”Üç maymunu oynamak sorunu çözmüyor”
Kılıçdaroğlu, "Siz zaten dinliyor, dinletiyor, dinleyenlere kucak açıyorsunuz, ama işinize gelmeyenleri de Silivri'ye gönderiyorsunuz." dedi.
ANKARA- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa değişiklik paketinin içinde dokunulmazlık konusunun olmamasını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, "Bir Başbakan dokunulmazlıkların arkasına sığınıyorsa hesap veremeyeceği konular var demektir" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gazze'ye yardım götüren gemide yaşananlar ile ilgili eleştirilerini sürdürdü. "Estiler, gürlediler, kıyameti kopardılar ne oldu?" diye soran Kılıçdaroğlu, "hiçbir şey elde edilemediğini, ölenlerin kanının yerde kaldığını" ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Ölenlerin cenazelerini getirdik diye böbürleniyorlar, o da Amerika devreye girdiği için getirildi. Yoksa onu da getiremeyecekler ve AKP hükümeti ile alay eder gibi Marmara gemisini de turisttik gemi olarak kullanacağız, diyorlar" şeklinde konuştu.
"Davutoğlu yalan söylüyor"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanlarının "doğru bilgi vermek zorunda" olduğunu, Davutoğlu'nun TBMM kürsüsünden 550 milletvekilinin gözlerinin içine bakarak "doğruları söylemediğini" ileri sürdü.
Davutoğlu'nun "BM Güvenlik Konseyi'nin kınama kararı aldığını" söylediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bir Dışişleri Bakanı Parlamentoda doğruları söylemezse o Dışişleri Bakanına nasıl güveneceksiniz? Bu Dışişleri Bakanı, sözde entelektüel birikimi olan, kitap yazan birisi... O zaman yazdığı kitaplara da kuşkuyla bakacağız. Onun aldığı eğitime de kuşkuyla bakacağız. Ahlaki değerleri gelişmemiş bir Dışişleri Bakanı 21. yüzyılda Türkiye Cumhuriyetine Dışişleri Bakanlığı yapabilir mi? Meclis'te yalan söylüyorsunuz, bunun Türkçesi bu... İnsanın vicdanı rahatsız olur. Böyle bir anlayış olabilir mi? BM güvenlik Konseyi'nin kararı ayrı, başkanın yayınladığı bildiri ayrı. Bizi bunu bilemeyecek kadar cahil mi zannediyor bu Dışişleri Bakanı? Böyle bir anlayış olabilir mi?"
"12 Eylül'de, sivil dikta Anayasası'na hayır demeliyiz''
Kılıçdaroğlu, ''Dokunulmazlıkları söz verdiğin halde kaldırmayacaksın, yargıyı ele geçirmek için özel düzenlemeler yapacaksın, sonra, 'Biz bunu hap gibi yaptık' diyeceksin. Bu millet, bu hapı yutmaz, yutmamalı. 12 Eylülde, sivil dikta Anayasasına 'hayır' demeliyiz'' dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubunda, Anayasa değişikliğiyle getirilen düzenlemelere işaret etti.
Engellilere pozitif ayrımcılık getirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, ''Kamuda 53 bin engelli kadrosu boş. Buraya engellileri atamak için Anayasa değişikliği şart mı? Sadece idari karara ihtiyaç var, niye atamıyorsunuz?'' diye sordu.
Kılıçdaroğlu, engellileri kandırarak, engellilerin oyunu alacaklarının sanıldığını ancak engellilerin bu oyuna gelmeyeceğini kaydederek, ''Sizin koyduğunuz engeli de engelliler aşacaktır'' dedi.
Çocuklar için de pozitif ayrımcılık getirildiğini diğer yandan 220 bin çocuğun okula gitmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bu çocukları okula kazandırmak için Anayasa mı engeldi, niye yapmadınız, elinizden kim tuttu, muhalefet mi engel oldu; hayır. Binlerce çocuk da sokakta çalışıyor. Sanıyorlar ki bunu yaptıklarında okula gitmeyen, sokakta çalışan çocukların aileleri, çocukların sorunu çözüleceği için koşa koşa Anayasaya 'evet' diyecek. Bu tuzağa kimse düşmemeli'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, kişisel verilerin gizliliğinin de Anayasa hükmü haline getirildiğini, bunun yasasının zaten var olduğunu belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, verilerin gizli olmasına rağmen TEKEL işçilerin banka hesaplarını açıkladığını hatırlattı.
"İşinize gelmeyenleri Silivri'ye gönderiyorsunuz"
Özel yaşamın gizliliğiyle ilgili düzenlemeye de işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu Hükümetten önce biz, telefonlarla rahat konuşmuyor muyduk? Ulaştırma Bakanı, 'telefonlarınızın dinlenmesini istemiyorsanız, telefonla konuşmayın' demedi mi? Anayasa hükmü haline getirseniz ne olur getirmeseniz ne olur, siz zaten dinliyor, dinletiyor, dinleyenlere kucak açıyorsunuz, onların sırtını sıvazlıyorsunuz, ama işinize gelmeyenleri de Silivri'ye gönderiyorsunuz.
Bilgi edinme hakkıyla ilgili düzenleme de geliyor ama zaten yasası var. Burada da ikiyüzlü bir politika izliyorlar. Milletvekillerinin sorduğu sorulara, Hükümetin 15 gün içinde cevap vermesi gerekirsen 8 yıl içerisinde 7 bin 37 soru önergesine ya cevap verilmemiş ya süresinden sonra verilmiş. 8 yıldır cevap verilmeyen soru önergelerinin olduğunu biliyorum.''
"Deniz Bey'in mağduriyetinin hesabını sormak zorundayız"
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde uygun ortam olması halinde eski Deniz Baykal'a ait olduğu iddia edilen kaset olayını da gündeme getireceğini belirterek, "Deniz Bey'in uğradığı mağduriyetin hesabını sormak zorundayız" dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'a atfen, Baykal'ın olduğu iddia edilen kasetle ilgili olarak basında yer alan "Failler birbiriyle tokalaşmıyor" sözlerini TBMM'de bir grup gazeteciye değerlendirdi.
"Deniz Bey ile Nesrin Hanım'ın fotoğrafını kast ediyor herhalde. Onlar fail değil, mağdur..." diyen Kılıçdaroğlu, "bunlar çok düzeysiz ifadeler" değerlendirmesine olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Senin işin mağdurları suçlamak değil, kendine bak, onların haklarına sahip çık. Asıl failleri ortaya çıkar" şeklinde konuştu.
Erdoğan ile görüşmesinde bu konuyu gündeme getirip getirmeyeceğine ilişkin soruyu, Kılıçdaroğlu, "Uygun ortam olursa evet. Deniz Bey'in uğradığı mağduriyetin hesabını sormak zorundayız" diye yanıtladı.
"Başbakan'a sormak gerek"
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay ile CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek de aynı konuya ilişkin TBMM'de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Okay, Başbakan Erdoğan'ın "kafaları karıştıracak açıklamalar yapmak yerine, üzerine düşen görevinin failleri bulmak olduğunu" söyledi. Okay, "Olayın failleri, mağduru kim? 'Failler tokalaşmıyor'dan neyi kast ettiğini Başbakan'a sormak gerekir" dedi.
Mustafa Özyürek ise "O komploda hükümetin parmağı olduğu, hükümetin bu işin içinde olduğu çok açık. Başbakan Erdoğan'a düşen görev şifreli konuşmalar yapmak değil; elinde bilgi, belge varsa bunları ortaya koymaktır" diye konuştu. Özyürek, "Hükümete düşen, belirli bir komployu sürekli gündemde tutmak değil, bunu aydınlatmak, kamuoyuna net bir şekilde bilgi vermektir" görüşünü dile getirdi.
"Anayasaya uymanı kim bekler"
Ekonomik Sosyal Konseyin de Anayasa değişikliğinde yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, ilgili yasaya göre konseyin 3 ayda bir toplanması gerekirken, neredeyse 3 yıldır toplanmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Sen kanunu uygulamıyorsun, çıkardığın yasaya saygılı değilsin, çıkardığın yasaya uymuyorsun, senin Anayasaya uymanı kim bekler? Halkın gözünü boyamak...'' dedi.
''Dokunulmazlıkları söz verdiğin halde kaldırmayacaksın, yargıyı ele geçirmek için özel düzenlemeler yapacaksın, sonra diyeceksin ki 'biz bunu hap gibi yaptık' Bu millet, bu hapı yutmaz. Hapı yutmamalıdır. Vatandaşımız bilinçli, sandığa gitmeli, eğriyi doğruyu ölçmeli ve ona göre oyunu kullanmalıdır. AKP'nin ikiyüzlü politikaları çok açık ve net ortada, bu politikalara halkımız tutsak olmamalı. Doğrusu neyse o bağlamda düşünmeli, kararını vermeli. Bu Hükümet özgürlükleri getiren, hakları genişleten bir hükümet değildir. Hatta bu Anayasa düzenlemesiyle şikayet hakkı, yargıya başvurma hakkı gibi haklar elinden alınmaktadır. Daha dikkatli, tutarlı, olayları sorgulayan, Türkiye'nin geleceğini düşünen bir anlayışla sandığa gidip, 12 Eylül'de 12 Eylül'ün uzantısı olan bu Anayasaya, 12 Eylül Anayasasına nasıl 'hayır' diyorsak, sivil dikta Anayasasına da aynı gerekçelerle 'hayır' demeliyiz.''
Dokunulmazlık için referandum önerisi
Referandum konusunda da değerlendirmeler yapan Kılıçdaroğlu, anayasa değişiklik paketinde dokunulmazlık konusunun bulunmadığını anımsattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 2002 yılında, dokunulmazlık konusunda verdiği sözlere ilişkin konuşmaları olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın "kürsü dokunulmazlığı dışındaki dokunulmazlığı kaldıracağız" şeklindeki sözlerini "Tam CHP'nin söylemi" olarak nitelendirdi.
Kılıçdaroğlu, 2002 yılından bu yana birkaç kez anayasa değişikliği yapıldığını anımsatarak, değişiklikler arasında bu konunun yer almadığına işaret etti. Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Eğer demokratik bir ülkede bir başbakan verdiği sözü tutmazsa seçimlerde o başbakan mahkum edilir, demokratik yollarla sandığa gömülür. Başbakan oluncaya kadar gittiği her yerde söz veriyor. Aradan bunca yıl geçti neden bir başbakan dokunulmazlıkların arkasına sığınma ihtiyacı duyar? Kaç kez anayasa değişti. Bari verdiğin sözü tut.
Bir başbakan dokunulmazlıkların arkasına sığınıyorsa hesap veremeyeceği konular var demektir, hesap vermekten korkuyor demektir. Halkına hesap vermekten korkan bir siyasetçinin bu ülkede başbakan olmasına ihtiyaç yok. Referanduma meraklı bu hükümet. Gelin referanduma gidelim bakalım, 'dokunulmazlıklar kalsın mı, yoksa kalksın mı' diyor halk. Soralım bakalım. Sayın Başbakan buna cesaret edemez. Bu, sayın Başbakan bu halka güvenmiyor demektir. Bu, halka yalan söylerim ve halk da bana oy verir demektir."
"TTK'nin yüzde 30, işverenin yüzde 70 kabahati var"
Kılıçdaroğlu, 17 Mayısta Zonguldak'ta meydana gelen grizu patlaması sonrasında hazırlanan rapora göre patlamada yüzde 30 oranında Türkiye Taş Kömürü Kurumu'nun (TTK), yüzde 70 oranında da alt işverenin kusurlu olduğunun belirlendiğini ifade ederek, "Kabahat bellidir, resmi raporlarla ortaya çıkmıştır. Ortada kader falan yoktur. Ortada doğrudan doğruyu hükümetin aymazlığı vardır" dedi.