Bütçe açığı da, büyüme de iyidir

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Büyüme rakamı gibi önemli bir makro veri açıklandıktan sonra, ekonomistlerin ve yorumcuların datayı didik didik etmeleri normaldir. Hafta başında yayımlanan ikinci çeyrek büyüme rakamından sonra rakamı pozitif olarak değerlendirenler ve rakama mesafeli yaklaşanlar oldu. Mevcut şartlara göre verinin son derece olumlu olduğunu düşünüyorum. 2016’da yaşananları bir hatırlayıp, ondan sonra büyümeyi analiz etmek daha isabetli olur.

Çok zor geçen bir yılın ardından, ekonomiyi desteklemek için devlet bu sene envaiçeşit tedbir açıkladı. Özel sektör yatırımlarını canlandırmak ve istihdamı artırmak için firmalara ilave teşvikler sağlandı. Sektörel vergi indirimleri uygulandı. İşletmelerin vergi ve prim borçları yapılandırıldı. Kredi Garanti Fonu ve KOSGEB aracılığıyla krediye erişim kolaylaştırıldı. Kamu harcamaları ve yatırımları arttı. Bunların sonucunda mali disiplin biraz bozuldu. Bütçe açığı yükseldi. Türkiye’nin bütçe açığının, OECD ve AB ülkelerinin bütçe açıklarından çok daha aşağıda olması manevra alanı yarattı. Bütçe açığının, buna bağlı olarak Hazinenin iç borç çevirme oranının ve nakit açığının artması eleştiri konusu oluyor. Ekonominin desteğe ihtiyacının olduğu dönemde, kamu devreye girer. Özel sektör yatırımlarının yavaşladığı zamanlarda yapılması gereken budur. Sektörel denge yaklaşımına göre, kamunun açığı özel sektörün fazlasıdır. Yüksek bütçe açığı, özel sektörün karını artıran önemli faktörlerden birisidir. Ekonomik aktivitenin hız kestiği dönemlerde, bütçe açığının artması şirket bilançolarını daha sağlıklı hale getirir. İşletmelerin karları artar.

Kısacası özel sektörün bilançosu toparlanır. Bilançoları iyileştikçe, işletmeler geleceğe daha güvenle bakarlar. Bilhassa içerideki belirsizliklerin azalmasıyla özel sektör yatırımları yükselir. Geçtiğimiz yıllarda sektör dengeleri yaklaşımıyla ilgili Dünya’da yazılar yazdım. 2015 ve 2016 yıllarında defalarca kez bütçe açığının artırılması gerektiğini belirttim. Bütçe açığının gidecek yerinin hala olduğuna inanıyorum. Tabii bütçe açığı mütemadiyen artırılamaz. Devlet bir taraftan genişletici maliye politikası gibi kısa vadeli politikalar uygulayabilir. Diğer taraftan orta ve uzun vadeli reformlar konusunda adımlar atar. Sıkıntılı bir zaman diliminde bütçe açığını artırarak ekonomiyi desteklemek ne kadar doğruysa, makro reformları ertelemek o kadar yanlıştır. Tabii gerçekçi olmakta da fayda var. 2019’da iki seçim olacak. 2018’de erken seçim olabilir. Hele de erken seçim senaryosunda, ‘‘yapısal reformlar’’ bize uğramaz. Artık dil pelesengi haline gelen bu reformların hayata geçirilmesi, kısa vadede büyümeden ödün vermek anlamına gelir. Siyasetçiler, ivme kazanan büyümeden şu aşamada vazgeçmezler.

2017’de ekonomiyi desteklemek için para politikası kullanılamadı. Enflasyonun yılbaşından beri yüksek kalması, TCMB’nin işini zorlaştırdı. Merkez Bankasının uyguladığı sıkı para politikası TL’deki yoğun değer kaybı sürecini sona erdirdi. TL’nin sadece dolar karşısındaki performansına göre yorum yapıldığı için TL’nin değer kazandığı düşünülüyor. Türkiye’nin ithalatının ve dış borçlanmasının ağırlığı dolar ile yapılıyor. Buna karşılık ihracatının ve bazı hizmet gelirlerinin ağırlığı ise eurodur. Bu açıdan TL sepet kura bakmak daha akılcıdır. Sepet kur, sene başındaki seviyesinin yüzde 3.5 üzerindedir. Enflasyonu tamamen kontrol altına almak için sıkı para politikasına ve daha güçlü bir TL’ye ihtiyaç olduğu görülüyor. Gevşek para politikasına geçmek zor olacağından, gevşek maliye politikası bir süre daha devam etmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019