"Küresel ekonomi toparlanma sürecinde"
Deloitte'un raporunda, gelişmiş ekonomilerdeki büyümenin ne kadar güçlü olduğu konusunun henüz netleşmediği vurgulandı.
İSTANBUL - Deloitte'un Küresel Ekonomik Görünüm raporuna göre, küresel ekonomide toparlanma süreci yaşanırken, gelişmiş ekonomilerdeki büyümenin ne kadar güçlü olduğu konusu henüz netlik kazanmadı.
Deloitte, Küresel Ekonomik Görünüm 2010 (Global Economic Outlook 2010) raporunun üçüncü çeyrek sayısını yayımladı.
Dünya ekonomisindeki toparlanma sürecinin kapsamlı bir şekilde gözden geçirildiği raporda, küresel ekonomide toparlanma süreci yaşanırken, gelişmiş ekonomilerdeki büyümenin ne kadar güçlü olduğu konusunun henüz netleşmediği vurgulandı.
ABD'de son açıklanan istihdam ve konut rakamlarının hayal kırıklığı yarattığı ifade edilen rapora göre, buna rağmen bu ülkede büyüme sürecek.
Ekonomik toparlanma sürecinin nasıl gerçekleşeceği konusunda ABD ile Avrupa arasında görüş ayrılığı bulunduğuna dikkati çeken Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, şunları kaydetti:
"ABD, ekonomiyi canlandırıcı politikalar uygularken, başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri öncelikle bütçe açığının azaltılmasına odaklanıyorlar. Uzmanlarımız, Yunanistan, Portekiz gibi küçük ekonomilerde bütçe açığına odaklanmanın doğru olabileceğini, buna karşılık daha büyük ölçekli ekonomilerde bütçe açığına öncelik veren veya vermeyen politikalar konusunda geçmişte hem olumlu hem de olumsuz örnekler bulunduğuna dikkati çekiyorlar. Hangi uygulamanın daha doğru olduğunu büyük ölçüde zaman gösterecek."
Çin'in hızla büyüdüğü ancak enflasyon, konut fiyatları, işçi eylemleri ve döviz kuru politikaları gibi parametrelere bakıldığında, bu büyümenin sürekliliğinin risk altında olduğu ifade edilen rapora göre, hedeflenenin üzerinde bir enflasyon yaşanan Brezilya'da, tüketici talebinin ivme kazandırdığı bir büyüme yaşanıyor. Bu durum, ekonominin fazla ısınması ve sonuç olarak büyümenin sürdürülemeyeceği yolundaki kaygıları da akla getiriyor.
Son aylarda Rusya'nın ekonomisinde, iç talebin ve emtia ihracatı için dış talebin artması nedeniyle hareketlilik gözlenirken, Rusya'nın, özellikle enerji sektörüne fazla bağımlı olması makroekonomik bir risk olarak nitelendiriliyor.
Devlet ve tüketicinin sürüklediği bir büyüme modelinden, ihracat, sermaye harcaması ve endüstriyel üretime dayanan bir modele geçiş yapan İngiltere'nin ekonomisindeki iyileşme süreci ise AB'nin güçlendirmeye çalıştığı mali disiplin nedeniyle yavaşlayabilir.
Üretim, madencilik ve tarımda tahmin edilenden daha fazla büyüme görülen Hindistan'da ise ekonominin kaderi mason yağmurlarına bağlı bulunuyor. Ülkenin ulusal gelirinin yüzde 15'ini oluşturan tarım sektörü, yağmurların tahmin edilenden az olması sonucunda tehlikeye girme ve yüksek enflasyona yol açma riskini taşıyor.