarılması, petrolün pay edilmesi, ruhsat sahalarının tanzimi gibi alanları biz yeni bir kanun ile çok modern hale, dünya ile uyumlu hale getirdik. Bunun içinde asıl tartışma TPAO üzerinden yürüyor. Evet, TPAO'yu Türk Petrol Kanunu'nun dışına çıkardık. Neden? Sayın bakanımızın da söylediği gibi "petrol varsa bulacağız, yoksa da bulamayacağız ama aramaya devam edeceğiz."
Aslında burada doğru soru nedir ona bakmak lazım. İngiltere'de petrol olmayabilir ama
dünyanın petrol olan her yerinde İngiliz firmaları var. Tamam, bizde petrol olmayabilir. Peki petrol olan yerde neden biz yokuz?
Peki TPAO'nun ayrılmasıyla bunun ilgisini anlatır mısınız?
İşte biz TPAO'nun teşkilat yasasını Petrol Kanunu'ndan ayırdık. TPAO'yu uluslararası bir oyuncu haline getirmeye çalışacağız. TPAO'yu devletin desteğiyle Kuzey Irak'ta, Venezüela'da, Afrika'da yani her yerde petrol arayan ve petrol arayan şirketlere ortak olan uluslararası piyasa oyuncusu haline getirmek istiyoruz. Bütün çabamız o. Bunu yaptığımız zaman Türkiye petrol ihtiyacını petrol olan bölgelerden temin etmiş olacak. Şu anda zaten TPAO, TPIC bu tip faaliyetlerle gerek Kuzey Irak'ta, gerek Güney Irak'ta, Kazakistan'da, Venezüela'da aramalar yapıyor, kuyular çalıştırıyor.
Zaten şu anda yapıyormuş TPAO bunları… Yeni olan ne burada?
Nasıl bir TPAO'ya ilişkin şunu örnek olarak verebiliriz. Biz nasıl THY'yi yeni bir yapıya kavuşturduysak, TPAO'yu da aynı statüye, aynı yapıya kavuşturmaya çalışıyoruz.
Nasıl biz THY'de birtakım açılımlar yapıp, THY'yi halkın yolu, halkın malı haline getirdiysek, dünyanın en önemli havayollarından biri haline getirdiysek, itibarı bir o kadar daha arttıysa, TPAO'yu da bir dünya oyuncusu yapmak suretiyle, gerekirse ileride
halka arz etmek suretiyle dünya oyuncusu yapmaya çalışacağız. Ana strateji budur, dolayısıyla çok hayırlı bir iş olacak. Başka ülkelerin küresel oyuncuları devlet şirketleri olduğu kadar çoğunlukla özel sektörden… Gerekirse yerli özel firmalarımız
da TPAO ile ortaklıklar yapmak suretiyle üçüncü ülkelere dördüncü ülkelere birtakım ortaklıklarla diğer petrol firmalarımızı da taşıma imkanımız olacak. Biz petrol meselesinde "yok ne yapalım" diye yan gelip yatmayacağız. Mutlaka petrol bulunan yerde bir oyuncu olarak yer alıp Türkiye'nin petrol ihtiyaçlarını temin edeceğiz.
Bunun için ilk adım ne oldu ne olacak?
Şimdi ilk adım, Türkiye'nin kendi içindeki yapacağı düzenlemeler devam edecek. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü eliyle devam edecek, Enerji Bakanlığı'nın uhdesinde devam edecek. Ama TPAO bir oyuncu olarak konumlandırılacak. Bunun için Teşkilat Yasası'nın tamamen değişmesi lazım. Çünkü bir platformda çalışan mühendis 7-8 bin dolar maaş alıyor. Biz 3 bin liradan fazla maaş veremiyoruz. Ama yetiştirdiğimiz bütün elemanlar
ya Shell'in, ya BP'nin, ya da Exxon'un kapmasıyla elimizden gidiyor. İnsanları tutamıyoruz. Dolayısıyla TPAO'yu uluslararası bir oyuncu yapalım derken bütün yapısıyla o standarda getirmekten söz ediyoruz. Kendi insan kaynaklarıyla birlikte, ciddi bir operasyon kaabiliyetine ulaştırmak istiyoruz. Bunun çalışmaları devam ediyor.
TPAO'nun yapısını değiştirmekle ilgili takviminiz nedir?
[PAGE]
TPAO'nun yapısını değiştirmekle ilgili takviminiz nedir?
Şu anda bakanlık çalışıyor. Onlar adına herhangi bir takvim açıklamam mümkün değil. Ama tasarı bize gelirse anında ele alır, Meclis'e sevk ederiz.
Yeni Kanun'un Türkiye'de petrol arama ve çıkarma üzerine ne tür etkileri olacak?
TPAO'nun elinde bulunan arama ruhsatlarına dokunulmuyor, haklarına dokunulmuyor, elindeki imkanlara dokunulmuyor. Öyle bir problem yok... Milli payın ayrılmasını, ihtiyat petrollerinin ayrılmasını düzenleyen çok kısa, öz, dünya ile uyumlu net bir kanun çıkarmış olduk. Şimdi yeni aldığımız sismik gemilerle birlikte arama kabiliyetimizi artırdık. Buradan elde edilecek verileri paylaşacağız. Gücümüz yettiği ölçüde kendimiz, yetmediği yerde yabancı ortaklıklarla Türkiye'de petrol aramaya sonuna kadar devam edeceğiz. Varsa bulacağız, yoksa bulamayacağız. Ama Türkiye'nin petrol arzıyla ilgili geleceğini karanlıkta bırakamayız. Dolayısıyla TPAO marifetiyle petrol olan yerde Türkiye bir oyuncu olarak yer alacak, petrol ihtiyacını karşılamaya devam edecek.
Mevcut mevzuattan fark olarak neler var bu çerçevede?
Ruhsatları ihaleye açıyoruz. Sismik verilerimizi uluslararası arenaya açıyoruz. Buna TPAO da girebiliyor. TPAO'nun elindeki alanları zaten kendisi de yapabiliyor. Zaten hem karalarda hem denizlerdeki sahaların yüzde 65'i TPAO'nun elinde. Onun dışında yeni sahalar varsa bunları dünyaya da açabiliyoruz. Bir başkası gelip sismik arama yapmak istiyorsa bunun önünü açıyoruz. Çünkü sismik arama da bir hayli zor...
Devlete verilen payın çok düşük kaldığı eleştirileri var…
Devletin payı meselesi şudur. "Efendim çıkan petrolün Suudi Arabistan'da yüzde 70'i devlete kalırken, bizde yüzde 15'i kalıyor. Bizde niye yüzde 70 kalmıyor" deniliyor. Yahu bizde zaten en iyi kuyudan günlük 100 varil çıkıyor. Adamlarda günlük 6 bin varil çıkıyor. Dolayısıyla oraya giden üretici zaten yeterince almış oluyor. Bu sizin ürettiğiniz, çıkarabileceğiniz petrolle ilgili bir şey. Yok ki, neyi vereceksin adama...
Ama diyelim ki bulundu...
[PAGE]
Ama diyelim ki bulundu...
Bulunursa artırırsınız payınızı.
İşletme ruhsatı süreleri ne kadar?
Keşke bulsak. Bir bulalım da... Bakın zaten normalde vergisini de veriyor petrolü bulan. Bu, verginin dışında bir paydır. Onu belirledik. Verginin dışında gelirinden belli bir payı ödeyebiliyor. Zaten ihtiyacımız olduğu takdirde stratejik kontrolü de devletin elinde. Devlet, "benim ihtiyacım var, dışarıya satamazsın" dediği anda rayiç bedeli üzerinden parasını ödeyip petrolün hepsini alabilir.
Elektrikte piyasalaşma için doğalgazın da piyasalaşması gerektiği söyleniyor...
2023'e geldiğimizde bizim hedefimiz, doğalgazdan üretilen elektriğin payının yüzde 30'a kadar inmesidir. Elektrikte arz güvenliğini sağlamak, stratejik tehlikeyi önlemek adına zaten kömürle ilgili çok ciddi ataklar geliştirdik. Şu anda kömür santralleri çok cazip bir hale geldi. Ve hızla 2023 yılına kadar çok ciddi kömür santralleri devreye girecek. HES'ler, fotovoltaikler devreye girecek. Bu arada 2023'e kadar nükleeri de devreye almak zorundayız. 2023'te elektriğimizin yüzde 15'ini de nükleer santrallerden karşılamak istiyoruz. Kalanını da yenilenebilir enerjiler, kömür ve yüzde 30'unu da doğalgazdan üretmek istiyoruz. Böyle bir yapı hedefliyoruz...
Kömürün payının yüzde 41'e ulaşabileceği söyleniyor…
Bu çok ideal bir şey. İşi o noktaya taşıyabilirsek çok daha güzel bir şey olur. 14 milyar tonun üzerinde linyitimiz var. Bunun hepsini enerjiye çevirmek zorundayız. Düşük kalorili diye vazgeçmeyeceğiz. Çünkü kalori kaloridir, birinden 3 kilo yakıp bir birim kalori elde edersiniz, diğerinden 13 kilo yakarak bunu elde edersiniz. Kömürümüzü,
rüzgârımızı, güneşimizi, jeotermalimizi, neyimiz varsa hepsini devreye almak zorundayız. Biz gaza bağımlı bir elektrik politikası düşünmüyoruz. Şu anda kömürle ilgili ciddi gelişmeler, ataklar var.
Nükleerle ilgili de ciddi ataklar var. Şu anda kapasite durumunu nasıl görüyorsunuz?
[PAGE]
Nükleerle ilgili de ciddi ataklar var. Şu anda kapasite durumunu nasıl görüyorsunuz?
Türkiye'nin şu anda 5 bin MW'ye yakın arz fazlası da var. Arz güvenliği açısından bir sıkıntımız yok. Ama bu bizi kesinlikle rehavete düşürmemeli. Türkiye gelişen büyüyen bir ülke. Biz enerji politikalarını, 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin bir adım önünde yürütmek zorundayız.
Arz fazlası dediniz, bu kimi girişimcileri yatırımdan vazgeçirmesin?
Sen yatırımcı olsan imkanın da varsa, ben sana süratle enerji yatırımına gir derim. Türkiye yalnızca kendisi için enerji üretmeyecek. Türkiye Balkanlar'ın, Kafkaslar'ın, gerekirse Kuzey Afrika'nın enerjisini buradan verebilecek. Alacak, satacak. Türkiye
böyle bir yapının içine giriyor. Biz şu anda kendi enterkonnekte sistemimizi Avrupa'yla, Türkmenistan'la, Kafkaslar'la, Ortadoğu ile uyumlu hale getiriyoruz. Frekanslarını, şebeke altyapılarını… Şu anda biz Bulgaristan'la elektrik alışverişi yapıyoruz. Bir firmamız çok rahatlıkla Avrupa'da herhangi bir yere enerji satabiliyor. Dolayısıyla enerjiyi düşünürken siz eğer bir tek Türkiye'nin ihtiyaçları olarak düşünüyorsanız, eyvah burada zaten fazlalık var gibi yaklaşıyorsanız yanılıyorsunuz. Üreteceksiniz, ihraç edeceksiniz. Keşke o günler gelse, fazla elektriğimizi ihraç ediyor olsak.
Enerji HUB'ının temelinde TEİAŞ var
Sistem şu. Biz enerji piyasası EPDK, güneş, rüzgar, nükleer falan hepsini konuşuyoruz ya, aslında kurduğumuz yapının temelinde TEİAŞ, yani enerji nakil hatları var. Yani sistemi kurgularken bu enerji nakil hatları dünya ile entegre olmuş enerji nakil
hatlarının üzerine kurguluyoruz. Ta Afrika'dan da enerji gelsin, buradan geçsin. Bunu enerji nakil hatlarımda yapıyorum, petrol boru hatlarımda yapıyorum. Bu hatlar stratejik olarak elimde bulunsun. Bir tarafta enerjinin bulunduğu ülkeler, bir tarafta da enerjiyi tüketen ülkeler olsun. Ben arada yeni bir terminal olayım. Dolayısıyla bende olmaz, enerji gaz falan ama enerjinin buradan alınıp öbür tarafa satılmasında ben bir merkez olayım. Biz İstanbul'da enerjinin borsasını oluşturmaya çalışıyoruz. Yani bütün sistem bunun üzerine. Boru hatlarında da böyle düşünüyoruz.