Aracılık sözleşmelerinin Türk Lirasına çevrilmesi sorunsalı

Umurcan GAGO - Ümit Barış HINÇAL
Umurcan GAGO - Ümit Barış HINÇAL VERGİ PORTALI

Son zamanlarda uygulamacılar tarafından üzerinde en yoğun tartışmaların yaşandığı mevzuat değişiklerinden bir tanesi hiç kuşkusuz 12.9.2018 tarihli ve 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı (“Karar”) ve devamında bu Karar’a ilişkin istisnaların düzenlendiği Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 2018-32/51 Sayılı Tebliği (“Tebliğ”). Farklı sektörlerde oldukça fazla sayıda iş kolunun olduğu günümüz iş dünyasında tüm bu iş kollarının dövizli sözleşmeler karşısındaki durumuna tek tek ve eksiksiz şekilde Tebliğ’de değinilmesini beklemek zaten çok gerçekçi bir yaklaşım olmazdı. Dolayısıyla Karar ve Tebliğ lafzında yer alan genel ifadeler üzerinde tartışmalar yaşanacağı aşikar, ancak bu tartışmaların ne kadar derinlemesine olacağı ve uzun süreceği ise Tebliğ’in detayına bağlıydı. Sonuç olarak üzerinde derinlemesine ve uzun süre tartışılacak olan yeni bir mevzuat ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi de “sigorta aracılık sözleşmeleri”.

Karar’ın lafzında sigorta sözleşmelerinin belirtilmemiş olması sigortacılık sözleşmelerinin sınırlama kapsamında olmadığı yönünde yorumlanmıştı. Ancak yine de ortaya çıkmış olan tereddütler üzerine Hazine ve Maliye Bakanlığı internet sitesi üzerinde oluşturulan Sıkça Sorulan Sorular bölümünde yapılan açıklamada sigorta sözleşmelerinin Tebliğ kapsamı dışında, yani herhangi bir sınırlandırmaya tabi olmadığı açıklığa kavuşturuldu.

Tebliğ’e dönüp baktığımızda Türkiye’de yerleşik kişiler arasındaki “danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmeleri”nin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak düzenlenemeyeceği belirtiliyor. Düzenlemeden “sigorta şirketleri ile sigorta aracıları arasında düzenlenen aracılık sözleşmeleri” ile ilgili özel bir istisna bulunmadığından, sigorta aracılık sözleşmelerinin de bir “aracılık sözleşmesi” türü olarak “hizmet sözleşmesi” kapsamında değerlendirilmesi durumu ortaya çıkıyor.

İşleyişte genellikle sigorta aracılarının müşteri bulma ve prim tahsil etme gibi temel aracılık faaliyetleri karşılığında elde etmiş oldukları komisyonlar, poliçe primlerinden yüzdesel olarak aldıkları paylardır ve sigorta aracıları söz konusu paylar için sigorta şirketleri ile aracılık sözleşmesi imzalarlar. Söz konusu sözleşmelerde primler üzerinden alınacak komisyon oranları belirlenir ve sözleşmeler, belli satış kotalarına ulaşıldığı zaman teşvik amaçlı verilen maktu ek komisyonların veya istisnai durumlarda düzenlenen poliçeler için alınan maktu komisyonların olmadığı durumlarda, çoğunlukla dövizli veya dövize endeksli herhangi bir tutar içermez. Bu aracılık sözleşmelerinden hak edilen aracılık komisyonları ise poliçenin para birimine göre değişir.

Tebliğ’in 19. fıkrası “dolaylı” olarak dövize endekslenen sözleşmelerin dövize endeksli sözleşme olarak değerlendirileceğini belirtiyor. Peki, bu ifade bu türdeki aracılık sözleşmelerinin dövize endeksli sözleşme olarak değerlendirilmesi, dolayısıyla 13 Eylül 2018 öncesi akdedilenlerin TL’ye uyarlanması ve bu tarihten sonra düzenlenenlerin ise TL cinsinden olması gerektiği sonucunu doğurur mu? Sigorta sözleşmelerinin sınırlama kapsamında olmamasından ötürü bir problem yaşanmazken aracılık sözleşmelerinde uyarlamanın ve 13 Eylül 2018’den sonra düzenlenecek sözleşmelerin ne şekilde yapılacağı konuları tereddüt uyandırıyor. Dolayısıyla, mevcut uygulama ile mevzuat arasında herhangi bir çelişkiye mahal vermemek adına dövizli poliçeler üzerinden oransal olarak akde bağlanacak aracılık komisyonlarının sigorta aracılarınca TL cinsinden nasıl tahsil edileceğine ilişkin açıklamaların yapılmasına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Temenni ve beklentimiz piyasada büyük çoğunlukla sigorta poliçe priminden bağımsız olarak belirlenmeyen bu komisyonların sigorta poliçelerinde olduğu gibi sınırlamanın dışında tutulması yönünde. Aksi durumda, aracılık komisyonlarının poliçelere oransal olarak belirlenmediği, farklı bir fiyatlama mekanizması kullanılması gerekliliği doğuyor ki, bu tür bir fiyatlama modeli, yurtdışında örneklerine rastlansa da nadir olarak kullanılıyor ve Türkiye’de pek yaygın değil. Sonuç olarak, Bakanlığın süratle bu konuda bir açıklama getirmesi gerektiği açıktır.