Orta sınıf

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Eskişehir, bir sanayi kenti...

Bir eğitim kenti...

Son zamanlarda da bir

turizm kenti...

IBM Türk ile birlikte

düzenlediğimiz Lider

Kentlerle Buluşmalar

toplantısı için

Eskişehir'deyiz...

Toplantı öncesi sanayicilerle

sohbet ediyoruz...

Savronik'in Genel Müdürü

Kenan Işık, yazarımız Rüştü

Bozkurt'a döndü:

"Hocam, orta sınıfı konu

alan yazı dizinizi ilgiyle

okudum...

Bu mesele bizim için

gerçekten çok önemli..."

Akar Makina'nın Yönetim

Kurulu Başkanı Muhittin Ak

devam etti:

"İşimizin geleceğini orta sınıf

belirleyecek..."

 ***

Toplantı sırasında da orta sınıf kavramına

referanslar verildi...

En yaşanılabilir kent sıralamasında

Türkiye'de 2'nci sırada yer alan Eskişehir'e

etkileri üzerinden...

Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir,

orta sınıfın kent için nasıl bir rol oynadığını

anlattı...

Ford Otosan İnönü Fabrikası Müdürü

Mustafa Menkü, "Eskişehir orta sınıfın

yükselişini yakaladı" dedi...

Verilen bilgiye göre, Eskişehir'de beyaz

yakalılar yüzde 20'yi aşmış...

Bunda kentte okullaşma oranının yüzde 100

olmasının da etkisi var...

Eskişehir, iki üniversiteye birden sahip tek

Anadolu kenti...

Türkiye'deki öğretim üyelerinin yaklaşık

yüzde 3.5'Ini barındırıyor ve Türkiye'nin en

çok profesöre sahip ili...

Son olarak Katar'a kablo üretimine yönelik

tesis kuran sanayici Feyzi Kıraç, Eskişehir'in

güçlü yönlerini sayarken, "Bu kent insanları

kültüre önem veriyor, orta sınıf yatırımını

eğitime yapıyor" dedi...

 ***

Bu yazıda amacım, Eskişehir'i anlatmak

değil... IBM Türk ile yaptığımız toptantıyı da...

Onları zaten kısa süre sonra gazetemizde

okuyacaksınız...

Niyetim, Eskişehir örneğinden kalkarak,

Türkiye'de hızla gelişen orta sınıfa ilişkin

biraz bilgi paylaşmak...

Görünen o ki, Eskişehir iş dünyası orta sınıfın

öneminin en çok farkında olanlar arasında...

Ama orta sınıfı herkesin dikkate alması

lazım...

Zira, bugün kim işini geliştirmek şöyle

dursun, korumak bile istiyorsa orta sınıfları

tanımayı, onların ihtiyaç ve isteklerini

izlemeyi ihmal etmemeli...

 ***

Aslına bakarsanız, bir zamanlar orta sınıfın

ortadan kalkacağı düşünülürdü...

Söylenen oydu ki, siyasal literatürde küçük

burjuvazi olarak da tanımlanan bu kesim, ya

zenginleşip toplumsal piramidin üstüne

tırmanacaktı ya da merdivenden kayıp

aşağıya yuvarlanacaktı...

Tartışmalar hala sürüyor ama pek öyle

işlemedi hayat...

Çözülüp, yok olmak şöyle dursun, kontrol

adeta orta

sınıfların eline geçti...

Geniş tüketici kitleleri olarak

herşeye onlar karar

veriyorlar...

Yemeden içmeden tutun da...

Bankacılığa, alışveriş

merkezlerine...

Hemen bütün iş dünyası orta

sınıfların ihtiyaçlarına göre

mal ya da hizmet üretiyor...

 ***

İş dünyası, orta sınıfların

yarattığı kültürel iklimi de

solumak zorunda...

Televizyon programları

onların isteklerine göre

şekilleniyor...

Reklam kuşakları da...

Kitap, dergi ve gazeteler de

öyle...

Tatil paketleri onların

ihtiyaçları dikkate alınarak

oluşturuluyor...

Zengine ya da fakire yönelik üretim yapmaya

karar verdiğinizde yol haritanızı çizdiğiniz o

‘kolay' dönemler çoktan geride kaldı...

Onunla birlikte Mahmutpaşa tarzı

pazarlama da... Bugünün pazarlamacılarının

işi o kadar kolay değil...

Yüksek gelirlisi, orta üst, orta, ortanın altı ve

düşük gelirli kesimleri dikkate almak

zorundalar...

 ***

Bugün, siyasal alanı da tercihleriyle en çok

etkileyen orta sınıflar...

Eskişehirli sanayici Feyzi Kıraç'ın örneğini

verdiği eğitime yatırım yapan aileleri ele

alın...

Daha ana okulundan itibaren, çocukları için

en sağlam geleceği satın almaya çalışan

aileleri...

Ya da 120 ay vadeli daire satın alan

insanları...

"İstikrara" oy vermeleri çok mu şaşırtıcı?

70'li yıllarda umut bağladıkları ‘Karaoğlan'

Bülent Ecevit'i...

80'lerde onları "orta direk" olarak

isimlendiren Turgut Özal'ı...

2001 krizi sonrasında mevcuttan ümidi

kesip yeni arayışlarla AK Parti ve Recep

Tayyip Erdoğan'ı bir düşünün...

Onları oylarıyla iktidara taşıyan orta sınıfların

şifrelerini çözmeden siyasette de başarılı

olmak mümkün değil...

 ***

Orta sınıflar tüm dünyaya damgasını

vuruyor... Daha da vuracak...

Dünyada, her yıl Türkiye nüfusundan daha

fazla insan şehirlere akın ediyor...

Tüketime daha fazla katılıyor...

1900 yılında dünya nüfusunun sadece

yüzde 13'ü şehirlerde yaşıyordu.

Bugün yarısı...

2050 yılına kadar bu oran yüzde 70'e varmış

olacak...

IBM Türk Genel Müdür Yardımcısı Murat

Tozan, "Her yıl dünyaya New York'a

eşdeğer 7 şehir ekliyoruz" diyor...

Çok değil, 1980'li yıllarda Türkiye'de

şehirleşme oranı yüzde 45 düzeyindeydi...

Bugün yüzde 76...

 ***

Hane sayısı da artıyor...

Eldeki son veri 2009'a ait:

19 milyon 208 bin...

Ancak daha 2006'da bu sayının 17 milyon

284 bin olduğunu dikkate alırsak...

Her yıl ortalama 640 bin yeni ev açıldığını

hesaplamak mümkün...

Dolayısıyla, Türkiye'de hane sayısının 20

milyon üstüne çıktığını rahatlıkla

söyleyebiliriz...

Daha da artacak...

Sadece nüfustaki artış nedeniyle değil...

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK)

projeksiyonuna göre, nüfus artış hızımız

2011 itibariyle yüzde 1.28...

2019'a gelindiğinde yüzde 1'in de altına

inecek...

Ancak hane sayısındaki artış devam

edecek...

Şu sıralarda hane sayımız yıllık ortalama

yüzde 3.6 artıyor...

Hane halkı büyüklüğüne gelince; 3.95...

Yani bir evde yaklaşık 4 kişi yaşıyor...

Bu oran AB'de ise 2.40... Demek ki,

Türkiye'nin daha gidecek yolu var...

Unutmayalım, yabancı perakende ve hızlı

tüketim ürünü pazarlayan şirketlerin

Türkiye'ye akın etmesinin de temel nedeni

bu potansiyel...

Geçenlerde katıldığım toplantıda Mey İçki'yi

satın alan Diageo'nun Avrupa Başkanı

Andrew Morgan da "Türkiye'de marka

bilinci yüksek gelişen orta sınıfın kendilerine

fantastik büyüme fırsatı sunduğunu"

belirtiyordu...

 ***

Orta sınıflar oldukça hareketli...

Her ne kadar istikrar unsuru olarak

görülseler de... İç kompozisyonları hızla

değişiyor... Türkiye'de bu süreç çok net

izleniyor... 1990'lardan 2000'e...

2000'den bugüne orta sınıf hayli değişti...

Son dönemdeki değişim gösteren kimi

verileri, sizinle, Görsel Yönetmenimiz Murat

Kaspar'ın hazırladığı geniş grafik aracılığıyla

paylaşıyorum...

Veriler, DEİK ve TAİK tarafından yayınlanan

"Türkiye'nin Küresel Avantajı"

çalışmasından...

BCG İstanbul'un yöneticisi Burak Tansan

New York'ta Amerikalı yatırımcılara

sunmuştu...

Grafikler daha fazla söze gerek

bırakmayacak kadar açık...

Türkiye'de orta sınıflar hızla gelişiyor...

Gelişirken değişiyor ve de değiştiriyor...

Denildiği gibi; ihmale gelmez...

Enflasyon tahmininde her zaman tutan formül

Üçüncü çeyrekte büyüme yüzde 8.2 oldu... Büyüme hızı son dönemde iş dünyasının üzerine en çok odaklandığı konulardan biri... Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, "Bu devir kriz bizi teğet geçti devri değil" diyor...

Eskişehir Anemon Otel'de, Sanayi Odası (ESO) Başkanı Savaş Özaydemir ile konuşuyoruz... Söz önce enflasyondan açıldı. ESO Genel Sekreteri Emre Heper sohbete katıldı:

"Bizim başkanımızın enflasyon tahminleri meşhurdur... Her sene eylül ayında meclis toplantısında mutlaka Savaş Bey'e tahmin yaptırırlar... Ben yıllardır tutmayan bir tahminini görmedim...

Çiller döneminde başkan bir yıl yüzde 138 olur demişti de, pek çok üye, ‘yok canım o kadar da olur mu' diye karşı çıkmıştı... Ama o yıl enflasyonda Cumhuriyet rekoru kırıldı..."

İşin sırrını Özaydemir'e sordum:...

"Formül basit" dedi; "Bütçe açığının bütçeye oranını 5 ile çarpacaksınız..."  Diyelim ki oran yüzde 5...  Çarpın beşle; yüzde 25... Bütçe açığı, piyasaya 5 misli intikal ediyor...

Ben de bu hesabı Demirel'den öğrendim... Merak ettim: Peki önümüzdeki sene ne olur? "Bütçede pek açık yok... Çift hane olabilir ama korkulduğu gibi enflasyon fazla fırlamaz..."

Sıkıntı en çok dört çeyrek sürer

Hazır tahminlere başlamışken, soruyorum: 2012'de ekonomiyi nasıl görüyorsunuz? "Kasımdan itibaren sıkıntı başladı aslında" diyor Özaydemir, "Avrupa'nın, Yunanistan'ın tozu bize de bulaştı biraz... Ama merak etmeyin, Türkiye'ye vereceği sıkıntı uzun sürmez... En fazla bir yıl... Bakın, daha önceki krizlere...

En çok dört çeyrek... İkisi aşağıya doğru... İkisi yukarıya... Çoğunlukla da sıkıntılar bu aylarda başlar... Çünkü ağustos tatilinin sonuçları iki ay sonra hissedilir... Kasım gibi şirketlerin nakit

akışlarının yetmediği ortaya çıkar... Bu sefer de en derinini şubat, mart gibi yaşarız... Bankacıların da sendikasyon dönemi...  Bu sene, ‘fazla para yok' diyebilirler... Nisan sonunda maksimum dip görülür... Mayıs sonrasında, mevsimsel düzelmelerin de etkisiyle, haziran, temmuz, ağustosda yavaş yavaş yukarı çıkarız... Gelecek sene kasıma geldiğimizde, sıkıntıyı atlatır, 2013 şubat-martında ise nereye yatırım yapsak diye etrafa bakmaya başlarız..." "Yalnız ben önümüzdeki sene için de bir umut taşıyorum... Türkiye için bir fırsat penceresi var" diye devam etti Savaş Özaydemir:

"Sayın Başbakan Erdoğan'ın Van depreminden sonra gündeme getirdiği, ‘çürük binaları yıkalım, yerine yenisini yapalım' projesi de iç piyasayı canlandıracaktır... 1929 ekonomik bunalımı

sonrasında Amerika'da bir Tennessee Valley girişimi vardır... Başkan Roosevelt'in 1933-36 arasında uyguladığı reform niteliği taşıyan "New Deal" programının en önemli projelerinden biridir... İşte Başbakan'ın kentsel dönüşüme ilişkin söyledikleri de ona benziyor... Biliyorsunuz, inşaat sektörü ekonominin lokomotifi... Bu krizi atlatmamıza epey yardımcı olacağını düşünüyorum... "

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar