Güven kalkınmanın temelidir
Av. Dr. İsmail Esin / Dr. Yılmaz Argüden / Av. Gökhan Saraç
Hukukun üstünlüğü, sürdürülebilir ekonomik büyüme açısından “olmazsa olmaz” bir gerekliliktir. Zira hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı durumlarda işletmelerin sağlıklı şekilde faaliyet göstermeleri zorlaşmaktadır.
Sözleşmelere güvenebilirliğin artması, yolsuzluğun azalması ve uyuşmazlıkların adil, zamanında ve şeffaf bir şekilde çözümlenmesi ancak hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesiyle mümkündür.
Günümüzde hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ve sürdürülmesine yönelik çabalar genellikle hukukçulara ve siyasetçilere bırakılmış durumdadır ve iş dünyasının bu çabalara aktif biçimde katkı sağlamaya yönelik yeterince çaba göstermediği gözlenmektedir. Bütçe kalemlerinde, hukuka uygunluğu (compliance) sağlamak için yapılan işlerin yol açtığı somut maliyetleri görmek son derece kolaydır. Ancak, konu güvenilir bir ortamın büyüme ve kârlılığa etkisinin tespitine geldiğinde işler ne yazık ki zorlaşmaktadır. Zira pek çok kişi hukukun üstünlüğü kavramını, ya zaten olması gereken bir durum ya da aksi durumda maalesef katlanılması gereken “bürokratik bir maliyet” olarak algılamaktadır.
Hukukun üstünlüğünün “bürokratik bir maliyet” olarak algılanması tehlikeli bir bakış açısıdır. Bu konudaki çalışmaların bulgularına bir bakalım: Hukukun üstünlüğünün yüksek olduğu ülkelerde toplumun refah düzeyinin de aynı oranda arttığı, ekonomistlerce defalarca tespit edilmiş bir gerçektir. 90'lı yıllarda yapılan bir çalışma, “%300 getiri” tespitini ortaya koymuştur. Buna göre hukukun üstünlüğü puanını artıran bir ülkede kişi başına düşen milli gelirin, uzun vadede %300 yükseldiği görülmüştür.
Her ne kadar her seferinde bu çalışmadaki kadar çarpıcı bir etkiye işaret edilmese de, hukukun üstünlüğünün ekonomiye katkısı üzerine yürütülen çalışmaların hemen hemen tümünde, hukuka uygunluk alanında yapılan iyileştirmelerin, hem ticari büyümeye katkıda bulunduğu hem de gözle görülür kamu yararı ortaya koyduğu ispatlanmaktadır. İyi işleyen bir hukuk sisteminin sağlıklı ve kazançlı bir iş ortamı anlamına geldiği yönündeki tüm kanıtlara rağmen, şirketler, hukuku genellikle bir "kâr unsuru" değil, bir "maliyet unsuru" olarak değerlendirmeye devam etmektedir. Bu yaklaşım hem iş dünyası için kaçırılmış fırsatlar anlamına gelmekte, hem de toplum yararı açısından önemli olumsuzluklar doğurmaktadır. İşte tam da bu bakış açısı nedeniyle, iş dünyasının hukukun üstünlüğünün desteklenmesi yönünde daha pek çok ilerleme kaydetmesi gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler (BM) bu kapsamda, iş dünyasının hukukun üstünlüğünü desteklediği mevcut girişimleri gösterebilmek adına 75’i aşkın örneği (ki örnekler hızla artıyor) bir araya getirmiştir. Bunlar arasında, Vietnam’daki mevzuata ilişkin düzenlemelerdeki şeffaflığının artırılması yönünde STK’lara hibe desteği veren Amerikalı bir holdingden, uluslararası bir giyim markasının Bangladeş’teki asgari ücretin artırılması için hükümet nezdinde yürüttüğü lobi faaliyetlerine kadar çok çeşitli modeller bulunmaktadır.
Türkiye, 813 milyar 316 milyon dolarlık gelir düzeyi ile dünyanın en büyük 18. ekonomisi konumundadır. Geçen yıl Ortadoğu ve Orta Avrupa’da yaşanan durgunluğa rağmen, Türkiye’de kaydedilen doğrudan yabancı yatırım tutarı 12 milyar doları aşmıştır. Bu yıl gerçekleşecek birleşme ve devralma (Mergers&Acquisitions) işlemleri tutarının ise 20 milyar doları aşması beklenmektedir. Bununla birlikte, özellikle hükümetin 2023 yılı hedefleri düşünüldüğünde, sürdürülebilir ekonomik büyümenin devamını sağlamak adına, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi için pek çok adım atılması gerekmektedir.
Bir yandan hukuk sistemimizin daha etkin hale getirilmesine yönelik pratik yollar ararken, diğer yandan da yapılacak değişikliklerin uzun vadede ekonomiye nasıl değer katacağını özel sektör teşebbüslerine göstermek gerekmektedir. Bu, küresel boyutta düşünebilmek anlamına gelmektedir. Her geçen gün daha da “çok bağlantılı” hale gelen dünyada, ülkemizde ticaret yapan yerli ve çok uluslu şirketler, özellikle tedarik ağında, sıklıkla hukukun üstünlüğü alanında yaşanan eksiklikler nedeniyle son derece karmaşık ve içinden çıkılması zor güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Hukukun üstünlüğü alanında yaşanan yetersizliklerden en fazla, tedarik ağının temelini oluşturan birey ve organizasyonlar etkilenmektedirler. Burada bulaşıcı bir riskten söz etmekteyiz. Zira bu durum şirketlerin hem sorumluluklarını yerine getirme, hem de küresel ilkelere bağlılıklarını hayata geçirme süreçlerine zarar vermektedir.
Dünya Bankası’nın kurumsal yönetim göstergelerine göre Türkiye hukukun üstünlüğü ölçümlemelerinde durağan konumdadır. Türkiye kurumsal yönetim göstergeleri listesinin ilk yarısında yer almasına rağmen son 10 yılda listede gerilemiştir. Hukukun üstünlüğü ile büyüme arasındaki güçlü bağ göz önünde bulundurulduğunda, durumun kaygı verici olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Bu nedenle, bu istatistiklerin iyiye doğru değiştirilmesi için iş dünyasının aktif rol üstlenmesi önem arz etmektedir. .
Hukukun üstünlüğünün desteklenmesi, birey ve organizasyonlara güç ve yetki vererek kayıt dışından kayıtlı ekonomiye geçişi mümkün kılmaktadır. Aynı zamanda sürdürülebilir ekonomik büyümenin temellerini güçlendirmektedir. Küresel boyutta böylesi bir yaygınlıkla destek bulan çok az sayıda girişim bulunmaktadır.
Yerel iş çevrelerimiz ve Türkiye'ye yatırım yapan kişiler ancak ve ancak hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için destek vererek sürdürülebilir kazanç sağlayabilirler. Şimdi, bu konuda yoğun olarak çalışmanın vakti gelmiştir.
UN Global Compact bu konuyu gündeme getirmek adına, "Hukukun Üstünlüğü İçin İş Dünyası" adlı bir girişim geliştirmekte. Kurumsal dünyanın hukukun üstünlüğünü desteklemesi ve ona saygı duyması için geliştirilen bu girişim Haziran 2015'te duyurulacaktır. UN Global Compact üstünlüğünün güçlendirilmesini sağlamak adına yapılabilirlik incelemesi yaparak bu hedefi gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır