Temel hammadde ve ara mallarının da üretim açığını kapatmalıyız!
Technocast Otomotiv Sanayii ve Ticaret A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı S.Necat Öney, “Diyelim ki en ileri teknolojileri getirdiniz; o teknolojilerin dilinden anlamayan insan gücüyle tam kapasite çalışarak yüksek verime ulaşabilir misiniz?” diye soruyor.
RÜŞTÜ BOZKURT
Bilgi Çağı olgunlaşırken hayata dokunan her şeyde bir “teknotrend boyutu” var.Bir kez daha anımsatalım: “Teknoloji, insanın çıplak gücüyle yapamadığını, aklını kullanarak bulduğu araç ve metotlarla yapmasıdır.” Bu tanım çerçevesinde baktığımızda, insan yaşamının bütün derinlikleri teknolojiyle etkileşim halinde.
Gelişmekte olan ülkelerin önemli eksikliklerinden biri, sosyo-ekonomik ve teknik sorunlara ilişkin “ciddi fikirlerin yerine sloganları” koymaktır. Teknoloji konusunda da, gelişmelerin yaşamı kolaylaştırıcı ve zorlaştırıcı yönlerinden bağımsız anlatımlar; hızla “teknoloji fetişi” oluşturmaya kayıyor. Magazinleşmeden uzak durabilmek için tartışılan konuların “işletme odaklı” olması ve “insan yaşamına dokunan özünün” öne çıkarılması gerekli.
Yaptığımız söyleşilerde “dinamik karşılaştırmalı üstünlük” yaratacak alanlara yönelmeyi hedeflemeliyiz. Bir kruvaziyer gemisinde yaş ortalamasını düşüren teknoloji kullanımının önemini kavramalıyız. Geminin uğradığı limanların çevresiyle bağ kuran artırılmış gerçekliğin gelir artıcı etkilerine odaklanmalıyız. Gemi içinde çocukların güvenliğini sağlayan teknolojik gelişmelerin hizmet üretimine yönelen talebi nasıl arttırdığına bakmalıyız. Bu bizi rekabet edebilir alan seçimi, rekabet edebilir yer seçimi, rekabet edebilir teknolojik donanım, rekabet edebilir ölçek ekonomisi ve rekabet edebilir yönetim anlayışı arayışına götürüyor. Değişim ve dönüşümlerin hayata dokunan yanlarına ilişkin iş insanlarımızın farkındalığını artırmaya katkı yapar.
Ülkenin gündemi: Cari açığı kapatma…
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 44 yıllık deneyim ve birikimi olan bir iş insanıyla birlikteyiz. Zihnimizde kalın çizgiler halinde yer etmiş düşünceler var: Katma değeri artırılan, net döviz katma değeri yükseltilen ve küresel pazarlara yönelen üretim aşamasına geçmeliyiz, diye düşünüyoruz.
Technocast Otomotiv Sanayii ve Ticaret A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı S.Necat Öney’e soruyuz: “Günlük medyanın bütün kanallarına da yansıyan net döviz katma değeri yükselen ürünlerle cari açığı kapatabilir miyiz?
Farklı bir yanıtla karşılaşıyoruz: “Türkiye temel hammaddelerini ve ara malları üreten bir ülke olmalı ki cari açığı kapatan bir üretim yapısına doğru ilerlesin. Hızla temel hammaddeleri ve ara malları üreten tesisleri en yeni teknolojilerle donatmamız gerekiyor. Bu yeni teknolojilerin ihtiyacı olan eğitimli insan arzını da yeterli hale getirmezsek, aşırı beklenti yaratır; beklentinize ulaşamayınca da ‘bizden adam olmaz’ diye kendimizi vurmaya başlarız!” Beklentilerimizden farklı şeyler söylediğini sezen S. Necat Öney, “Diyelim ki en ileri teknolojileri getirdiniz; o teknolojilerin dilinden anlamayan insanla tam kapasite çalışarak yüksek verime ulaşabilir misiniz? Bugün Y ve Z kuşağına adam yetiştiriyorsunuz ama, katma değeri artıracak ürün üretimi için insan kaynağı açığını kapatamıyoruz; nitelik bakımından da çöküntü yaşadığımızı bütün iş insanlarımız iyi biliyor. Sahada çalışacak ve işini gerçekten bilen bir mühendis alt yapınız yoksa gelişme yaratabilir misiniz? Sık sık dile getirilen modernizasyon yatırımları yapmak yeterli olur mu? Olmaz! Sizin kendi iş yerinizde yetiştirdiğiniz adam tam verim alacağınız zaman işyerini terkediyorsa, modernizasyon yatırımları yaparak, katma değeri artırmak, net döviz katma değerini büyütmek sözde kalmaz mı?” Çözüm yolu da gösteriliyor
Yaşamış olmanın derin bilgisi ve içtenliğinin yansıttığı sözler zihnimi karma karışık hale getiriyor. Hızla modernizasyon yatırımlarının yapılmasını, dijital teknolojiye uyum yatırımlarının paralel yürütülmesi gerektiğini yazıp duruyoruz. Öney’e düşüncelerimizdeki ısrarı aktararak, “ Sizden ne olduğunu öğrendik, şimdi neyin nasıl yapılması gerektiğini söylemek de bizlerin sorumluluğu değil mi?”sorusunu yöneltiyoruz. Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği somut alanlara odaklıyor yanıtlarını :
• Seçici, dinamik mukayeseli üstünlük yaratacak strateji ve politikalara ihtiyaç var. Kimlerle nasıl bir işbirliği yapacağız? Know how alma stratejimiz nedir? İlave bir modernizasyona 15 yıl ihtiyaç duymadan nasıl yaparız? Bütün bunları proje-odaklı ve fizibilite raporlarına dayanarak yapabilmeliyiz.
• İkinci adım, temel mühendislik plastikleri üretim kapasitesini artırmaktır. Sadece PETKİM var. Ürettikleri sınırlı, maliyetleri de dünya fiyatlarının üzerinde. Yerli hammadde arzı yaratmalıyız. • Aluminyum ve türevleri ithal ediliyor. Yaklaşık 4 milyar dolarlık ithalat var. Bu bağımlılığı azaltmalıyız.
• Yüksek alaşımlı çelik üretimimiz yeterli değil. Biz Almanya , İtalya , Rusya gibi ülkelerden yüksek alaşımlı çelik satın alarak üretim yapıyoruz.
• Paslanmaz çelikte dışa bağımlılığı ortadan kaldırmamız gerekiyor.
• Ayrıca hayvancılık ve tarım gibi alanlarda her gün medyada çarşaf çarşaf eksiklerimiz anlatılıyor.
• Medikal araç-gereçlerin yüzde 90'dan fazlasını ithal ediyoruz. Sonra bir an duraksıyor ve bir soru yöneltiyor: “Hammadde ve ara mallarında bu kadar dışa bağımlı iseniz, cari açığınız kapanır mı? Sadece saydıklarıma yapılan döviz cinsinden ithalat bedellerini alt alta koysanız cari açığın yarısına denk gelmez mi?” Bu yürekten gelen sese hep birlikte kulak vermeliyiz. İnandırıcı gerekçelerimiz yoksa, haklılığını teslim edip, ’çözüm söylenmiyor’ diye savunma kolaycılığına da kaçmamalıyız…
Endüstri 4.0 aşamasına geçebilmek…
Orta ölçekli bir işyerinin 44 yıllık deneyimli yöneticisine, günün konusu olan “Endüstri 4.0 aşamasına geçişin” ne kadar mümkün olduğunu da soruyorum:
Sözlerine, “Uzağa gitme, bu işyerinden bakalım” diye başlıyor ve sürdürüyor: "Program bilen insan lazım. Hindistan’dan gelen insanlara yazılım yaptırıyorum. Bu bana eğitim sistemimizin yeniden yapılandırılması ihtiyacını da anlatıyor”. Sonra, sivil toplum örgütlerinin kendi programlarını siyasi irade ve bürokrasiye dayatması konusunda bir korku ortamı olduğuna ilişkin kanımı paylaşıyorum. Necat Bey ,”Ne yazık ki korku ve kaygı üretimi bu ülkenin sorunu. Başkalarının ürettiği kadar kaygıları kendimiz de yaratıyoruz. Akılcı eleştirinin öne çıkmasından birey olarak da kurumlar olarak da kaçınıyoruz. Fuarlara katılıyorum; bilgilerin ne kadar açık bilgi haline geldiğini gözlüyorum. Bizim sorunları ve çözümleri daha net, daha özgür bir anlayışla tartışmamız lazım” diyor.
"Bu ülke bizim, yatırım yaparım"
Gelecek yıllara ilişkin yatırım planlarını da öğrenmek istiyorum Öney’in. Üç alt başlıkta topluyor:
• Bu ülkede yatırım yapmaya devam edeceğim. Uçak jantlarını yerli olarak yapmayı planlıyorum.
• Tıbbi alanda yatırım yaptım: Endeskopi aksesuarları üretiyorum. SGK ihalelerine giriyor ve kazanıyorum…
• Medikal konularda büyümek istiyorum. Balon ve kateter üretiyoruz. Bu ürünler safra kesesi taşını ameliyatla değil ağızdan çıkartmak için yapılan endoskopi işleminde kullanılıyor. Bu sayede hasta yatmadan evine gidiyor. Yatırımların çekiciliğini artırmak için neler yapılması gerektiğini de altı alt başlıkta toplayarak özetliyor:
• Büyük şehirlerdeki toplu taşıma sistemleriyle bağlantılı yeni nesil OSB’ler yatırımcının işini kolaylaştırır.
• Her OSB’nin içinde en az iki meslek okulu olmalı. Nitelikli insan gücü arzının yeterli olması önemli.
• Mülkiyeti rant yaratmayacak bir OSB modeli gelişmeli.
• Vergi düzenlemeleri teşvik edici olmalı
• Teşvik Sistemleri gözden geçirilmeli: Herkesi teşvik ederek bir yere varmayız. Ciddi projesi olan teşvik edilmeli. OSB’lerin yönetimi de orada iş yapan insanların inisiyatifinde olmalı.
• Çin’de temel hammaddeleri devlet topluca satın alarak maliyet avantajı yaratıyor. Pazarlık gücünü kullanıyor. Sanayicisine ucuz fiyatla girdi sağlıyor. Bunu biz niye yapmıyoruz?
• Çin’ den gelen mal düşük fiyatlı ama zarar etmiyor. Girdilerini bizden daha ucuz sağlıyor.
• Enerji bizden ucuz. Yılda 300.000 metreküp üstünde kullanan tüketiciye doğalgaz zammı yapılır mı?
Bizim işletme ölçeklerini, verimliliklerini ve piyasaya erişme gücünü artırma hedeflerimizle bu karar çelişmez mi?
Çok yetkili biri olsaydınız hangi önlemleri alırdınız
1- Teknik eğitime ağırlık verir, üretimi itibarlı hale getirirdim.
2- Devletin temel hammadde üretim ve temininde devrede olmasını sağlardım.
3- İşçi işveren ilişkilerini barış zeminin taşırdım… İşvereni "düşman” gibi görme algısını değiştirmeye ihtiyacımız var.
4- Hukuk sorununu ciddiye alır; iş yasalarını yeniden düzenlerdim.
5- Hukuk anlayışını ve çabukluğunu sağlar, güven yaratırdım.
6- Teşvik Sistemini bir “strateji” bağlamında öncelikleri olan bir anlayışla yeniden düzenlerdim.
7- Romanya ve diğer Doğu Avrupa’ya göç eden sanayiciyi anlar, bu gidişatı durdurdum.
8- Asgari ücrette rakip ülkeleri gözeterek karar verirdim. Bizdeki asgari ücret seviyesi rakibimiz olan bazı Doğu Avrupa ülkelerinden daha yüksek.
9- İş kanunu ve işsizlik sigortasını gözden geçirir “tembelliği” özendiren yönlerini değiştirirdim.