"Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza..."
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Şam'daki kimyasal silah saldırısı iddiasına ilişkin BM'ye seslendi.
ANKARA - Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlar, bütün insani kuruluşlar hatta benim de başında bulunduğum kurum dahil olmak üzere toplumlara din ve ahlak öğretmekle yükümlü olan bütün kuruluşlar bugün meşruiyet krizi yaşıyor. Ben öncelikle Birleşmiş Milletler temsilcimiz marifetiyle buradan onlara sesleniyorum. Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa karşı şiddeti önleyin. İnsanlığa karşı cinayeti önleyemeyen kurumlar, kuruluşlar, toplumların kadına karşı şiddeti, insan hakkını, aile içi şiddeti ve benzeri konuları nasıl önleyebilirler" dedi
Görmez, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması İşbirliği Protokolü" imza töreninde yaptığı konuşmada, 2010 yılında Diyanet ile Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı arasında imzalanan bir protokol ile “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması Projesi” başlatıldığını hatırlattı. Proje çerçevesinde önemli adamlar atıldığını ifade eden Görmez, protokol sonrası dönemde 20 bini din görevlisine eğitim verildiğini bildirdi.
"İnsanlık vicdanını kaybediyor"
Dünyanın kadın haklarından, kadına karşı şiddetten, insan haklarından söz etmenin bile gittikçe zorlaştığı dönemlerden geçtiğini ifade eden Görmez, "Çünkü insanlık vicdanını kaybediyor" dedi. Tüm insanların televizyonlarının karşısına geçerek, insanlığın vicdanını nasıl kaybetmeye başladığına şahit olduğunu dile getiren Görmez, "Aslında insanoğlunun öldürme macerası Kabil ile başlamıştır. Kabil, Habil’i öldürerek başlatmıştır insanoğlunun bu en büyük cinayetini. Bizim elimizdeki kitaplarda geçen rivayetlere göre bu cinayet, Şam'daki Kasyun tepesinde işlenmiştir ve biz dünden bugüne Kasyun Tepesi'nden büyük bir insanlık suçunun yeniden işlendiğine hepimiz şahit oluyoruz. Öncelikle bunu bir vicdan sahibi olarak, iman sahibi bir mümin olarak, tel’in etmek her birimizin vazifesi ama tel’in etmek yetiyor mu? Yetmez" dedi.
"Birleşmiş Milletler’in bir kuruşunu harcamayacağım. Kabul etmiyorum o parayı"
"Müslümanlığımız vicdan üretmemeye başladı" ifadesini kullanan Görmez, "Çünkü bu cinayetler İslam topraklarında, Daru’s-Selam olarak bilinen barışın ve esenliğin yurdu olarak bilinen topraklarda ve coğrafyalarda meydana geliyor. Bu büyük cinayetlerde insanlığa karşı işlenen bu cinayetlerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve bütün insanlığı yeniden kendi vicdanına, Yaratıcının yüreklerine yerleştirdiği, fıtratlarına yerleştirdiği o vicdanına sahip çıkmaya davet ediyorum. Bütün Müslümanları da yeniden vicdan üretecek bir dindarlık üretmeye davet ediyorum. Müslümanlar kendi Müslümanlıklarını kendi dindarlıklarını yeniden sorgulamak durumundadırlar. Neden Müslümanlığımız vicdan üretmiyor" diye konuştu.
İmzalanan protokolün, Birleşmiş Milletler projesi olduğunu ve Birleşmiş Milletler (BM) Türkiye Nüfus Fonu Temsilcisi Zahidul Hugue'nin de salonda bulunduğunu hatırlatan Görmez, şöyle devam etti:
"Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlar, bütün insani kuruluşlar hatta benim de başında bulunduğum kurum dahil olmak üzere toplumlara din ve ahlak öğretmekle yükümlü olan bütün kuruluşlar bugün meşruiyet krizi yaşıyor. Ben öncelikle Birleşmiş Milletler temsilcimiz marifetiyle buradan onlara sesleniyorum. Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa karşı şiddeti önleyin. İnsanlığa karşı cinayeti önleyemeyen kurumlar, kuruluşlar, toplumların kadına karşı şiddeti, insan hakkını, aile içi şiddeti ve benzeri konuları nasıl önleyebilirler.
Ve ben vicdanımda dün bir karar aldım. Dostumuz yine kusura bakmasın. Sayın Bakanımız, Bakanlarımızın huzurunda biz 2010 yılından itibaren bu projeye destek veriyoruz. Kendim büyük bir özveriyle zaman zaman toplantılarına katılarak yönlendirici oldum. Ama şimdi bundan sonraki kısmında en azından Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ilgilendiren kısmında Birleşmiş Milletler’in bir kuruşunu harcamayacağım. Kabul etmiyorum o parayı. O parayı insanlığa karşı işlenen büyük suçları ve cinayetleri önlemede kullansın. Bizim kadına karşı şiddeti, insana karşı şefkati ve merhameti toplumumuza, milletlerimize anlatacak kadar hem imanımız var, hem maneviyatımız var, hem de maddiyatımız var."
Görmez, gelinen noktada bütün kadın hakları savunucuları, aktivistleri ve derneklerinin de meşruiyet krizi içerisine girdiklerini dile getirererek, "Çünkü Rabia Meydanında 17 yaşında bir genç kızın Esma’nın nişancıların hedefi haline getirildiği bir dünyada eğer kadınlardan, Batılısıyla Doğlusuyla, Hıristiyanıyla, Müslümanıyla herkeste insanlığın vicdanı burada harekete geçmiyorsa bizim salonlarda oturup öyle sadece kadın haklarından söz etmemizin hiçbir anlamı kalmıyor" dedi.
Bütün bakanlıkların, kuruluşların ve müesseselerin şiddetin en küçük unsurunu bile insanlardan arındırmak her türlü çabayı göstermesi gerektiğini anlatan Görmez, "Belki biz ailede, aile içi şiddeti, kadına karşı şiddeti, düşünce planında, teoride şiddet kavramını, şiddet mefhumunun ortadan kalkması için büyük çabalar gösterseydik, belki bütün bu büyük cinayetler de, insanlığa karşı bu büyük cinayetler işlenmeyecekti. Dolayısıyla eğitim müesseselerimizi, aile yapılarımızı, yeniden gözden geçirmek zorundayız. Neden insanlık vicdanını kaybetmeye başladı. Neden Müslümanlığımız vicdan üretmemeye başladı. Bütün bunlar üzerinde yeniden düşünmeye davet ediyorum" dedi.
Görmez, protokole ilişkin yapılacaklarla ilgili çalışmada ısrarlı olduklarını belirterek, "Her cami görevlisi arkadaşımızın, şiddetin her türlüsü konusunda, kendisinden başlayarak, camisinden, cemaatinden, insanlarımızı bu konuda aydınlatmaya devam etmek gibi büyük bir vazifemizin, büyük bir sorumluluğumuz olduğunu tekrar hatırlatıyorum" diye konuştu.