Türk boğazlarının güvenliği
Yılmaz ÖZ / Petrol Hukukçusu
Son yıllarda Türk boğazlarından, genel olarak tehlikeli yük taşıyan gemilerin ve özelikle ham petrol ve petrol ürünü taşıyan tankerlerin trafiğinde güvenilir azami tonajın kat kat aşılmış olduğu göz önünde tutularak, geçtiğimiz ay, Türk hükümetinin girişimiyle 20'ye yakın petrol şirketiyle İstanbul'da bir toplantı yapıldı.
Meksika Körfezinde yaşanan BP'ye ait denizüstü platformunun patlaması sonucu inanılmaz miktarlardaki ham petrol sızıntısının neden olduğu çevre felaketinin ışığında, Boğazlarımızda kaza ihtimalinin nasıl asgariye indirilebileceği ve olası ciddi bir kaza sonunda özelikle, çevre kirlenmesi yönünden risklerin nasıl paylaşılacağı hususlarında görüş alışverişi ve çözüm arayışı bu toplantının konusunu oluşturmaktaydı.
Montreux Andlaşması'na ne denli uygun düşeceği üzerinde fazla durulmaksızın, boğazlardan geçen gemilere tonaj sınırlaması getirilmesi ve ucu-açık bir sigorta şartı gibi önlemlere ilaveten, Türk hükümetince alternatif bir çözüm olarak Türk topraklarında halen mevcut Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla birlikte Samsun-Ceyhan ve Trakya'da Bulgaristan-Yunanistan ve Rusya Federasyonu katılımıyla Burgaz-Dedeağaç güzergahlı olmak üzere tasarlanan iki boru hattı projesi öne sürülmekte idi.
Gerçek şu ki bugüne kadar söz konusu iki boru hattı projesinde ancak birer arpa boyu mesafe katedilmiştir. Oysa bunlardan çok daha kolay ve acil bir çözüm içeren ve Türk Trakya'sında Kıyıköy (Karadeniz)-İbrikbaba (Saros) güzergahlı üçüncü bir boru hattı projesi daha 2003 yılında bir Türk-Amerikan-Kazak-İngiliz yatırımcı gurubu tarafından resmen başvuru yapılmak suretiyle önerilmiş ve gündeme getirilmişti. İlgili ve yetkili tüm hükümet birimleri tarafından yapılan incelemeler sonunda bunun yararlı olacağı düşünülerek, verilecek belgeye dayanak olmak üzere T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca hazırlanan bir taslak kararname 2004 yılı Mart ayında başbakanlığa sevk edilmişti.
Gerek Türkiye'nin petrol tarihçesi ve son yıllarda benimsediği enerji-köprüsü-olma politikaları yönünden ve gerekse ekonomik, mali ve teknik yapılabilirlik yönlerinden tüm avantajlarına rağmen bu proje, ne yazık ki, 2004 Mart ayından beri kararnamesini beklemektedir. Şayet gerekli boru hattı belgesi 2004 yılında alınabilmiş olsaydı, tüm hukuki ve mali altyapı hazırlıkları daha o tarihlerde tamamlanmakta olan İbrikbaba-Saros boru hattı bugün inşaatı ikmal edilerek devreye girmiş ve tehlikeli petrol geçişine son verilmiş olmakla boğazlar kurtulmuş ve projenin Türk ekonomisine ne büyük katkılar sağladığı ortaya çıkmış olacaktı.
Uzmanlar Orta Asya ve Hazar Havzası'ndaki geniş petrol kaynaklarından yapılan üretimin Karadeniz ve Türkiye üzerinden dünya pazarlarına erişimine öncelik verilmesi gerektiğinde fikir birliği gösteriyorlar. Yine bu uzmanların dayandıkları üretim rakamlarına bakıldığında, Bakü-Tiflis-Ceyhan artı Samsun-Ceyhan ve artı Burgaz-Dedeagaç hatlarının Türk Boğazlarını kurtarmaya yetmeyeceği ve üçüncü olarak Kıyıköy-İbrikbaba boru hattına ve hatta bazılarının öngördüğü üzere, bir dördüncüsüne de gerek olabileceği açık bir gerçektir.
Tehlike devam ediyor ve bu arada kaybedilen zamana yazık oluyor.