2014’te ABD ekonomik toparlanması hızlanacak mı?

Martin FELDSTEIN
Martin FELDSTEIN

CAMBRIDGE - Son altı yıldır, ABD’nin önümüzdeki yıl boyunca göstereceği ekonomik büyüme hızı konusundaki standart iyimser tahminlere hep şüpheyle baktım. Tahmin yapan uzmanlar ve yetkililerin olumlu göstergeler ve güven artırıcı işaretler gördüğü her konuda ben ekonominin geriye gitmesine veya vasatın altında bir toparlanmaya neden olacak dalgalanmaların belirtilerini gördüm.

Ancak 2014’te belirtilerin daha dengeli olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki yıl, ABD ekonomisinin karşısında ciddi riskler bulunsa da büyümenin resesyonun başlamasından önceki seviyelerine göre önemli ölçüde daha güçlü olma ihtimali de yüksek.

2007 yazının sonlarında, ABD Merkez Bankası’nın yıllık Jackson Hole konferansında ekonomik görünümle ilgili ciddi risklerden söz ettiğim bir konuşma yaptığımda ekonomi hâlâ büyümeye devam ediyordu. Konut fiyatlarının ulaştığı tehlikeli derecede yüksek seviyelerden 2006 yaz ayları itibariyle düşmeye başladığını söyleyerek bunun inşaat sektörü faaliyetlerinde gelecekte bir çökmeye ve ailelerin mal varlıklarında büyük kayıplara işaret ettiği uyarısında bulunmuştum. Ailelerinin mal varlıklarının azalması ise tüketici harcamalarının düşmesine ve GSYİH üzerinde baskıların artmasına neden olacaktı.

Ayrıca finans piyasalarının işlevsizleştiğini vurgulamıştım. Bankalar ve diğer finans kuruluşları kendi bilançolarında ve potansiyel muhataplarının bilançolarında bulunan çeşitli varlığa dayalı menkul kıymetlerin değerinden kuşku duyuyorlardı. Kimse kredi temerrüt swaplarının ve teminatlı borç senetlerinin çeşitli dilimlerinin gerçek değerini bilmiyordu. Finans kuruluşları bu yüzden başka finans kuruluşlarına borç vermek istemiyorlardı. Kredi akışlarının kesintiye uğraması nedeniyle ekonomi büyüyemiyordu.

Ayrıca Fed’in fazla ilgisiz davrandığını belirterek o zaman yüzde 5’in üstünde olan faiz oranlarını hızla düşürmesi gerektiği uyarısında bulunmuştum. Ekonomi birkaç ay sonra zirve noktasına ulaştı ve Fed 2008’de agresif gevşeme politikası uygulamaya başladı. Fed ve ABD Hazinesinin finans piyasasının işlememesi sorununa karşı işbirliği yapmalarına rağmen, güçlü bir ekonomik büyümeyi yeniden başlatmak için bu da yeterli değildi.

Finans piyasalarının normale dönmesi ve faiz oranlarının düşmesi 2009 yazında yükselişi başlattı ve birçok tahminci ve piyasa aktörünün tipik bir resesyon sonrası hızlı toparlanma beklentisine girmelerine yol açtı. Ben yükselişin beklenenden çok daha ılımlı olacağı uyarısı yaptım: Önceki ekonomik döngülerin aksine 2007’nin sonunda başlayan resesyonun sebebi yüksek faiz oranları değildi ve bu yüzden faizleri düşürmenin etkisi de az olacaktı.

ABD Başkanı Barack Obama’nın yeni yönetimi, toplam talep artışını teşvik etmeyi amaçlayan üç yıllık bir mali teşvik paketi açıkladı. Yönetimden yetkililer ve diğerleri mali teşviklerin geçmişte olduğu gibi ekonominin toparlanmasını sağlayacağını öngörüyorlardı. Ancak mali teşvik paketi çok da etkili olmadı. Üretim açığını kapatamayacak kadar küçük bir paketti ve talep üzerindeki baskı devam etti. “Teşviklerin” çoğu sadece eyalet yönetimlerinin artan harcamalarını finanse etti ancak bu paket olması bu harcamalar başka şekillerde ödenecekti.Teşviklerin bir kısmı da bireylere gitti ancak paketin niteliği nedeniyle artan transferler ve harcamalar GSYİH’ye yaptığı artış etkisinden çok ulusal borçların artmasına yol açtı.

Fed toparlanmanın ne kadar zayıf olduğunu gördüğü zaman “geleneksel olmayan para politikası” stratejisini başlattı. Bu strateji, çok miktarda uzun vadeli menkul kıymet satın alma (kantitatif gevşeme) ve çok uzun bir süre boyunca merkez bankasının kısa vadeli faiz oranlarını son derece düşük tutma vaadinin bir araya gelmesinden oluşuyordu. Amaç portföy yatırımcılarını hisse senetleri ve diğer menkul kıymetlere geçmeye teşvik etmek ve bunun sonucunda bunların fiyatlarının artması, ailelerin varlıklarının ve tüketici harcamalarının da yükselmesiydi. Düşük faiz oranlarının aynı zamanda mortgage kredilerinin maliyetlerini de düşürmesi ve konutların değerini artırması bekleniyordu.

Fed ve diğerleri yine bu politikaların GSYİH’yi artırma etkisinin derecesi konusunda yine fazlasıyla iyimserdiler. Uzun vadeli faiz oranlarındaki düşüşe rağmen konut fiyatları dip noktasını ancak 2012’de gördü ve borsadaki artış 2013’e kadar şirket kârlarının artış hızının üstüne çıkamadı. Ekonomi bu nedenle her yıl zorlukla ilerlemeye devam etti ve her yılın son çeyreğinde reel GSYİH önceki yılda olduğu yere göre yüzde 2’den az artış gösterdi. İstihdam, nüfus artışından daha yavaş arttı ve ücretlerdeki yıllık artış ortalama olarak sadece yüzde 1 seviyesinde kaldı.

Neyse ki şu anda görünüm artık olumlu yönde değişmeye başlamış olabilir. Reel GSYİH artışı 2013’ün üçüncü çeyreğinde yüzde 4,1’e ulaştı ve dördüncü çeyrekte, yeni başlayan konut inşaatları ve sanayi üretimindeki hızlı artışın etkisiyle büyümenin nispeten daha güçlü olduğu anlaşılıyor. Konut ve hisse senedi fiyatlarındaki keskin artışlar, Eylül 2013’te sona eren 12 aylık dönemde ailelerin varlıklarındaki yaklaşık 6 trilyon dolarlık artışa katkıda bulundu ve bu da  2014’te (en azından daha varlıklı aileler tarafından) tüketici harcamalarının artacağını müjdeliyor.

Tabii ki önümüzdeki yıl içerisinde büyüme hızına ilişkin riskler de var. 2013’ün üçüncü çeyreğindeki GSYİH artışının yaklaşık yarısı stok birikiminden oluşuyordu ve bu da nihai satışların sadece yaklaşık yüzde 2,5 arttığını gösteriyor. Şirketler, özellikle Cumhuriyetçi Parti’nin ABD Temsilciler Meclisi’nde çoğunlu kaybetmesi halinde kurumlar vergisi oranlarının artırılmasından endişe ediyorlar.  Bütçe açıkları geçici olarak azalmış olmakla birlikte yaşlanan nüfus ve gelecek faiz oranlarının artmasının bir araya gelmesi, 2010’ların sonuna kadar ulusal borçların GSYİH’den hızlı artması anlamına gelecektir. Tahvil ve hisse senedi piyasaları ise Fed’in kantitatif gevşeme politikasını sona erdirmesine yumuşak tepki vermeye devam etmeyebilir.

Yani daha endişelenecek çok şey var. Ancak ABD ekonomisinin önümüzdeki yıl, düşüşün başladığından beri hiç olmadığı kadar ve önemli ölçüde yüksek bir reel büyüme oranına ulaşma şansı daha fazladır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar