Pekmezi üzümden daha değerli

Şekline bakarsanız baklagil, ağacına bakarsanız meyve olan keçiboynuzu faydasını da bu karmaşık yapısından alıyor. Sert lifleri bağırsakları koruyor. Zengin E vitamini içeriğiyle astımdan gribe her derde deva oluyor...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YAVUZ DİZDAR

Keçiboynuzu çok ilginç bir meyve. Yapısal olarak ağaca benzer bir özellik gösteriyor ama meyvesinin biçimine baktığınızda aslında baklagiller familyasına dahil görünüyor. Onu değerli yapan belki de budur. Baklanın aksine çekirdekleri yenemeyecek kadar serttir, başka amaçlarla kullanılır. Meyvenin bakla için kabuk sayılacak yuvası yenir ya da kullanılır. Bu bölge aslında çekirdeklerin korunması için mevcut, başlangıçta yeşil olmakla birlikte olgunlaştıkça kararıp bildiğimiz koyu kahverengi görüntüsünü alır. Tarihteki kullanımı ise çok eskidir.

Kadim kültürlerden beri biliniyor

Çok eski kültürlerde tıbbi bitkilerden biri olarak kabul edilmiştir keçiboynuzu. Tıpkı kestane gibi, keçiboynuzu da özellikle solunum yolları hastalıklarının tedavisinde kullanılmıştır. Yenilen kabuk kısmı etkili olmakla birlikte serttir, tadı ise kendine özgüdür. Baskın bir tadı alamayabilirsiniz, lakin diğer meyvelerin aksine çok fazla şeker barındırmaz, liften yana da çok zengindir. Dolayısıyla “Bir damla bal için bir çuval keçiboynuzu” yakıştırmasını hak eder, değeri de aslında buradan gelir. Kan şekerini etkileyebilecek kadar serbest şeker barındırmaz ama mineral açısından çok fazla zengindir.

Mineral bombası 

Kulağa garip geliyor ama keçiboynuzunun kalsiyum, magnezyum, çinko ve fosfor içeriği çok yüksektir. Bunlardan çinko pek çok vücut işlevinin sürdürülmesinde elzemken, fosfor enerji metabolizması için gerekiyor. Dolayısıyla pekmez haline getirildiğinde, ki bu çok kolay değildir, üzüm pekmezine üstünlük gösterir keçiboynuzu. Günümüzde değeri anlaşıldıkça tüketimi de artıyor ama türev ürünlere de dönüştürüldüğünü görüyoruz. Mesela una çevrilirse unlu mamullere üstünlük sağlıyor. Endüstri genellikle kakaonun girdiği ürünlerde kullanıyor keçiboynuzunu. Siz de evde yaptıklarınızda keçiboynuzu unundan faydalanabilirsiniz. Nedendir bilinmez, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde çok olumlu etkileri olduğu biliniyor bu meyvenin. Beri yandan erkeklik hormonunun miktarını yükselttiğini, yani dolaylı etkiler yaptığını söyleyen çalışmalar da vardır.

Solunum yolları enfeksiyonlarında etkili!

Evet geleneksel tıpta akşamdan ıslatılan birkaç keçiboynuzunun soğuk algınlığı tedavisinde kullanıldığını görüyoruz. Bu formülün astıma iyi geldiği genel kabul gören bir konu. Üstelik hem yapımı kolaydır hem de bir zararının olmadığı açıktır, alerjisi olan çocuklarda bile fayda sağlar. O nedenle ilaca başvurmadan önce tercih edilebilecek güvenli ve etkili seçeneklerden biri keçiboynuzu. Kurutulmuşunu yemek de keyiflidir ama çekirdeklerine dikkat etmek kaydıyla. Zira çocuklar yutabilir. Keçiboynuzu E vitamini açısından çok zengin. Soğuk algınlıklarında doğal E vitamini kaynağını oluşturuyor. Akdeniz coğrafyasındaki ülkelerde bol yetişebiliyor olması avantajımız elbette. Ağacı genellikle kendiliğinden biter, siz de faydalanırsınız.

Sert lifleri bağırsak dostu...

Keçiboynuzu yiyenlere fazla sert gelir ama zaten avantajı da buradadır. Özellikle kabızlık gibi sorunların giderilmesinde bu lif mucize yaratır. Günümüzde gıdaların liften yana fakir ve rafine olduğunu düşünürsek, sindirim sistemi sorunlarını çözmek için bu sert liflerin ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlarız. Üstelik un haline getirseniz de bu lifler kaybolmaz ve kütle etkisi yaratır. Yani hem besler hem de sindirim sistemini düzenler.

Bu konularda ilginizi çekebilir