Biraz yaratıcılıktan kimseye zarar gelmez

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Doğu Almanya'dan bir adam Sibirya'da çalışmaya gönderiliyor…

Tabii, oradan göndereceği mektupların denetçiler tarafından okunacağını biliyor…

Arkadaşlarına şöyle diyor:

"Aramızda bir şifre oluşturalım…

Benden mavi mürekkeple yazılmış bir mektup aldığınızda yazdıklarımın gerçek olduğunu bilin.

Ama kırmızı mürekkeple yazılmışsa yalandır…'

Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu alıyor.

Her şey mavi…

Mektupta diyor ki;

"Burada her şey harika…

Dükkanlar güzel yiyeceklerle dolu…

Sinemalar Batı'dan daha güzel filmler gösteriyor…

Apartmanlarda daireler çok büyük ve çok rahat…

Her şeyi satın alabiliyorsunuz…

Tek satın alamayacağınız şey kırmızı mürekkep…"

***

Fıkra, Slovaj Zizek'ten…

Slovenyalı düşünür ve kültür eleştirmeni…

Çağdaş felsefenin en önemli temsilcilerinden biri…

Birçok kişiye göre en popüleri…

Fıkrayı anlattığı yer Wall Street…

Destek vermek için gittiği eylemcilerin arasında önce bu fıkrayı anlatıyor…

Ardından eleştiri oklarını kapitalizme yöneltiyor:

"Bizim bugün yaşadığımız da bu…

İstediğimiz bütün özgürlüklere sahibiz…

Tek eksiğimiz kırmızı mürekkep…

Tutsaklığımızı ifade edecek dil…

Sizin burada yaptığınız şey işte bu:

Hepimize kırmızı mürekkep veriyorsunuz…"

***

Bu sözlerin hemen ardından oklar bu kez eylemcilere dönüyor:

"Sakın kendi kendinize aşık olmayın…

Burada hoşça vakit geçiriyoruz…

Ancak hatırlayın…

Karnavallar ucuza çıkar…

Bunların değerinin gerçek kriteri ertesi güne ne kaldığıdır…

Normal günlük hayatımızın nasıl değişeceğidir…

Sizin bugünleri, 'Aah, gençtik ve güzeldi' şeklinde hatırlamanızı istemiyorum…

Tabu yıkıldı…

Mümkün olan en iyi dünyada yaşamıyoruz…

Önümüzde uzun bir yol var…

Ve karşımıza dikilecek gerçekten zor sorular…

Ne istemediğimizi biliyoruz ama ne istiyoruz?"

***

Slovaj Zizek, bu hafta İstanbul'a geliyor...

26-27 Ocak'ta The Cup çerçevesinde gerçekleştirilecek İstanbul Yaratıcılık Zirvesi'ne katılmak üzere…

Bize, 'olumsuz düşünmenin yaratıcı düşünce üzerindeki gücünü' anlatacak…

O da neymiş  derseniz, işte Zizek'ten bir örnek:

"Bir adam tatlı bir bayanı evine bırakır…

Evin girişinde kadın adama, 'Bir kahve içmek için girmek istemez misin?" der…

Adam, 'Ben kahve içmem' deyince, kadın; 'Problem değil, zaten kahvem yok' diye yanıt verir...

Kadın aslında adamla birlikte olmak istediğini anlatmaya çalışıyordur…

Ancak bunu doğrudan söylemek yerine, 'Önemli değil, zaten kahvem yok' diyerek meselenin kahve olmadığını anlatır…

Yani olumsuz düşünmenin gücünü kullanır…"

***

Zizek'e 'felsefenin kralı' diyenler var…

Kültürel teorinin Elvis'i…

Ya da modern çağın Sokrates'i diyenler de…

O kendini 'Marksist felsefeci' olarak adlandırıyor…

Kültürden sinemaya…

Tarihten internete farklı alanlarda düşünüyor ve üretiyor…

Kafeinsiz kahve de onun konusu…

Demokrasi de…

Demokrasi demişken…

Yine kendi ağzından bir öyküyle anlatalım:

"Niels Bohr'u bilirsiniz…

Kopenhaglı kuantum fizikçisi...

Kır evini ziyaret eden bir arkadaşı kapının girişinde bir at nalı görür…

Biliyorsunuz, Avrupa'da batıl inançların bir parçası olan at nalının güya kötü ruhların eve girmesini engellediğine inanılır…

Arkadaşı sorar:

'Fakat bir dakika, buna gerçekten inanıyor musun?'

Bohr, 'Elbette hayır' der, 'Ben bir bilim adamıyım…'

Arkadaşı tekrar sorar:

'O halde niçin kapına astın?'

Bohr'un yanıtı şu olur:

'İnanmıyorum ama bu at nalını bulunduruyorum. Çünkü ona inanmasam bile işe yaradığı söyleniyor…"

"Bugünün ideolojisi işte bu" diyor Zizek…

"Demokrasiye inanmıyoruz. Hiç kimse inanmıyor. Fakat bir şekilde sanki işliyormuş gibi yapıyoruz…"

***

Felsefe, yaşamı, insan varoluşunu, ahlakı sorgular…

Büyük sorular sorar…

Zizek, bu büyük soruları gökyüzünden alıp yeryüzüne indiren bir usta…

Mesela soruyor:

"Bill Gates, nasıl Amerika'nın en zengin adamı oldu?"

Önceden düşünmüş ki, yanıtı da hazır:

"Zenginliğinin, Microsoft'un sattığı ürünlerin üretim maliyetleriyle hiçbir ilgisi yok…

Yani bu durum, rakiplerinden daha ucuza iyi yazılım üretmesinin ya da işçilerini daha başarılı sömürmesinin sonucu değil…

Dahası, Microsoft, bilgi işçilerine görece daha yüksek maaşlar veriyor…

Olay bu olsaydı, Microsoft çoktan iflas etmiş olurdu…

İnsanlar, Microsoft ürünleri kadar iyi ya da onlardan daha iyi olan Linux gibi ücretsiz sistemleri tercih ederlerdi…

İnsanlar hala Microsoft yazılımlarını satın alıyor, çünkü Microsoft kendisini, Marx'ın 'toplumsal bilgi' dediği ve bilimden pratik uzmanlığa kadar bütün biçimlerinde kolektif bilgi anlamına gelen şeyin somut bir örneği olarak neredeyse tüm alanı tekeli altına alıp adeta evrensel bir ölçüt olarak dayatmış durumda…

Gates, toplumsal bilginin bir kısmını etkili şekilde özelleştirdi…

Ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan ranta el koyarak zengin oldu…"

***

Zirveye, katılacak tek düşünür Slovaj Zizek değil…

"Klasik düşünme kalıbını kır" söylemiyle girişimcilik ve pazarlama alanlarında büyük ses getiren 'yaratıcı düşünce metodolijisi'nin kurucusu Edward de Bono…

Pek çok uluslararası ödülün sahibi, boşluğu sanata dönüştüren mimar Boris Podrecca…

H&M ve Diesel markalarını dünya çapında bilinirliğe taşıyan 'ürperten' kampanyaların yaratıcı yönetmeni Joakim Jonason…

Berlin Yaratıcı Liderlik Okulu Kurucu Başkanı Michael Conrad…

Ayrıca, dört kıtanın reklam festivallerinden altın ödül ve grand prix almış 12 ajansın yaratıcı direktörleri 10'ar dakikalık sunumlarla ödüllü işlerini paylaşacak…

***

Belki her zaman biraz öyleydi…

Ama özellikle bugün 'güç' meslek kültüründe…

Bilgi ve deneyim birikiminde…

Hem de esaslı biçimde…

Sadece ve sadece…

Dinleyen, gözlemleyen, okuyan ve araştıran…

Ve bunları sürekli yapan gücü elinde tuttuğundan emin olabilir…

Aksi halde bir bakmışsınız, yıllar yılı çalışarak elde ettiğiniz deneyim de, birikim de değerini yitirmiş…

"Son kullanma tarihi"niz doluvermiş…

***

The Cup'a 50'ye yakın dünya çapında entellektüel katılıyor…

Bir araya getirmesi zor bir kadro…

Yaratıcı düşüncelerini bizimle paylaşacaklar…

Deyim yerindeyse 'birikmiş akıl' satacaklar…

Eminim esinlenecek pek çok fikir olacak…

Düşüncelerimizi yeni ve farklı alanlara odaklama fırsatı…

Bu fırsat kaçar mı?

Üstelik, işin ucunda gözlemlerimi sizle paylaşmak da varken…

İple çekiyorum!

Çarşı'nın yaratıcılığı The Cup'a taşındı

Kıtalararası Reklamcılık Kupası...

Kısa adıyla The Cup…

'Reklamcılığın şampiyonlar ligi' olarak tanımlanıyor…

Dört kıtada uluslararası yarışmalarda ödül kazanan işler arasından "birincilerin birincisi" seçilecek…

26 ve 27 Ocak tarihlerinde…

Geçen yıl İstanbul'da yapıldı…

Bu yıl yine İstanbul'da…

Türkiye ve Slovenya cumhurbaşkanlıkları organizasyonu himaye ediyor…

Önümüzdeki üç yılda yine İstanbul'da yapılacak…

Aynı süreçte, The Cup ile birlikte 'İstanbul Yaratıcılık Zirvesi de gerçekleşiyor…

Her iki etkinliğin de sahibi Marketing Management Institute (MMI) Türkiye…

Kültür ve Turizm Bakanlığı destek veriyor…

Aynı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi de…

MMI Türkiye, The Cup'un iletişim ve etkinlik organizasyonunu Manifesto'ya emanet etmiş…

Manifesto'yu, bir süre önce Saydam PR'dan ayrılan Ozan Özkan ve arkadaşları kurdu…

Geçen yıl da organizasyonun medya ve etkinlik tarafından onlar sorumluydu, bu yıl da…

Yaratıcılığın ön planda olduğu The Cup'a yeni yaratıcılıklar katma çabasındalar…

Doğrusu bunda da hayli başarılılar…

Son adımda "en yaratıcı taraftar" olarak nitelenen Beşiktaş'ın Çarşı grubunu da işin içine dahil etmişler…

Manifesto'cuları harekete geçiren, Çarşı grubunun, bir zaman önce seyircisiz oynama cezası aldığı Bursaspor maçında, "Ruhumuz Yeter" pankartı olmuş…

O maçı Beşiktaş 2-1 kazanmış…

Buradan yola çıkarak, Çarşı'nın tribün lideri Alen Markanyan'ın da desteğiyle, The Cup ve İstanbul Yaratıcılık Zirvesi'nin hemen öncesinde tanıtım için bir çalışma planlamışlar…

Bu çalışmanın ürününü bu akşam göreceğiz…

Beşiktaş-Gaziantep maçında, İstiklal Marşı okunurken, Çarşı'nın olduğu tribünlerde, The Cup'ın bu yılki sloganı "Boşluğu Doldurun" mottosuna uygun olarak "Boşluğu Ruhumuzla Dolduruyoruz" pankartı açılacak…

Ayrıca, The Cup için Türkiye'nin başarılı ve yaratıcı aranjörlerinden Ozan Çolakoğlu, etkinliğin gündüz ve akşam gerçekleşecek seromonileri için iki ayrı beste yaptı…

Yine, kendi albümlerinin yanı sıra, birçok ünlü sanatçıya verdiği bestelerle, şarkıcılığının yanı sıra yaratıcılığı ile de dikkat çeken Gülşen de The Cup'a ayrı bir renk katacak…

Mekanın ve zamanın ruhunu birleştiren kent İstanbul

MMI Türkiye Başkanı Günseli Özen Ocakoğlu ile sohbet ediyoruz…

Yanımızda, Manifesto Genel Müdürü Selin Bozkurt ile ekibinden Gönül Bedir, Şebnem Kökmen ve Didem Sökmen de var…

"Mekanın ruhu"nun önemini konuşuyoruz...

Ya da dünyada kabul gördüğü adıyla Genius Loci…

Kavramın kökeni çok tanrılı dinlere uzanıyor…

Roma mitolojisinde Genius Loci'nin bir yerin koruyucu ruhu olduğuna inanılıyordu…

Günümüzde, bir yerin kendine özgü atmosferini tanımlamak için kullanılıyor…

The Cup'ı organize edenlerin iddiası şu:

Yaratıcılık 'Genius Loci'den etkilenir…

İstanbul, mekanın ruhunun güçlü biçimde hissedildiği bir kent…

Bana sorarsanız aynı şekilde zamanın ruhunun da…

Zamanın ruhu deyip geçmeyin, önemli...

Hatırlayacaksınız…

Daha önce de bu köşede yer vermiştik…

Yaratıcı kentler ve kültür endüstrileri…

Dünyada özellikle sanayi sonrası dönemde zayıflayan kentler için yepyeni pencereler açıyor…

Örneğin Manchester…

Sanayi devriminin başkentiydi…

18. yüzyılda modern dokuma tezgahları bu küçük kasabadan tüm İngiltere'ye ve daha sonra dünyaya yayıldı…

Kent, 19. yüzyıl boyunca "Cottonopolis" (Pamuk Metropolü) olarak anıldı…

Ancak 20. yüzyılda tekstilin Doğu'ya kayması, dünyanın bu ilk ve en hızlı sanayileşen kentini bir boşluğa düşürdü…

21. yüzyıla girerken kent kültürel ve yaratıcı etkinliklere yatırım yaptı…

Yeniden bir dünya kenti olmaya soyundu…

Bu süreçte bazı kazanımlar da elde etti…

Ancak bu çabaları bekleneni vermekte yetersiz kaldı…

En azından şimdilik…

Evet, Manchester bugün Kuzey İngiltere'nin en önemli sanat, medya, yüksek öğrenim ve ticaret merkezlerinden biri sayılıyor…

Ancak, dünya üzerindeki etkisi 19'uncu yüzyıl parlaklığından çok uzak…

Gelişme ya da gerileme…

İçinde yaşanılan dönemin sosyal ve psikolojik ortamına bağlı…

Bir başka ifadeyle zamanın ruhuna…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar