7 milyon erken ölümün sebebi: Hava kirliliği

TSKB Ekonomik Araştırmalar, kalkınma odağıyla hazırladığı “Hayat Bir Nefes Derinden” başlıklı raporunda dünya genelinde 300 milyon çocuğun kabul edilebilir seviyeden 6 kat fazla hava kirliliğine maruz kaldığının altı çiziliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

TSKB Ekonomik Araştırmalar, yayımladığı “Hayat Bir Nefes Derinden” başlıklı yeni çalışmayla hava kirliliğinin iktisadi ve sosyal etkilerini kalkınma perspektifi ile inceliyor. Rapora göre; her yıl dünya çapında 7 milyon erken ölüme sebep olan hava kirliliği, günümüzde en önemli çevresel sağlık problemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) aktarımlarına göre ise dünya genelinde 300 milyon çocuk, kabul edilebilir seviyeden 6 kat fazla hava kirliliğine maruz kalıyor. Bu kirlilik tehlikeli boyutlara ulaştığı dönemlerde, plansız eğitim duraklamasına sebep olarak, çocukları ve gençleri olumsuz yönde etkileyebiliyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hava kirliliğinin sağlık sorunlarının önemli sebeplerinden biri olarak karşımıza çıktığını anlatan raporda; Washington Üniversitesi’nde bulunan Sağlık Metrikleri ve Değerlendirme Enstitüsü verilerine göre, Türkiye’de en çok ölüm ve sakatlığı bir araya getiren risk faktörleri arasında hava kirliliğinin de bulunduğundan bahsediliyor. Risk sıralamasında 2009 yılında 6’ncı sırada olan hava kirliliğinin 2019 yılında 5’inci sıraya yükselmesi dikkat çekiyor. Buna karşın, Dünya Bankası tarafından 2022 yılında yayınlanan Türkiye’ye ilişkin ‘Ülke İklim ve Kalkınma Raporu’, Türkiye’nin hava kirliliğini azaltmada ilerleme kaydetmiş olduğunu belirtiyor. Toz, polen, küf gibi 10 mikron ve daha küçük parçacıkları ifade eden PM10 (partikül madde) ve azot dioksit (NO2) konsantrasyonlarının, Türkiye’nin ekonomik büyümesine göre azaldığı gözlemleniyor.

Hava kirliliği, ekonomiyi de etkiliyor

Hem dünyanın hem de Türkiye’nin hava kirliliği ile mücadele konusunda kat etmesi gereken uzun bir yol olduğunu ortaya koyan rapor, kamu ve özel sektör iş birliklerinin güçlendirilmesinin önemine dikkat çekiyor. Belediyelerin, şirketlerin ve bireylerin sorumluluk alarak birlikte atacağı adımların etkili olacağına değinen çalışmada, hava kirliliği ile mücadele kapsamında geliştirilecek finansman olanaklarının da ilavesiyle dünyanın ve Türkiye’nin hava kalitesinin artırılmasına destek olunacağı vurgulanıyor. Hava kirliliğinin yarattığı risklere sadece sağlık ve çevresel boyuttan bakılmaması gerektiğine işaret eden raporda; hava kirliliğinin, doğrudan ve dolaylı olarak ekonomiyi de etkilediğine dikkat çekiliyor.

Türkiye, hava kalitesi açısından 46.sırada yer alıyor

Hava kirliliği ve iklim değişikliği arasında karmaşık bir ilişki bulunurken, bu ilişki “madalyonun iki yüzü” olarak adlandırılıyor. Hava kirliliği, iklim değişikliğini etkilediği gibi iklim değişikliği de hava kirliliğini tetikliyor.

Gelişmekte olan ülkeler daha yüksek hava kirliliği ile mücadele ederken, kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve düşük gelir grubundakiler için hava kirliliğinin olumsuz etkileri daha hissedilebilir seviyede yaşanıyor.

İklim değişikliği sebebi ile sayıları artan orman yangınları, çevrelerindeki bölgelerde hava kirliliğini artırdığı gibi bölgesel hava kalitesini de etkiliyor.

Hava kirliliği kaynaklı küresel erken ölümler nedeniyle oluşan yıllık işgücü geliri kayıpları, 1995 yılındaki 47 milyar dolardan 2015'te yaklaşık 179 milyar dolara ulaşmış durumda.

Hava kirliliği nedeniyle erken ölümlerden kaynaklanan refah kaybının 2015 yılındaki 3,16 trilyon dolardan 2060 yılında 18,3-25,3 trilyon dolara yükselebileceği öngörülüyor. Hava kirliliği, hava kalitesine bağlı olan tarımsal verimde bir azalmaya neden oluyor. Gelişmekte olan birçok ülkede sanayideki gelişmelerin ve kentleşmedeki artışın, tarım üzerindeki olumsuz etkileri hissediliyor.

“2021 Yılı Dünya Hava Kalitesi Raporu”na göre, en yüksek ortalama PM2,5 konsantrasyonuna sahip ülke 76,9 ug/m3 değeri ile Bangladeş. Türkiye ise 20,0 ug/m3 değeri ile 117 ülke arasında 46’ncı sırada.

Rapor için hazırlanan çalışmada kullanılan Türkiye’deki 26 şehre ilişkin mevcut veriler, üretim ile hava kirliliği göstergesi arasında doğru yönlü bir ilişkiye işaret etmiyor. Bu durum, hava kirliliğini artırmadan üretimin artırılabileceğini ima ediyor.