Girokrat hikayeleri (2)

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

İkinci Girokrat (girişimci bürokrat) hikayemiz kısa adı TMO olan Toprak Mahsulleri Ofisi’nde yaşandı. Olayın kahramanı o dönem TMO Genel Müdürü olan Ahmet Özgüneş. 

Kırk yaşın üzerinde olanlar herhalde yeşil mercimek olayını anımsayacaklardır. Yıl 1987. Seçim heyecanı yanında gazete ve dergilerde sık sık yeşil mercimeğin yararlarını dinliyoruz. Üniversitelerin bahçelerinde, şehrin işlek yerlerinde Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) kurduğu portatif lokantalarda yeşil mercimeğin çorbasından baklavasına kadar uzanan çeşitli yemekleri satılıyor. Hasan Pulur üstadımız 4 Nisan 1988 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesini “Mercimek Cephesindeki Son Durum” başlığıyla bu konuya ayırmış.
Olayın ayrıntılarını ve perde arkasını öğrenmek için TMO Genel Müdürü Ahmet Özgüneş’in kapısını çalıyoruz. İlginç ve alınması gerekli derslerle dolu bir Yeşil Mercimek Hikayesi ile karşılaşıyoruz.

1986’da yeşil mercimek üretiminde yok yılı yaşanıyor. Olumsuz hava şartları sonucunda üretim epeyce düşüyor. Arz azalınca piyasa kuralları devreye giriyor ve fiyatlar artıyor. Yeşil mercimek üreten köylülerimiz de müdebbir bir tüccar gibi davranıyor. Ürününü TMO’ya değil, daha yüksek fiyat veren tüccara satıyor. TMO’nun alış fiyatı (devlet tarafından belirlenen destekleme fiyatı) piyasa fiyatının epeyce altında kalıyor. O sene, TMO toplam olarak sadece 4 bin ton tüm yeşil mercimek satın alabiliyor. Geri kalan ürün daha yüksek fiyatla tüccara satılıyor. Kısaca 1986 yılında yeşil mercimek piyasasında arz/talep yasaları işliyor. Sonuçta üretici ürününü yüksek fiyatla satabildiği için memnun. Tüccar satın aldığı ürünü kârlı bir şekilde sattığı için memnun. Bir devlet kuruluşu olan TMO kâr ve zararı fazlaca dert etmediği için o da sonuçtan şikayetçi değil. 

1987 yılında yeşil mercimek üretimi artıyor. İktisat ilminin Cobweb (Örümcek Ağı) teorisi devreye giriyor. Bir önceki yılın yüksek fiyatlarının etkisiyle daha çok üretici daha geniş alanlarda yeşil mercimek üretimine geçiyor. Bu kez arz talebi aşıyor. Dolayısıyla piyasa fiyatı düşüyor. Tüccar geçen yılın çok altında fiyat veriyor. Geçen yılın beklentileriyle hayal kırıklığına uğrayan üretici bu kez daha yüksek fiyat veren TMO’nun kapısını çalıyor. Herkes ürününü TMO’ya satmak istiyor. O yıl, 1987, seçim yılı olunca, her zaman olduğu gibi TMO’ya talimat geliyor: “Üreticinin getirdiği tüm ürün alınacak!” Sonuçta 1986 yılında sadece 4 bin ton yeşil mercimek satın alabilen TMO 1987 yılında 200 bin ton yeşil mercimek satın alma durumunda kalıyor. Türkiye’de o yıllardaki yurtiçi yeşil mercimek talebi 60-70 bin ton civarında. TMO geri kalanını ne yapacak? O yıllarda devlet kuruluşlarının izlediği yol belli. Satabildiğini satarsın geri kalanını da birkaç yıl beklettikten sonra bozulunca imha edersin. 

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) yönetimi 1987 yılının bu tablosuna alışılmışın dışında farklı bir yol izleyerek yaklaşıyor. Önce 60-70 bin tonluk iç talebin artırılması için ülke içinde bir pazarlama kampanyasına girişiliyor. Gıda teknolojisi konusunda tanınmış ve saygın bir bilim insanı olan Prof. Dr. Ayşe Baysal hocamız devreye sokuluyor.

Yeşil mercimeğin yüksek gıda değeri medya aracılığı ile geniş kitlelere tanıtılıyor. Çorbasından tatlısına, köftesinden salatasına kadar yeşil mercimekle yapılabilecek çeşit çeşit yemeklerin tarifleri veriliyor. Sonuçta ülke içindeki bu pazarlama kampanyası semeresini veriyor. 60-+70 bin tonluk iç talep 90 bin ton seviyelerine kadar çıkarılıyor. 

Sıra daha da zor olan gelmiştir. TMO elindeki yeşil mercimeği dış piyasalara pazarlayabilir mi? Eldeki stoklar ihraç edilebilir mi?

TMO yönetimi önce, dünyada en çok kuru baklagil tüketen ülkeleri tespitle işe başlıyor. Zira potansiyel pazarlar oralardadır. Bu ülkeler de Kuzey Afrika ülkeleri ile Hindistan, Pakistan ve Bangladeş olarak belirleniyor. Kurumun lisan bilen, yetenekli ve dinamik elemanları pazar araştırması yapmak üzere bu ülkelere gönderiliyor. 

Sonuç umut vericidir. Hindistan’a giden ekip adı turdal olan bir ürün numunesi ile dönüyor. Turdal aynen yeşil mercimek görünümünde ve tadında bir ürün. Hindistan’da turdaldan yapılan pilav benzeri bir yemek bol miktarda tüketilmektedir. Araştırmalar aynı ürünün Pakistan ve Bangladeş’te de tüketildiğini göstermiştir. 

Elde edilen bu olumlu sonuçlar TMO yönetimini heyecanlandırmıştır. Fakat turdalın yeşil mercimekten çok önemli bir farkı vardır. Turdalın rengi sarıdır. Bu durumda yeşil mercimeği bu ülkelere bu ülkelere satmanın yolu rengini sarıya dönüştürmekten geçmektedir. Bunun yolu nedir?

Pazarlamanın bu aşamasında TMO yönetimi zorlanıyor. Yeşil mercimek nasıl sarartılacaktır? Toplantı üzerine toplantı yapılıyor. Üst yönetim, üstünde turdal numunelerinin bulunduğu toplantı masasının etrafında, soruna bir çözüm yolu arar. Hindistan’dan getirilen turdal numuneleri bir yanda, bizim yeşil mercimekler bir yanda öneri üstüne öneri geliştirilir. “Yeşil mercimekleri sarıya boyayalım!” önerisi bile ortaya atılır. Dönemin TMO Genel Müdürü Ahmet Özgüneş, kendi ifadesiyle, sıkıntılı bir şekilde avuçlarındaki yeşil mercimekleri ovalarken, o zamana kadar hiç dikkatini çekmeyen bir gerçeği görür: Yeşil mercimeğin kabuğunun altı sarıdır. Yapılması gereken yeşil mercimeğin kabuğunun soyulup alınmasıdır. 

Hemen Gaziantep’te buğday kabuğunu alan iki fabrika ile anlaşılır. Yeşil mercimekler Gaziantep’e yollanır. Kabukları alınarak sarartılır. Yeni ürünün adı da bulunmuştur. Kabuğu alınarak ihraç edilmek üzere ambalajlanan yeşil mercimek paketlerinin üzerinde İngilizce olarak özenle “Yellow Lentils” (Sarı Mercimek) yazısı işlenmiştir.

Pazarlamanın ilk adımı olarak bu ülkelere bedava dağıtılmak üzere 2-3 bin ton “Yellow Lentils” (sarı mercimek) yollanır. Kısa bir süre sonra ilk sipariş Bangladeş’ten gelir. Bu ülkeye 40 bin ton civarında ihracat yapılır. Siparişler devam eder ve sonuçta 200 bin tonluk yeşil mercimek stoku ülke içi talebin artırılması ve ihracat yoluyla tamamen eritilir. 10-15 yıl, yeşil mercimek konusunda bir pazarlama sorunu yaşanmaz.

Bu başarı ile özgüveni ve piyasa bilgisi artan TMO yönetiminin yeşil mercimek pazarındaki bir başka husus dikkatini çeker. Avrupa ülkelerinde fiyatı çok daha yüksek olmasına rağmen Kanada tipi yeşil mercimek tüketilmektedir. Kanada tipi yeşil mercimek daha iri ve daha gösterişlidir. 

TMO yönetimi Türkiye’de de Kanada tipi yeşil mercimek üretimi için harekete geçer. Yine ilk etapta kuruluşun lisan bilen, yetenekli ve dinamik elemanları Kanada’ya yollanır. Kanada tipi yeşil mercimeğin yetiştirildiği toprak yapısı tesbit edilir. Üretimde kullanılan gübre, ilaç ve diğer girdiler belirlenir. Yurdumuzda da benzer bir toprak yapısı Yozgat’ın Doğankent ilçesinde bulunmuştur. Doğankent’te Kanada tipi yeşil mercimek üretimine geçilir. İlk ihracat hiç akla gelmeyen bir ülkeye yapılır. Venezuela 2 bin tonluk bir siparişle Doğankent mercimeğinin ilk müşterisi olur! 
Bu başarılı girokratımızın GSMH’mıza ve ihracatımıza sağladığı  katkının hesabını okuyucularımıza bırakıyoruz.      
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017