İşte Yemen'deki kavganın sebebi

''Kararlılık Fırtınası'' adı verilen operasyonla sarsılan Yemen'de, kavganın sebebi Bab'ül Mendeb boğazı olduğu belirtildi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Sekiz Arap ülkesinin oluşturduğu (Suudi Arabistan'ın öncülüğünde Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Ürdün, Sudan, Kuveyt ve Fas) koalisyon Husilere yönelik hava operasyonu başlatmıştı. Mısır ve Pakistan yönetimleri de koalisyona destek verebileceklerini açıkladı. 

İran destekli Husi Ensarullah Hareketi'ne ve ''Devrik lider'' Ali Abdullah Salih'e bağlı askeri üslere düzenlenen operasyona ''Kararlılık Fırtınası'' ismi verilirken, bölgede ''İran yükselişni'' durdurmak isteyen koalisyon Yemen özelinde operasyonları sürdürmekte kararlı gözüküyor. 

Kilit noktası Bab'ul Mendeb 

Geçen yılın Eylül ayında başlayan Husi ilerleyişi, geçtiğimiz aylarda ''önü alınamaz'' bir boyuta ulaşınca operasyonun kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Ancak Suudi Arabistan ile İran'ın Yemen'deki esas kavgasının sebebi  Babu'l Mendeb boğazı gösteriliyor. İran'ın boğaz üzerindeki emelleri Husi ilerleyişi ile ''sonuca ulaşmak'' üzereyken gelen müdahale, Bab'ul Mendeb'i tekrar gündeme taşıdı. 

Dünyada gemiyle taşınan petrolün yüzde 8'i geçiyor 

Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Bab'ul Mendeb, aynı zamanda Afrika ile Arap Yarımadası'nı da birbirinden ayırıyor. Kuzeydoğu kıyısında Yemen, güneybatı kıyısında ise Somali ve Cibuti'nin yer aldığı boğazdan bir yıl içerisinde dünya genelinde ''gemi ile taşınan'' petrolün yüzde 8'i geçiyor. 

Dünya petrol arzının kritik bir noktasında bulunan Bab'ul Mendeb kelime anlamı olarak "Hüzün Kapısı" anlamına geliyor. Boğaz, Hint Okyanusu ile Güneydoğu Asya'yı Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz'e ve Avrupa'ya bağlayan dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biri olarak gösteriliyor. 

Ayrıca boğaz, Afrika Boynuzu ülkeleriyle birlikte Mısır ve Sudan gibi ülkelerin de üzerinde ''güç oluşturmak'' noktasında kritik bir yerde duruyor. 

Husilerin ülkenin güneyindeki ''direniş görmeden'' ilerleyişi operasyonun fitlini ateşlerken, Husi ilerleyişinde etkin rol alan devrik lider Ali Abdullah Salih'e bağlı birlikler de operasyonların hedefinde. Salih'in gece düzenlenen operasyon sırasında Sana'daki konutundan güvenli bir yere geçtiği ifade ediliyor. 

Operasyon nasıl başladı 

Yemen'de Arap Uyanışı etkisi ile 2011 yılında dönemin cumhurbaşkanı 33 yıllık rejimin lideri Ali Abdullah Salih'e karşı halk ayaklanmaları başladı. Yaklaşık bir yıl süren ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı (Islah Partisi) önderliğindeki isyan neticesinde Salih, yetkilerini yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'ye bırakmıştı. 

Birleşmiş Milletler (BM) ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) garantörlüğünde girilen 2 yıllık geçiş süreci Hadi liderliğinde devam ederken, 2014'ün Eylül ayında Husi Ensarullah Hareketi militanları ağır silahlarla başkent Sana'ya girerek 3 günde kenti kontrolü altına aldı. 

Ülke siyasetine ''Darbe'' olarak nitelendirilen askeri müdahale Hudeyde, İbb, El Beyda gibi önemli kentlere doğru ''ilerleyişe'' dönüşünce, Cumhurbaşkanı Hadi Sana'daki Husi militanların kontrol altında tuttuğu kontundan kurtularak Aden'e geçmişti. 

Hadi, Aden'de çevre illerden, kabilelerden, bölge valilerinden ve silahlı Güney Halk Komitesi gibi gruplardan destek alınca Husiler gözlerini Aden'e çevirdi. Önce Taiz'e silahlı kuvvetlerini gönderen Husiler sırasıyla Aden çevresindeki Dali ve Lahic kentlerini ele geçirdi. Lahic'de Amerika Birleşik Devletleri'nin boşalttığı el-Aned üssündeki askeri mühimmat, ağır silahlar ve zırhlı araçlar güneyli milislerin eline geçince ''kanlı bir savaş'' beklentisi artmıştı. Ancak beklentilerin aksine Husiler yine direniş görmeden Aden'in bazı bölgelerine girdi. 

Aden'de gerilim tırmanırken, Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçisi Adil el-Cubeyr, ABD'de yaptığı açıklamada, operasyonun saat 19.00'da (TSİ 01.00) başladığını kaydetmişti. Cubeyr, Husilerin "her zaman şiddet yolunu seçtiğini" belirterek, "Yemen halkını ve meşru hükümeti korumak için gerekli her şeyi yapacağız" dedi.  

Operasyona bazı Körfez ülkeleriyle 10 ülkenin destek verdiğini kaydeden Cubeyr, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi'nin talebi üzerine operasyona başladıklarını vurgulamıştı. 

Yemen Cumhurbaşkanı Hadi, Husilerin Aden'e ilerleyişi üzerine bu kentteki konutundan ayrılmış, hem BM Güvenlik Konseyi'ne hem de Arap ülkelerine mektup göndererek, Husilerin ilerleyişinin engellenmesi için askeri müdahale dahil her türlü önlemi almalarını istemişti. 

İran: "Husileri destekliyoruz" 

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti, Yemen'deki "Husileri" desteklediklerini açıkladı. 

Velayeti, Hizbullah'ın ülkeye yönelen tehditlere karşı Lübnan ordusunun yanında yer aldığını hatırlatarak, "Hizbullah'ın Lübnan'da üstlendiği rolü, Ensarullah'ın da Yemen'de üstlenmesini umut ediyorum" ifadelerini kullandı. 

Husi Ensarullah Hareketi İran'la aynı çizgide 

Husi Ensarullah Hareketi'nin, liderlerinin 80'li yıllarda İran ve Lübnan'da aldıkları eğitimler sonrası ideolojik açıdan Yemen'deki Sünni ve Zeydi hareketlerden bağımsızlaşarak, İran yönetimiyle aynı çizgide 12 İmamcı Şii bir siyasal oluşuma dönüştüğü değerlendirmeleri yapılıyor. 

Husiler, demokratik ve çoğulcu bir devlet yönetimini reddederek, devletin meşruiyetinin Hz. Muhammed'in soyundan gelen yöneticilere ait olması gerektiğini iddia ediyor. 1979 Devrimi sonrası İran'da kurulan, din adamlarının egemen olduğu, "Velayet-i Fakih" sistemine benzer bir "İmamlar devleti" talep eden Husiler, Yemenli analistler tarafından İran yönetimiyle koordineli olarak hareket eden, Lübnan Hizbullah hareketine benzetiliyor. Husilerin devlet teorisi,  Husi soyunun Hz. Muhammed'e dayandığı ve dolayısıyla devletin egemenlik hakkının Husi soyuna ait olduğu iddiasına dayanıyor.   

Bu konularda ilginizi çekebilir