Gülü seven dikenine katlanır

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

Tam da çifte yatırım notuna ulaşmış ve cari açık kaynaklı kırılganlığı azaltacak bir dış finansman kolaylığı elde etmiş olmanın rahatlığını yaşamaya başlamışken bu defa da politik risk algısında artışa yol açan Gezi Parkı gerilimi ile karşılaştık. Üstelik bu gelişme, on yıllar boyunca cesaret edilmemiş bir çözüm süreci ile terör sorunundan kurtulma ümidi doğmuş ve bölgesel gerginliklerde yumuşama belirtileri ortaya çıkmış iken, yani beklenmedik bir zamanda gerçekleşti. Yine de bu riskin diğer risklerden farklı bir niteliği var ve kısa süreli olumsuz bazı etkiler görülse de iyi yönetilmesi halinde orta ve uzun vadede ülke imajına olumlu katkı yapabilecek bir potansiyeli içinde barındırıyor. Özellikle sadece son on yılda pekiştirdiği ekonomik performansıyla değil, sahip olduğu demokratik standartlarıyla da, bölgesindeki diğer ülkeler arasında gelişmiş ülkeler düzeyine en yakın ülke olarak öne çıkmamız kuvvetle muhtemel.

Yatırım algısında kalıcılık

Hep söylüyoruz, yatırımcı algısı sadece not artışına bağlı olmayan, özellikle uzun vadeli sürdürülebilir büyüme ve doğrudan yatırımlar açısından karmaşık faktörlerin dikkate alındığı ve bu arada iç dinamiklerin, yapısal direncin ve esnekliğin önem kazandığı bir karar süreci sonunda oluşuyor. Üstelik not artışının tetikleyeceği sıcak para girişinin varlık fiyatlarında balona yol açma, cari açığın finansman kalitesi yönünden kırılganlığı arttırma gibi tehlikeli yanları da var. Ulaşılan not düzeyini korumak, hele bu düzeyi daha da yükseltmek sadece özenli konjonktür yönetimi ile sağlanabilecek bir hedef değil. Bunun için cari açığa bağımlı büyüme stratejisini rekabet yeteneğine ve yurtiçi katma değer artışına odaklı yeni bir stratejiyle ikame edecek bir programa ihtiyaç var. Bu da hem kamu yönetiminin yapısal reformların gerek ekonomik, gerek siyasal alanda ivmesini arttırmasını, hem de şirketlerin kurumsal kapasitelerini ve verimlilik düzeylerini yükseltmesini gerektiriyor.

Bu bağlamda sürdürülebilir büyümenin, doğrudan yatırım düzeyi ile yakından ilişkili olduğunu unutmamalıyız. Dolayısıyla öngörülebilir ve sürprize yer vermeyen bir iş ortamı beklentisi ağırlık kazanıyor. Öte yandan yenilikçilik ve yaratıcılık da, özellikle rekabet gücü artışı ve yüksek katma değerli üretim için kritik önem taşıyor. Bu özelliklerin gelişmesi, sistemli ve kararlı bir şekilde uygulanacak özendirici ve özgür bir eğitim ve araştırma ortamını ön koşul olarak dayatan zorlu bir süreç; tesadüflere bırakılamaz.

Reform listesinde vergi adımı

Yapısal reform listesinin her zaman öncelikli başlıkları arasında yer alan vergi reformunda uzunca süren suskunluk döneminin de sona erdiğini belirten açıklamalar, bu bakımdan doğru bir zamanlama içinde yapılmış görünüyor. Ayrıntıları henüz belli olmasa da, yapılacak değişikliklerin yıllardır tartışılan ve önerilen reformist önerilerin tümünü içermediği anlaşılıyor. Bu arada istisna ve muafiyetlerin azaltılması, beyanname zorunluluğunun genişletilmesi, kentsel rantların kısmen de olsa vergilendirilmesi olumlu değişiklikler olarak göze çarpıyor. Ancak vergi dışı kalmış kazançları denetlemeye yönelik vergi güvenlik önlemlerine, büyük vergi kaybına yol açan basit usulün kaldırılması ya da büyük ölçüde kısıtlanmasına ilişkin hükümlere yer verilmemiş olması ya da kesin olmasa da ölüme bağlı veraset vergisinin kaldırılması gibi soru işareti yaratan hususlar da var. Vergi tarifesinde de cesur bir adımdan uzak durulduğu anlaşılıyor. Ayrıca tasarının kayıtdışına yönelik bir çabayı yansıtmadığı, arttırılacak yükün ücret ve kira geliri elde edenlerle kayıt içindeki serbest meslek ve ticaret erbabı üzerine konacağı, tarımsal kazançlar ile kesin olmasa da arsa rantlarının büyük ölçüde vergi dışı kalacağı söylenebilir. Umalım ki bu sınırlı yapısıyla da olsa yeni gelir vergisi yasası, vergi hasılatında kamu finansmanını güçlendirecek kalıcı bir artış yaratsın!...

Yine de kamu yönetiminin asıl beklentisinin, vergi idaresi ve denetimindeki etkinlik artışına odaklanacağı anlaşılıyor. Bu beklentinin gerçekçi olması için, kayıtdışına yönelik kollektif bir eylem planının hayata geçirilmesi önem taşıyor.

Zorluklar ilerlemenin maliyeti

İlginç olan şu ki, son on yıldaki başarılı ekonomik performans ve reform süreci bir yandan Türkiye'nin refah yarışındaki iddiasını ve umudunu güçlendirirken, öte yandan varılan aşamada ekonominin ve ülkenin yönetimini daha zorlu ve karmaşık hale getiriyor. Nitekim şimdilerde hem kısa ve orta vadede dış kaynağa zorunlu ihtiyacımız nedeniyle iç pazar cazibesini korumak, hem de sıcak para kaynaklı kırılganlığı dikkatli yönetmek durumundayken, ayrıca küresel konjonktürdeki ve bölgesel politikalardaki riskleri izlemek ve dengeleyici önlemler geliştirmek yükünü de omuzlamak zorundayız. Aynı zamanda artan ve küresel krizden sonra vadesi kısalmaya başlayan dış borçları, makul düzeyde yüksek bir büyüme oranı ile dengelemeye ihtiyacımız var. Yönetimin zorluk derecesinin artışı, bir bakıma ülke olarak artan prestijimizin ve küresel yapıya açıklığımızın doğal maliyeti.

Geçtiğimiz ayda iş toplantıları ve konferans katılımı nedeniyle iki kez bulunduğum ABD'nde bir kez daha gözlemlediğim gibi, Türkiye 15-20 yıl öncesiyle kıyaslanmayacak bir ölçüde önemsenen ve izlenen bir ülke durumunda. Bunun gurur verici ve olumlu yanları kadar riskli yanları da var. Eskiden kimse sizinle ilgilenmezken, şimdi sürekli bir değerlendirme ve evrensel standartlar yönünden teste tabi olma durumunda hissediyorsunuz kendinizi. Ama kabul edelim ki zaman zaman hoşunuza gitmeyen yorumlara yol açsa da bu yeni durum, iddialı vizyonu ve büyük özlemleri olan bir ülkeye daha uygun düşüyor. Hem kendi yarattığımız, hem de dış konjonktürden kaynaklanan riskleri (sözgelişi ABD faizlerinde muhtemel bir yükselişi) sakin karşılayıp yönetmek zorundayız.

Gülü seviyorsak, dikenine katlanmalıyız...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019