Emeklilik sistemini kurtarmak

Martin FELDSTEIN
Martin FELDSTEIN

CAMBRIDGE - Kamu emeklilik programları dünyanın her yer yerinde finansal bir belanın içinde. Yaşam beklentisin devamlı artıyor oluşu, emeklilik hak edenlerin sayısının, finansal fayda sağlayan vergi gelirlerinden daha hızlı artmasına sebep oluyor.  

ABD’de Kongre Bütçe Ofisi, (CBO) sosyal güvenlik programının emekli aylığı haklarına ayırdığı giderlerin önümüzdeki 25 yıl içinde dörtte bir oranında artacağını öngörüyor. Bu da bugün toplam GSYH’nın yüzde 4.9’una denk gelen emekli aylıklarının 2038’de toplam GSYH’nin yüzde 6.2’sine denk geleceği anlamına geliyor. Sosyal güvenliği desteklemek için tahsis edilmiş vergiler otomatik olarak GSYH oranından daha hızlı artmadığı için, ya tanınan hakların artış oranı düşürülmeli ya da vergi oranları yükseltilmelidir. 

Emeklilik haklarındaki artışın bu kadar hızlı olmasını, bu ödemelerin enflasyona göre düzenleniyor oluşudur. ABD kanunlarına göre emekli aylıkları geleneksel tüketici fiyat endeksi (CPI) oranında otomatik olarak artış gösterir. Fakat uzmanlar anladı ki geleneksel CPI verisi geçim giderlerindeki gerçek artışı olduğundan daha yüksek gösteren bir veri. Bu da sabitlenmesi gereken hakların yüksek hesaplanmasına sebep oluyor. 

Problemin bir kısmı ise CPI verisinin tüketicilerin göreceli fiyat değişikliklerine göre zamanla satın alma düzenlerini değiştirdiğini yansıtmıyor oluşu. Başkan Barack Obama’nın yönetim, öncelikle uzman tavsiyelerini takip etti ve geleneksel tüketici fiyat endeksinin daha doğru bir ölçüt olan zincirleme tüketici fiyat endeksi ile değiştirilmesini önerdiler. Bu yöntem emekli aylıklarındaki yıllık artış oranını sadece yüzde 0.25 oranında düşürebilse de, sosyal güvenlik için yapılan harcamaların ve diğer enflasyon bazlı programların tamamı önümüzdeki on yıl içinde 200 milyar dolar daha düşük olacak. Eğer vergi baremlerine zincirleme endeks uygulanırsa harcamaların toplamı aynı dönem içinde 100 milyar dolar daha fazla olacak. 

Fakat geleneksel CPI’nin geçim giderlerindeki gerçek artışı şişiriyor olmasının daha temel bir sebebi var. Bu fiyat endeksi yeni ürün ve hizmetleri ya da mevcut ürün ve hizmetlerin kalitesindeki artığı tam doğru yansıtmıyor. Bu yüzden Obama’nın geçtiğimiz günlerde “sosyal güvenlik haklarını korumak” amaçlı politik hamlesiyle endeksi değiştirme teklifini geri çekmiş olması talihsiz bir durum. Hakların ve vergilerin gerçekten artan fiyatları yansıtıyor olmasını sağlayacak bir karar daha sorumluluk sahibi bir politik hamle olurdu.

Emekli aylıklarının finansmanını sabitleyebilmek için daha önemli bir reform ise hakları yaşam beklentisindeki artışa göre düzenlemektir. ABD 1930’larda Sosyal Güvenlik programını  ilk kez uygulamaya başladığında yasaca belirlenmiş emekli aylığı sadece 65 yaş üzerindeki emeklilere veriliyordu. 65 yaşındaki yaşam beklentisi ise her on yılda bir yıl arttı. Bugün 65 yaşında bir emeklinin yaşam beklentisi 1940’lardaki bir emekliye göre altı yıl daha fazla. Emeklilik yıllarının toplamındaki artış ise sosyal güvenlik sistemini finansal bir belanın içine sokuyor. 

ABD Kongresi 1983’te bu gidişe bir tepki vererek emeklilik hakları için gereken yaş haddini 65’ten 67’ye çıkardı. Bireyler isterlerse 62 yaşına girer girmez de emekli olabiliyor fakat emekli aylığı daha da düşük oluyor. Alternatif olarak isterlerse emekli olsalar da çalışabiliyor ve alacakları emeklilik aylığını artırabiliyorlar. Tabii ki emeklilik yaş haddini yükseltmek politik olarak hiçbir zaman çok tutulan bir politika olmayacaktı. Bu yüzden kongre kademeli düzeltmenin olabildiğince gecikmesine ve yasa uygulanacağı dönemde sadece 45 yaşın altındakiler için geçerli olmasına dikkat etti. Yüksek emeklilik yaşının en erken 2027’de uygulamaya girmesini sağlandı. 

Sonuç olarak kamuoyu 1983 düzenlemesinin tam emeklilik hakları için gerekli yaş haddini kademeli olarak artırdığının on yıl boyunca farkında değildi. Anketörler seçmenlere sosyal güvenlik programının finansal istikrarını artırmak amacıyla emeklilik yaşının artırılmasına nasıl baktıklarını sorduklarında ise yanıtlar ezici bir üstünlükle olumsuzdu. 

Fakat politik olarak çok önemli olan bir gerçek var. Tarihte hiçbir kongre üyesi yasanın değiştirilmesinin gecikmesi ya da emeklilik hakları yaş haddinin yükseltilmesinin iptali için öneride bulunmadı. Kongre yaş haddini indirmek çok daha popüler ve tutulacak bir yöntem olsa da sağduyulu davranarak haklardaki iyileştirmeleri yavaşlatmakla yetindi. 

1983 kanunu çıktığından beri 67 yaşındaki bir kişinin yaşam beklentisi üç yaş daha yükseldi ve 85’e çıktı. Bu sebeple, ortalama yaşam beklentisinin gelecekte de her on yılda bir, bir yaş daha yükseleceğini beklemekte çok haklıyız. 

Mevcut ve gelecek sosyal güvenlik finansman probleminin bariz çözümü 1983 yasasını yeniden ele almak ve emeklilik tam hakları için yaş haddini kademeli olarak 67’den 70’e yükseltmek ve daha erken ya da geç emekli olmak isteyenler için de istatistiki düzenlemelerin yapılmasıdır. Çünkü 67 yaşında bir kişinin kabaca 18 yıl daha yaşam beklentisi var. Bu da ortalama yaşam süresindeki hakların altıda bir oranında azalmasıyla eş değer. ( Bu düşüşün emeklilik döneminin başında yapılıyor olması düşünüldüğünde, şu anda haklardaki eksiltme aslında daha da yüksek)
Hatta gelecekte oluşabilecek politik duruşlardan kaçınmak için, ortalama yaşam beklentisinin her 15 yılda bir arttığını hesaba katan ve yaş haddini ona göre otomatik olarak yükselten bir yasa yürürlüğe girmelidir. 

Bazı uzmanlar emekliliğe uygunluk yaşını artırma prensibine, düşük gelir gruplarının yaşam beklentisinde aynı oranda bir artış yaşanmaması sebebiyle itiraz ediyor. Bu problemin ise çok basit bir çözümü var; o da emeklilik yaşı gelen kişinin yaşını, yaşamı boyunca elde ettiği kazançlarına göre düzenlemek. 

Daha esaslı bir reform ise toplu ödeme ve aylık emeklilik maaşı sisteminden, yatırım temelli bireysel emeklilik faydalarını da dahil eden birleşik bir sisteme kaymaktır.  Bu yatırım bazlı emeklilik aylıkları, yaş haddinin yükseltilmesi sayesinde daha düşük emeklilik hakları olanlara doğal bir ek gelir olur. 
Açıkça görülen ise emekliler hakları azaltılmadan önce kesinlikle kendilerine belirtilmelidir.  Bu yüzden hem ABD’de hem de dünya çapında birçok ülkede, emeklilik aylıklarını gelecekte de finanse etmeye devam edebilmek için şimdiden önlemler alınması çok önemlidir.

Martin Feldstein Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve Ulusal Ekonomi Araştırmaları Bürosu Onursal Başkanıdır.1982-84 yılları arasında ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Ekonomik Danışmanlar Konseyi’nde görev yapmıştır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar