Ulusal otomotiv müzesi kurulmalı!

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Süleyman DİLSİZ / Yönetim Uzmanı

Otomotiv sektörü; küresel arenada ulusların sanayilerinin itibarı olarak kabul görüyor. Nitekim gelişmiş 20 ülke (G20) içinde otomotiv markası olmayan tek ülkenin ülkemiz iken, diğer G20 ülkelerinin ekonomilerinin performans kaynağı. Sektördeki değişimler ekonominin tümünü yakından etkiliyor.

Sektörün ülke ekonomilerinde lokomotif olmasının nedeni; demir-çelik, petro-kimya, tekstil, cam, lastik gibi temel sanayi dallarıyla etkileşimi ve bu sektörlerdeki teknolojik gelişmeye de itici güç olması. Sektör kendisi dışında, ham madde ve yan sanayi ile otomotiv ürünlerinin tüketiciye ulaşmasını sağlayan ve bunu destekleyen pazarlama, bayi, servis, akaryakıt , finans ve sigorta sektörlerinde de geniş iş potansiyeli yaratıyor. Yoğun küresel rekabet ve pazarın değişkenliği, kullanılan malzeme yapısı, teknolojisi ve üretim yeri farklı olan beş bin civarında parçanın kullanılması sektörde, Ar-Ge eksenli sürekli geliştirme potansiyeliyle, ülkelerin rekabetçi avantajlarını da belirliyor.

Türk otomotiv sektörü de bugün; bir aracın yüzde 92'sini yapabilecek yetkinliğiyle 20 milyar dolarlık ihracat ve bir milyondan fazla üretimiyle küresel ölçekte artan öneme sahip.

Ülkemizin lokomotif sektörünü tarihsel olarak incelediğimizde;

O dönemde tarım toplumu yapısında ki ülkemizde 1929'da, ilk otomobil üretme girişimi Ford tarafından İstanbul Serbest Bölgede montaj hattı kurularak denenmiş. Ancak 1930'lu yılların ekonomik krizi içinde gelişim gösteremeden sonlanmış. 1954  yılında ise; tarım alanında kullanmak amacıyla jip üretimi için fabrika kurularak, askeri cip ve kamyonet yapımına, 1955'te ise ticari kamyonet üretimine geçilmiş.

1959 yılında Ford ve Koç grubu girişimiyle Otosan kurulmuş ve otomobil üretimine yönelik ilk adım atılmış. Bir yıl sonra kadrosu bütünüyle Türk olan fabrikada günde 4 adet Ford Consul otomobil ile 8 adet Ford Thames kamyon, 1967 yılında da Ford Transit üretimine geçilmiş. 1963 yılında ise Otobüs Karoseri A.Ş. tarafından Magirus  montajı gerçekleştirilmeye başlanmış. 1961yılında tamamıyla Türk mühendislerce geliştirilen ve Devrim adı verilen ilk otomobil yapılmış ve proje seri üretime başlayamadan sonlanmış.

1966 yılına gelindiğinde ise; Otosan, İngiliz Reliant ile birlikte, fiberglas gövdeli, iki kapılı, bütün mekanik parçaları Ford'dan alınan, ilk seri üretim Türk otomobili olan Anadol üretilmeye başlanmış. Anadol'un üretimi sonrasında, 1968 yılında Tofaş kurularak, 1971 yılında Murat 124 modelini Fiat lisansı ile üretmeye başlamış. 1969 yılında kurulan Oyak ise, Renault lisansı ile ilk modelini 1971 yılında Renault 12 olarak piyasaya sunmuş. 1980 yılında Devrim'den sonra bütünüyle Türkiye'de tasarlanan Çağdaş, yeni bir Anadol modeli olarak üretimi planlanmış, ama seri üretimine geçilememiş.

1968-1980 döneminde; koltuk, döşeme, lastik, kauçuk parçalar ve akü üretebilen Türk sanayisi motor aksamı, piston, segman, subap, dişli üretimine de geçmiş, MAN, Otoyol, Karsan, Otomarsan, Genoto, Chrysler, BMC'de faaliyete başlamış.

1981-1990 döneminde ise; 1985 yılına gelindiğinde Otosan; Ford Taunus modelini, Oyak Renault ise ikinci bir model olarak Renault 9 modelini üretmiş. İki yıl sonra, Renault 11 ve ilk dizel motor da Anadol pikap'a takılmış. 1989 yılında motor ve karoserde yapılan değişikliklerle Renault 12 serisi, Toros modeline dönüştürülerek, 2000 yılına kadar üretimi devam etmiş.

1991-2000 döneminde; 1990'lı yıllarda Renault'un üst sınıf modeli Renault 21'in üretimine başlanarak, ilk yerli üretim Opel ve Toyota Corolla, '97 yılında Honda Civic ve Hyundai Accent üretimi start almış.

Tarihsel gelişimini özetlemeye çalıştığım üretim rakamlarının milyonları aştığı, yan sanayisiyle birlikte ülke istihdamını da sırtlayan sektör, ulusal sanayi hafızasının oluşması ve gelecek kuşaklara taşınması gerekiyor. Esas olan burada tarım toplumu yapısından sanayi toplumuna geçişte esaslı etkisi olan sektörün, stratejik girişimlerle üretim motivasyonunun ve sürdürülebilirliğinin artırılması için ilklerinin geleceğe taşınmasının daha çok cesaretlendireceğini düşünüyorum.

Türk sanayisinin aynası otomotiv sektörünün ilklerinden bazıları;

·TÜLOMSAŞ'ın; İlk buharlı lokomotif: KARAKURT(1958). İlk yerli otomobil: DEVRİM 1961).

·ANADOL ilk; seri üretim yerli otomobil: (1966), yerli spor otomobil: STC 16 (1973). İki kapılı yerli otomobil: (1966). Türkiye'nin ve dünyanın ilk fiber SW (station wagon) otomobili: SV1600 (1973).

·OYAK RENAULT'un ilk; önden çekişli otomobil: RENAULT 12 (1971), hathcback otomobil: RENAULT 11 (1987), otomatik vitesli otomobil: Renault 9, ön camları otomatik otomobil: Renault 12, yerli dizel otomobil: Renault 9 GTD.

·İhraç edilen ilk otomobil; Renault 12 (1974, Lübnan)

·Çukurova BMC'nin ilk; yerli dizel ticari araç ve motor: BMC (1976), yerli süper alçak tabanlı şehir içi ve ihraç edilen otobüs: Belde SLF (2003), şehir içi doğalgazlı otobüs: Probus 230 CNG (2007).

·OTOKAR'ın ilk; şehirlerarası otobüs üretimi: (Magırus-Deutz lisansıyla, 1963), hibrid otobüs prototipi: Doruk 160 LE Hibra (2007).

·ASKAM'ın ilk kamyon üretimi: (Chrysler Sanayi, 1962), Anadolu Lift'in ilk forklift: Climax ,(1971)

·TEMSA'nın; dünyanın ilk gece görüş sistemli otobüs: Diamond (2008).

Sonuç olarak; İstanbul ve Bursa'da toplam dört tane bulunan klasik otomotiv müzelerinin yanında, Türk sanayisinin geldiği nokta, Türk sanayisine birçok ilkleri sunan sektörün ulusal otomotiv müzesi kurulması toplumun sanayi hafızasını oluşturmak adına elzem.

İlk ulusal otomotiv müzesinin kurulması önerimizi; sadece TAYSAD, OSD, TOBB'un değil, Sanayi, Kültür ve Turizm bakanlıklarının da önemsemesi gerekiyor. Çünkü sanayi devrimini iki yüzyıl geriden yakalayan Türk sanayisi, tarihsel değişimini gelecek kuşaklara aktarabilmek, endüstriyel kültüre sahip çıkarak, geliştirebilmek için "ilk Türk otomotiv müzesi" kurulması Cumhuriyet Türkiye'sinin kazanımlarını sergilemek adına da çok önemli. Çünkü gelişmiş 20 ülke içinde otomotiv markası olmayan tek ülke olan bizlere ilham kaynağı olacak, yepyeni bir kendi markamızın ortaya çıkma sürecini de hızlandıracaktır.