Piyasalarda yaşanan mini kriz

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE fatma.melek@akbank.com

ABD ve Avrupa'daki yüksek kamu borcu, Avrupa bankacılık sisteminin karşı karşıya kaldığı ülke riskleri ve siyasi karar alma sürecindeki güçlükler Ağustos-Ekim başı arasında dünya piyasalarında bir mini krizin yaşanmasına sebep oldu.

Bu süreçte, riskten kaçma eğilimi artarken gelişmiş ülkelerin hisse senetleri ortalama %18 değer kaybetti. Avrupa bankalarında %50'ye varan düşüşler görüldü. Almanya ve Fransa borsaları iki ay gibi kısa bir sürede %25 geriledi.

Bu durumun gelişen ülkelerin büyümesini etkileyeceği endişeleri ile bu ülkelerin hisse senedi piyasalarında ve para birimlerinde hızlı düşüşler gerçekleşti. Emtia fiyatlarında geri çekilmeler yaşandı. Gelişen ülke borsaları %25 gerilerken, Brezilya, Rusya, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerin para birimleri %20 değer kaybetti. TL'de bu dönemdeki kayıp %12 ile daha sınırlı olmakla birlikte Kasım ayı başından itibaren kayıp %32'ye ulaştı.

Son günlerde ise Avrupa bankalarının yeniden sermayelendirilmesine ilişkin güçlü bir irade ortaya konulması ile tansiyonun bir miktar azaldığını görüyoruz. Borsalar ortalama %10 civarında toparlanırken, gelişen ülke para birimlerinde de %5 civarında bir toparlanma oldu.

Çarşamba günü Avrupa Komisyonu Başkanı Borroso, Avrupa bankalarının geçici olarak daha fazla sermaye bulundurmaları, bankaların temmettü ve prim ödemelerine ise kısıtlamalar  getirilmesinin gerektiğinin altını çizdi. Avrupa Bankacılık Kurulu bankaların çekirdek sermaye yeterlilik oranını %9'a yükseltmeleri konusunda fikir birliğine vardı.

Gelişmiş ülkeler durgunluk ortamında: ABD'de önümüzdeki 2 yıl daha düşük büyüme bekleniyor. Toparlanmanın zayıf olmasında tüketicilerin harcamalarını artırmamaları temel unsur. Bu temkinli duruşta da konut sektörü belirleyici: Konut fiyatları kriz öncesi seviyesinin %30 altında, hanehalkında borç azaltma süreci devam ediyor; borçların harcanabilir gelire oranı %130'dan % 114'e geriledi. ABD'de konut piyasası toparlanmadan sağlam bir büyüme beklenmiyor.

Maliye politikalarında da bir çıkmaz var. Cumhuriyetçiler harcamalarının artırılmasına sıcak bakmıyor. Kontrollü bir şekilde orta-vadede vergi geliri olarak dönecek şekilde kamu harcamalarının artırılması olumlu olabilecek.

Sorunların çözümü büyük ölçüde Fed'in üzerine kaldı. Fed'in bilançosu parasal genişleme (varlık alımı) ile birlikte 2008 krizinden beri üç kat artış gösterdi (2.9 trilyon $). Bu süreçte para arzı arttığı için doların değeri geriledi. Parasal genişleme ile birlikte yaratılan paranın krediye dönüşmesi amaçlanıyordu. Ancak bu, tam olarak planlandığı gibi yürümedi; bu parayı alan kurumlar Fed'e tekrar yatırdılar ayrıca kredi koşulları özellikle hane halkı ve küçük işletmeler için daha da sıkılaştı.

Fed, Eylül 2011'de "Operation Twist" olarak adlandırılan programını açıkladı. Programın 2. miktarsal genişlemeden 2 önemli farkı var. Fed 2012 Haziran sonuna kadar vadesi gelen 400 milyar $ tutarında kısa vadeli menkulu satarak yerine aynı miktarda uzun menkul değer alacak. Piyasada daha uzun vadeli bono arzı azalacağı için program, yatırım kararlarında önemli olan, uzun vadeli faizler üzerinde aşağı yönlü baskı yaratacak.

İkinci önemli farklılık; Fed konuta dayalı menkul kıymetlerden gelen gelirlerini de yine konuta dayalı menkul değerlere yatıracak. Bu süreçte Fed'in bilançosu değişmeyeceği için parasal genişleme ABD'de kontrol altına alınıyor.

Bankalar euro bölgesinde kredilerin temel kaynağı olduğu için Avrupa Merkez Bankasının aldığı önlemler kredi akışını sağlamaya yönelik önlemler oldu. Bankalara likidite veriliyor. Son olarak da tahvil alımına başlandı. Mayıs 2010'dan beri, Avrupa Merkez Bankası kamu borcu problemi yaşayan ülkelerin 164 milyar $ tutarındaki tahvilini aldı. Tahvil alım programı devam edecek gibi görünüyor.

ABD ve Euro Bölgesinde çok düşük faizler, sağlanan likidite destekleri ekonomileri canlandırmaya, kredi akışını yeniden sağlamaya yetmedi. Risklerden dolayı bu likidite merkez bankasında biriktiriliyor.

17 parlementolu euro bölgesinde ve ABD'de fikir ayrılığı olan Kongrede hızlı karar alınamıyor. Bu süreçte de merkez bankalarına daha fazla yük biniyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016