Sermaye avansı olarak yurtdışından getirilen tutarlar

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Osman COŞKUN / PwC Kıdemli Müdürü

 

TCMB Sermaye Hareketleri Genelgesi
Merkez Bankası tarafından 2 Ocak 2002 tarihli Sermaye Hareketleri Genelgesi'nin  "1.2. Yabancı Sermayenin Ödenmesi" başlıklı bölümünde 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu'na uyum amacıyla değişiklik yapılmış ve genelge metninde yer alan "sermaye avansı" ibaresi metinden çıkartılmıştır. Buna göre genelge metninde yer alan "Yabancı sermayenin ödenmesi"  ile ilgili paragraf aşağıda ki şekilde değiştirilmiştir.
" 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre, kanunun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren kurulan veya yeni ortak alan sermaye arttıran şirketler için, yurt dışındaki yabancı ortaklardan yabancı sermaye bedeli veya sermaye artış bedeli olarak gelen ve Türk Lirası'na çevrilmeden, kurulacak şirket veya hisse devri yapan ortak veya yabancı ortak alırken sermayesini arttıran şirket adına bankalarda açılacak döviz tevdiat hesabına yatırılan tutarların, şirketin tüzel kişilik kazandığını bildiren sicil müdürlüğü yazısının ibraz edilmesi kaydıyla şirkete ödenmesi gerekmektedir. Öte yandan, bankalarca, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ve alt düzenlemelerin de belirlenen esaslar kapsamında işlem yapılacağı tabidir. Söz konusu sermaye bedelleri yürürlükteki Kambiyo Mevzuatı hükümleri çerçevesinde döviz veya Türk lirası olarak kullanılabilir.
Döviz tevdiat hesabında tutulan paralardan lehte ve aleyhte doğacak kur farkları şirkete veya hisse devri durumunda hisseleri devredene aittir."

Genelge değişikliğinin etkileri

Yapılan bu değişiklikten sonra, yeni Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlük tarihi olan 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yeni kurulan, yeni ortak alan ve sermaye artırımında kullanılmak üzere yabancı ortaklarından sermaye avansı olarak para getiren şirketler artık kuruluş, hisse devri veya sermaye artışını tescil ettirmeden gönderilen bu paraları kullanamayacağı anlaşılmaktadır.  Yabancı sermaye bedeli veya sermaye artış bedeli olarak gelen tutarlar banka tarafından bloke edilecek ve bunları tescil edilmesinden sonra bloke edilen tutarların çözümü gerçekleştirilecektir. Kaldı ki bazı bankaların bunu böyle yorumladıkları ve gelen tutarların çözümünü yapmadıkları bilinmektedir.
Uygulamanın değişmesinden önce Türkiye de yerleşik şirketler yurt dışında yerleşik ortaklarından sermaye artırımında kullanılmak üzere avans olarak para getirmekte ve getirilen bu tutarlar serbestçe kullanılabilmekteydi. Daha sonra bu tutarlar sermayeye ilave edilmekteydi. Kısaca, sermaye avansı olarak getirilen tutarların kullanımı ile ilgili bir sınırlama bulunmamaktaydı. İster döviz olarak isterse TL ye çevrilerek TL olarak serbestçe kullanılmaktaydı. Bundan sonra bu tutarların kullanımı ancak sermaye artırımının tescil edilmesi ve tescil edildiğine dair evrakın bankalara ibrazından sonra mümkün olabilecektir.

ortalama.jpg

Konunun damga vergisi ve KKDF boyutu

Gelen tutarları hemen kullanmak isteyen şirketler ise bunu bankalardan ancak borç olarak gediğini beyan etmeleri halinde kullanabileceklerdir. Gelen tutarların borç olarak beyan edilerek kullanılması ise bunlar için kredi sözleşmesi yapılması ve dolayısıyla damga vergisi hesaplanması sorunu yanında gelen tutarlar üzerinden "Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF)" kesintisi yapılması sorunu ile karşılaşabileceklerdir.
Bilindiği üzere Damga Vergisi Kanunu gereğince yurt dışında bulunan bankalar veya kredi vermeye yetkili kuruluşlar dışında kullanılan krediler için yapılan sözleşmeler binde 9.48 damga vergisine tabi bulunmaktadır. Gelen tutarların borç olarak beyan edilmesi halinde bankalar bu tutarlar için kredi sözleşmesi yapılmasını isteyebileceklerdir. Bu sözleşmeler üzerinden de damga vergisinin hesaplanması ve ödenmesi zorunluluğu ortaya çıkabilecektir.
Aynı durum KKDF için de söz konusu olabilecektir. 01.01 2013 tarihinden itibaren;
"Bankalar ve finansman şirketleri dışında Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları döviz ve altın kredilerinde (fudicuary işlemler hariç) Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu oranı aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir."
Ortalama vadesi bir yıla kadar olanlarda %3
Ortalama vadesi 1 yıl (1 yıl dahil) ile 2 yıl arasında olanlarda %1
Ortalama vadesi 2 yıl (2 yıl dahil) ile 3 yıl arasında olanlarda %0,5
Ortalama vadesi 3 yıl (3 yıl dahil) ve üzerinde olanlarda %0
Buna göre borç olarak gelen tutarlar bankalar tarafından kredi olarak değerlendirilerek %3 oranında KKDF kesintisine tabi tutulabilecektir.  Her ne kadar mevzuatta kredi olarak gelen tutarların sermayeye ilavesi halinde KKDF kesintisine tabi olmayacağı düzenlemişse de bu durum sadece 1 yıldan uzun vadeli olarak kullanılan krediler için geçerli olmaktadır. Sermaye avansı olarak getirilen bu tutarlar için böyle bir söz konu olmayacağı için bu tutarlar bir yıldan kısa vadeli sayılarak KKDF kesintisine tabi tutabilecektir.

Sonuç

Görüleceği üzere bu değişiklik yabancı sermayeli şirketleri zor durumda bırakabilecektir. Uygulama eğer yukarıda bahsettiğimiz şekilde devam ederse özellikle bu sermaye avansı getirerek sermaye artırımı yoluna giden şirketlerde ciddi bir nakit sıkıntısı yaratabilecektir. Bize göre konunun tekrar ele alınmasında ve bu yönleriyle açıklanma getirilmesin de yarar olacağını düşünmekteyiz.