”Terör bittikten sonra her konu konuşulur”
Öymen, partisinin 1989 yılında hazırladığı Kürt raporundaki görüşleri bugün de paylaştıklarını, rapordaki birçok önerinin hayata geçirildiğine dikkat çekti
BRÜKSEL - Terör bittikten sonra her konunun konuşulabileceğini belirten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, anayasanın temel ilkelerine, milli devlet ve milli kimlik anlayışlarına ve eğitimin Türkçe olması ilkesine saygı duyarak etnik unsurlara nasıl özgürlük getirileceğini her boyutuyla konuşmaya hazır olduklarını söyledi.
CHP Brüksel Temsilciliğinde basın toplantısı düzenleyen Öymen, partisinin 1989 yılında hazırladığı Kürt raporundaki görüşleri bugün de paylaştıklarını, aradan geçen 20 yılda rapordaki birçok önerinin hayata geçirildiğini anlattı.
"Esas soru terörü nasıl bitireceğiz? Terör bittikten sonra her konu konuşulur" diyen Öymen, sözlerini, "Türkiye'de anayasamızın temel ilkelerine bağlı kalarak, milli devlet ve milli kimlik anlayışlarına ve eğitimin Türkçe olması ilkesine saygı duyarak etnik unsurlara nasıl özgürlük getiririz konusu her boyutuyla konuşulabilir. Etnik özgürlük getirme bizim programımızda da var. Hatta terörün kesinlikle bitmesi halinde af konusunun da gündeme gelebileceğini söyledik. Ama siz terörü bitirmeden diğer konulara eğilirseniz terörü bitirme şansınızı zayıflatırsınız ve sanki terör bitmeden de bunları yapacağınız izlenimi verirsiniz. En yanlış iş terör bitmeden veya terörü bitirmek için taviz niteliğinde af çıkarmak ve benzeri girişimlerde bulunmaktır" diye sürdürdü.
Hükümetin önce "Kürt açılımı" diye ortaya attığı girişime "demokratikleşme açılımı" adını vermesini "kara mizah" gibi gördüklerini belirten Öymen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Demokrasiye bu kadar zarar veren, bu kadar tahrip eden bir hükümetin demokratikleşmeden bahsetmesi şaka gibi geliyor ve hükümet mensuplarının ağzına yakışmıyor. Demokrasi en büyük sıkıntıları çekiyor. Sivil yönetimlerde biz son 50 yılda böyle bir sıkıntı yaşamadık Türkiye'de. İlk defa bu sıkıntıları yaşıyoruz ve bir taraftan da bunda birinci derecede sorumluluk taşıyan İçişleri Bakanı (Beşir Atalay) demokratikleşme yöntemiyle Kürt meselesini çözmeye çalıştıklarını söylüyor. Bunu nasıl yapacaklarını da söylemiyorlar. Hükümet bir türlü bu açılımdan neyi kastettiğini dile getiremiyor ve içeriğini söylemediği bir açılıma bizden destek bekliyor. Bizde diyoruz ki bu sisli ortamda, bu müphem durumda bizim desteğimizi bekleyemezsiniz. Biz sizinle sisler bulvarında kol kola yürüyecek değiliz."
"Hükümetin 'terörü bitireceğiz' derken bunu nasıl yapacağını söylemediğini" kaydeden Öymen, "Siz terörü bitirmek için terör liderlerinden medet mi umuyorsunuz? Bu mudur politikanız? Bu iyimserliğiniz nereden kaynaklanıyor? Terör liderleri son zamanlarda üst üste beyanlarda bulundular, ama bunların hiçbirinde silahları bırakmaktan bahsetmediler. En çok söyledikleri, bütün istediklerinin yerine getirilmesi halinde bile bir ateşkesten ibaret. Silahı bırakmayacağız diyor. Peki siz o zaman bu terörü tasfiye sözünü neye dayanarak söylüyorsunuz? Terörle mücadele etme lafını gündemden çıkardınız. İlk defa olarak son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinde terörle kararlılıkla mücadele lafı yer almıyor. Bu nereden kaynaklanıyor? Genelkurmay Başkanı MGK toplantısından birkaç gün sonra yaptığı konuşmada silahlı mücadeleyle terörü bitireceklerini, kararlılıkla mücadele edeceklerini söyledi. Hava Kuvvetleri Komutanı son terörist bertaraf edilene kadar mücadele edeceklerini söyledi. Demek ki MGK'nın asker kanadından kaynaklanan bir unsur değil. Demek ki hükümet tarafından kaynaklanıyor" görüşünü savundu.
"Ermenistan'la imzalanan protokoller dış kaynaklı"
Hükümetin "demokratik açılımı" ve Ermenistan'la imzalanan protokollerin dış kaynaklı olduğunu iddia eden ve adres olarak ABD'yi gösteren Öymen, Atlantic Council'da hazırlanan raporların ve ABD Başkanı Barack Obama'nın TBMM'de yaptığı konuşmanın takip edildiğini söyledi.
CHP'nin Ermenistan'la bir husumetinin olmadığını ve sınır kapısının açılmasını, bu ülkenin işgal altında tuttuğu Azeri topraklarından çekilmesi koşuluyla desteklediklerini belirten Öymen, hükümetin imzaladığı protokollerle Türkiye'nin bu konudaki devlet politikasıyla ters düştüğünü ve Azerbaycan'ı aldattığını savundu.
Öymen, Ermenistan'daki muhalefetin ve Ermeni diasporasının Türkiye ile imzalanan protokollere itiraz etmesini de "Burada ince bir oyun var, buna dikkat etmek lazım. Aynı oyunu bize Kıbrıs'ta da oynadılar. Bize diyorlar ki (madem karşı tarafın muhalefeti tepki gösteriyor, demek ki bu metinler sizin lehinize) Kıbrıs'ta da aynı şekilde. Madem ki Kofi Annan Planı'nı Rumlar reddetti, demek ki plan Türklerin lehineydi. Toprakların üçte birini feda ediyorsunuz, geri kalan topraklarınıza 80 bin Rum almayı kabul ediyorsunuz, Türk askerini sınırdan çekip 657 kişiye indiriyorsunuz. Bu bizim lehimizeymiş. Nereden belli? Çünkü Rumlar memnun değil. Daha fazlasını istedikleri için memnun değiller. Şimdi ne diyor? Annan Planı ölmüştür, daha iyisini yapacağız. Ermeniler aynı şekilde. Yüzde 1 taviz vermeyi bunlar kabul etmezler" şeklinde değerlendirdi.
Öymen, bunlara bakarak önümüzdeki dönemde Heybeliada ruhban okulunun açılmasını ve Kıbrıs'ta taviz verilmesini beklediklerini ifade etti.
"Hükümet dümeni bozulmuş gemi gibi gidiyor" diyen Öymen, herkese ümit vermeye çalışan hükümetin hayal kırıklıklarına neden olduğunu ileri sürdü.
AB süreci
AB sürecinde iyi gelişmenin Türkiye'nin üyeliğini destekleyen İsveç'in dönem başkanlığını devralması olduğunu belirten Öymen, bu ülke yetkililerinin kendilerine 4 fasılda müzakereleri başlatmak istediğini söylediklerini aktardı.
Bunun için Türkiye'nin de reform sürecini hızlandırarak çaba göstermesi gerektiğine işaret eden Öymen, hükümetin sendikalar yasası taslağını hala TBMM gündemine getirmemesini eleştirdi.
Hükümetin bu konuda kendilerine "işçiler ve işverenlerin anlaşmasını beklediğini" söylediğini anlatan Öymen, "Anladık ki sivil toplum örgütleri ve ilgili kuruluşlar anlaşmadan hükümetin yasaları meclise getirmek gibi bir geleneği yok. Fakat bir de baktık ki başka bir yasada mesela adli yargıyla ilgili yasayı gece yarısı hiçbir sivil toplum örgütüne danışmadan getirebiliyorlarmış. O zaman sendikalar yasasını da getirebilirler diye düşünüyoruz" dedi.