Hedefi olmayan tekne...
SEZAR ATMACA
Sadun ve Oda Boro’nun (+ Miço), 10.5 metrelik Kısmet’le yaptıkları dünya turu (1965-1968) sonrası amatör/sportif denizciliğe yönelik toplumsal ilgi/heves doruk noktasına ulaşsa da bireylerin hevesini, merakını teşvik edip, gelişmesine yardımcı olacak bir kültür ve spor örgütlenmesi olmadığı için bu ilgi/heves zamanla kayboldu. Başka bir deyişle heves kırıldı, merak cezalandırıldı! Çünkü Türkiye, spor kültürünün değil, skor kültürünün geliştiği ve Avrupa’da spor yapma oranı en düşük ülkelerden biri.
Sporla ilgili bu trajik tablo yıllardır “devletin -sporu düzenleyici kurumları- eliyle” (MEB/BTGM-GSGM- Gençlik ve Spor Bakanlığı…), “devlet için” spor yapmanın bedelini gösteriyor. Borolar örneğinde olduğu gibi zaman zaman farklı spor dallarına yönelik toplumsal ilgi/heves çeşitli nedenlerle (ekonomik, kültürel…) kabarsa da mevcut sistemde bu tür dalgaların gelişip büyümesi, ne yazık ki mümkün ol(a)mıyor.
Şüphesiz her spor dalının hali/hikâyesi ayrı ama yazı amatör/sportif denizciliği “deniz-tekne-insan” üçgeni/ilişkisi çerçevesinde değerlendirmeyi amaçlıyor. Bu çerçevede amatör/sportif denizci, “bir deniz aracıyla denizi amatörce ‘kullanan’ denizsever” olarak tanımlanırsa, bu alanda kurumsal gücü en yüksek iki federasyon Gençlik ve Spor Bakanlığı vesayetinde Türkiye Yelken Federasyonu (TYF) ile bir STK olarak kurulan Amatör Denizcilik Federasyonu’dur (ADF).
Türkiye Yelken Federasyonu (TYF)
İdarenin vesayet denetimine tâbi Beden Terbiyesi’nin (BTGM) teknik bir dairesi olarak kurulan TYF çatısı altında faaliyet gösteren kulüpler, dernek olarak kurulur, Bakanlık tescil ederse federe olur ve bu spor dalının resmi faaliyetlerine katılırlar. Yani bu dernekler “üye dernek” değil “federe dernek”tir.
TYF, bakanlıkça belirlenen “ana statüsü” çerçevesinde, bir avuç insanın/kulübün, emeği/çabası/katkısı/kavgası ile bir çizelge federasyonu olarak yıllık yarış programını oluşturmaya/gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Yelken kulüplerinin çoğu maddi sorunlar, yer problemi gibi çözülemeyen temel sorunların cenderesinde sportif faaliyetler ile gelir yaratmaya yönelik sosyal faaliyetler arasında bocalayıp duruyor.
Amatör Denizcilik Federasyonu (ADF)
“Denizciliğe yönelik toplumsal ilginin/hevesin” tekrar ivme kazandığı 2000’li yıllarda “bağımsız bir federasyon ve bir sivil toplum kuruluşu” olarak kurulan ADF, faaliyetin “nesnesi” olan kulüpleri, faaliyetin “öznesi” haline dönüştürebilme potansiyeliyle de dikkat çekiyordu. Bu durum genel olarak spor, özel olarak amatör/sportif denizcilik örgütlenmesinde yeni bir imkân ve alternatif, dolayısıyla sporu yukarıya taşıyıcı ve besleyici bir fonksiyon potansiyeli taşıyordu.
ADF, modern (çevrim-içi) bir sınav ve belgelendirme sitemi kurmak2, deniz kütüphanemizin ihtiyacı olan kitapları yayımlamaya çalışmak, hayli bürokratik bir yol olsa da bir eğitim standardının oluşmasına MEB onaylı bir okul kurarak amatör denizcilik eğitim programları ve kursları ile katkıda bulunmak, sitesinde karşılaştırmalı malzeme testleri yayımlamak gibi alışılmadık işlere imza atarak, denizciliğin gelişmesi-yaygınlaşması, standartlaşması için bir umut oldu ve yapısal sorunlarla uğraşacağı izlenimi verdi. (…) Ancak ADF, yeterli destek ve katkı göremediği üyesi kulüpleri geliştirecek, canlandıracak, amatör denizciliğin sorunlarını çözecek, ufkunu geliştirecek projeler üreterek içsel dinamikleri geliştirmek, amatör denizci tanımının benimsenmesini sağlayıp kamuoyu oluşturabilmek yerine, giderek sadece mevzuat değişikliklerinden medet ummaya başladı.
ADF’nin mevzuat/eğitim/belge vb. konularda yaptığı birçok öneri bazı sembolik uygulamalar dışında UDHB birimleri tarafından kaale alınmadığı gibi, ADF tarafından hazırlanmış düzgün işleyen/ayrıntılandırılmış elektronik bir kayıt sistemi olan Özel Tekne Belgesi (ÖTB) uygulaması da ortadan kaldırıldı.
UDHB / Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü (DİDGM)
UDHB birimleri son beş yılda Bağlama Kütüğü, Özel Teknelerin Donatımı…, ADES/ADB (2014) uygulaması gibi çözmek yerine yeni sorunlar doğuran, denize açılmayı teşvik değil engelleyen/cezalandıran, gelişigüzel hazırlanmış mevzuat değişiklikleri ve uygulamalarıyla yine bildikleri “kabakçı (acemi denizci) düzenine” dönerek amatör/sportif denizcilikte “sivilleşmeye/işbirliğine” hevesli olmadıklarını gösterdiler.
Sektöre yön veren 10. Ulaştırma Şurası (2009) ve 11. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası’nda (2013) alınan “denizcilik sektörü” ile ilgili kararlarda fikri/kurumsal olarak temsil edil(e)meyen amatör/sportif denizciliğin bir etkisinin olmadığı biliniyor. Şuralarda belirlenen hedefler ve gerçekleştirilme oranları da amatör/sportif denizcilik açısından ümit var değil. Örneğin 2009’da 10. Ulaştırma Şurası’nda alınan “200 adet balıkçı barınağının 55’inin kademeli olarak yat limanına dönüştürülmesi ya da kademeli olarak ortak kullanım modelinin oluşturulması” kararının 11. UDH Şurası’nda rakam verilmeksizin tekrar edilmesi, herhangi bir gerçekleşme oranından söz edilmemesi, uygulamadan vazgeçtik, kâğıt üzerinde bile bir ortak kullanım modelinin oluşturulamaması gidişatın rotası ve hızı hakkında yeterince fikir veriyor.
UDHB’nin düzenlediği kültür festivalleri, resim/fotoğraf/kompozisyon yarışmaları; Küçük Denizcinin El Kitabı3, Denizcinin El Kitabı, Denizciliği Öğrenelim gibi renkli olarak yüzbinlerce basılan ve kamu kaynaklarını heba eden gelişigüzel ve yanlış/yığma bilgilerle, intihal örnekleriyle, hamasetle dolu özensiz eğitim kitapları ve benzeri yayınlar, gerek yaşlara göre sınıflandırılmamış halleri, gerekse günümüz görsel zenginliğinin çok gerisinde kes-yapıştır yöntemiyle hazırlanmış cazibeden yoksun basımıyla çocukların/gençlerin denizcilikle anlamlı bir ilişki kurmasını sağlamadığı gibi, denizcilikle ilgili hayalgücü ve bilincin geliştirilmesine de katkıda bulunamıyor ne yazık ki.
UDHB yayınlarında sürekli olarak ADB sayısındaki artışın vurgulanmasının ve 11. UDH Şurası’nda 2023 hedefinin “1 milyon amatör denizci sayısına erişmek” olarak konulmasının nedeni yetkililerin ADB sayısındaki artışı tek başına bir başarı/gelişme olarak görmeleridir. Bu mevcut modelle ulaşılması imkânsız (ve külliyen dayanaksız!) bir rakamdır ama zaten amatör-sportif denizciliğin geliştiği ülkelerde ehliyet sayısı bir başarı/gelişme ölçüsü olarak görülmez. Denizcilik, denizi kullanan/denize açılan, insan/tekne/sporcu sayısını arttırmakla gelişir.
UDHB yıllarca “kara düzen” sürdürdüğü, ancak ADF sayesinde örnek bir düzeye ulaşan ADB/KMT sınav sistemini federasyonlara/kulüplere devrederek amatör/sportif denizciliğe katkıda bulunmak yerine pratik eğitim iddiasıyla ADES4 gibi “abes” bir sistemi zorunlu hale getirerek yeni bir kara düzen kapısı açmıştır. Pratik eğitim açısından bir değeri olmayan ancak ADB sınavına girebilmek için geçilmesi zorunlu olan ve sadece aracı piyasasını geliştirmeye yarayan bu bürokratik sistem en azından bir an önce “ihtiyari” hale getirilmelidir.
Devlet için spor mu, spor için devlet mi?
Amatör denizcilerle ilgili sorunlarda tasarlanan, kaale alınmasa da bürokrasiye dert anlatmaya çalışan, bu konularda bültenler yayımlayan ADF, UDHB’nin yetki devri sözleşmesini uzatmamasından sonra üyesi kulüplerden yeterli destek görmediği ana gerekçesiyle (oysa kurulurken de böyle bir destek yoktu…) yavaş yavaş faaliyetlerini askıya alıyor/tasfiye ediyor, kısacası faaliyet ve yönetim olarak başlangıçtaki fikri iddialarından uzaklaşan (… ) “yelkenleri suya indirmiş” bir görüntü veriyor.
ADF yönetiminde de yer alan TYF Başkanı'nın ocak ayında ADF Yönetim Kurulu kararıyla ADF başkanlığını da üstlenebilmesi bu açıdan değerlendirilebilir. Yönetim değişikliği hakkında, daha geniş bir temsil içeren ADF Danışma Kurulu’na bilgi verilmemesi ve sitede hâlâ bu değişikliğin görünmemesi sporda demokratikleşmenin hiç de kolay olmadığını gösteriyor.
Amatör/sportif denizciliğin ümit var bir geleceğinin olabilmesi gösterilecek çabalar sonucu başta UDHB olmak üzere İdare’nin yetkilerini federasyonlar/kulüpler (ADF/TYF, vd.) eliyle kullanmasına bağlı. Çünkü Dünyada amatör/sportif denizciliğin geliştiği ülkeler, merkezi gücün paylaşılarak sivil toplumu cesaretlendirecek, bürokrasiyi azaltacak demokratik uygulamalarıyla dikkat çekiyor.
Yıllardır sabahtan akşama yaptığı değişikliklerle amatör/sportif denizcilikle ilgili bir mevzuat mezarlığı/enkazı yaratma başarısı göstermiş olan, ama bundan da hiçbir ders çıkarmamış, aksine eleştirenleri suçlamış, kendisine yol göstermiş kişileri/kurumları bile kaale almayan bir İdari zihniyetin yetkilerini “kendiliğinden” ya da “karaya oturmadan” paylaşması da uzak bir ihtimal.
Gelişmeler karşısında bir durum tespiti ve muhasebesi yapıldığında 2000’li yıllarda yeniden yükseldiğini söylediğimiz denizciliğe yönelik “toplumsal ilginin/hevesin” ne yazık ki amatör/sportif denizciliği geliştirecek/büyütecek bir çapa/çabaya ulaşamadan sönmeye başladığı ve muhtemel iktisadi gelişmelerin (örneğin durgunluğun) bu durumu hızlandıracağı söylenebilir.
Görünen o ki artık amatör/sportif denizciliğin yapılması/ifa edilmesi, yaygınlaş(tırıl)ması yönünde bir gelişme değil, “seyredilmesi/ takip edilmesi/tüketilmesi”, “müşteri/tüketici/izleyici” yönünde bir gelişme süreci gidişata daha uygun.
Günümüzde “denizciliğin asıl ve gerçek kaynağının” merak dürtüsüne, heves ve sevgi duygusuna dayalı amatör-sportif denizcilik olduğu söylenebilirse de bu başat durumun şimdilik bize hayli uzak olduğunu da eklemek gerekir.
----
(1) “Hedefi olmayan tekneye hiçbir rüzgâr yardım edemez” (Montaigne). Bu yazı tamamı daha sonra Denizciler İletişim Grubu’nda yayımlanacak olan yazının kısa versiyonudur. Yazının omurgasını oluşturan ve özellikle denizcilikle ilgili istatistiki rakamlar da içeren daha farklı ve kapsamlı bir değerlendirme için şu yazıya da bakılabilir: Sezar Atmaca, “Deniz kültürü ve amatör sportif denizcilik” İskeleye Yanaşan… Denizler Gemiler Denizciler, içinde, der. Orhan Berent-Murat Koraltürk, İletişim Yay. 2013.
(2) UDHB, bazı istisnalarla yetki verdiği ADF’nin düzgün-adil bir sınav ve belgelendirme sistemi kurmak amacıyla hazırlattığı çevrim-içi sınav sisteminin başarısını görünce aynı sistemi gemiadamları için de kurdurdu! (GOSS/Gemiadamları Online Sınav Sistemi-eski GASM). Böylece gemiadamları da amatör denizciler sayesinde “kara düzen” sınav sisteminden kurtuldular. ADF’nin sınav–belgelendirme sisteminin daha da geliştirilmesi yönündeki önerilerine UDHB’nin cevabı ise ADF ile olan yetki devri sözleşmesini yenilememek oldu.
(3) Küçük Denizcinin El Kitabı’nın eleştirisi için bkz. Sezar Atmaca, “Buyurun İşte Kara!” Radikal 2, http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7401, 26 Ağustos 2007. Yazının daha geniş bir versiyonu Yacht Türkiye dergisinde (Ekim 2007) yayımlandı.
(4) Sistemin ön eleştirisi için bkz. Sezar Atmaca, “ADES’in değerlendirilmesi”, Denizciler İletişim Grubu/ https://groups.yahoo.com/neo/groups/denizciler/conversations/messages/10260 ; Turksail / http://www.turksail.com/attachments/11703_ADES_ile_ilgili_sorular_.pdf, 13 Şubat 2014.