İş yaşamında verimlilik bireye yatırım yapmaktan geçiyor

dsm training, iş yaşamında verimliliğe giden yolun bireye ve bireyin mutluluğuna yatırım yapmaktan geçtiği prensibini benimseyen bir yaklaşımla, kurumların ihtiyaçlarına yönelik projeler üretiyor. Şirket, “Bilgiyi deneyimlemek bilginin kalıcı olmasına katkı sağlıyor” diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ERYAR ÜNLÜ

Bir şirketin zorlu rekabet ortamında var olabilmesi ve sürdürülebilir olması için gerekli olan şartlardan birisi de çalışanlarının moral ve motivasyonunun yüksek olması.

Çalışan mutluluğunun önemini anlayan şirketler, çalışanlarına yatırım yapmaya, onların bireysel farkındalık serüvenlerine katkı sağlamaya öncelik veriyorlar.

dsm training deneyimsel öğrenme yaklaşımı ile kişisel gelişim içerikli ve motivasyon odaklı özel projeler sunan bir şirket. Programları, yaşayarak öğrenme metodolojisine hakim eğitmenler tarafından veriliyor. dsm training eğitmeni Büşra Sesişen’e bu programların çalışanlara ve şirketlere sağladığı faydaları sorduk:

● Farkındalık, gelişim ve motivasyon odaklı kurumsal eğitim hakkında bilgi verir misiniz? Bu kelimeler iş hayatında ne ifade ediyor?

“Oyun Oynamak Ciddi Bir İştir” diyoruz. Yaşayarak Öğrenme metodu ile farkındalık, gelişim ve motivasyon aktiviteleri/ eğitimleri gerçekleştiriyoruz.

İş yaşamında verimliliğe giden yolun “birey"e ve "bireyin mutluluğu"na yatırım yapmaktan geçtiği prensibini benimseyen bir yaklaşımla 1994 yılından günümüze kurumların ihtiyaçlarına yönelik projeler üretiyoruz.

“Gelişim” programlarında yetkinliklere odaklanıyoruz. Takım dinamikleri, iletişim, güven, empati, liderlik gibi konu başlıklarını interaktif paylaşımlar ve deneyimsel öğrenme aktiviteleri ile özel eğitim projelerine dönüştürüyoruz.

“Motivasyon” programlarında, şirket çalışanlarının birlikte eğlenmesini ve yüksek katılımlı bir etkinlikte yaratılan ortak güçlü anıları deneyimleme fırsatını yaratıyoruz.

“Farkındalık” programlarında ise kurumların çalışanlarının yaşamlarına yatırım yapması, desteklemesi ve bireysel farkındalık serüvenlerine katkıda bulunmasına aracı oluyoruz.

Aslında bu üç başlık tüm programlarımızda yer alıyor, birbirinden ayırmak pek mümkün değil. Proje bazında ihtiyaca ve talebe göre hangisini ön plana çıkartacağımızı belirliyoruz.

● 1994 yılından günümüze kadar, kurumların bu tip eğitim ve etkinliklere bakış açısı ne yönde değişti ve gelişti?

Gelişen dünya ile kurumların çalışanlarına bakış açısı da değişiyor. 90’lar, kurumların “İnsan Kaynakları Yönetimi” kavramı ile tanışmaya başladığı yıllar. Dolayısıyla insana yatırım güçlü bir ivme kazandı. Artık sadece teknik eğitimler değil, çalışanları her bakımdan destekleyecek yetkinlik eğitimleri, sosyal ilişkileri, bağlılığı güçlendirecek motivasyonel etkinlikler de önem kazandı. Türkiye’de bir dönem, dış alandaki programlara sadece “eğlence” amaçlı olarak bakılırdı, ancak şu an çok önemli bir gelişim ve öğrenme aracı olduğunun farkına varıldı. Günümüzde bu tip eğitim ve etkinlikler önemini korumakla birlikte biraz şekil değiştirdi. Teorik bilginin yanında, bilgiyi deneyime dönüştüren “yaşayarak öğrenme” aktiviteleri ve çalışanların iş dışındaki yaşamlarına da katkı sağlayacak “farkındalık” veya “well-being” eğitimleri, uygulamaları da başladı. İçeriğin yanında uygulama biçimleri, süreleri de değişti. Artık eskisi gibi 2-3 gün uzun uzun eğitimler yerine yarım günlük, bir günlük eğitimler, yanında ilham veren bir konuşma, motivasyonel bir etkinlikle beraber tercih ediliyor. Her şey gibi bizim işimiz de daha hızlı ve kompakt bir hale geldi.

● Kurumlar, çalışanlarını eskiye göre daha mı çok önemsiyor?

Kurumlar artık çalışan bağlılığının öneminin farkında. Sunulan çalışma koşulları, maddi olanaklar, sosyal haklar memnuniyetin temellerini oluştururken, çalışana verilen değer, gelişim olanakları bağlılık üzerinde etkili. Özellikle beraber çalışan kişilerin birbirini farklı bir ortamda tanımasını, ortak anı biriktirmesini sağlayan eğitim ve motivasyonel aktiviteler çok etkili oluyor. Kurumlar bunların iş sonuçlarına etkisinin de farkında.

● Kurumlar size nasıl taleplerle geliyorlar?

Biz daha çok outdoor eğitim ve aktivitelerle tanınıyor olmamıza rağmen çok farklı talepler de alıyoruz. Klasik anlamda outdoor ya da indoor mekanda yapılan takımdaşlık, iletişim, liderlik gibi eğitimlerin yanında farkındalık başlığı da talepler arasında. Farkındalık sağlayacak eğitim ve motivasyonel konuşma taleplerini de karşılıyoruz. Tam kurgu eğitimlerin yanında, mesela yapılacak yıllık bir satış/bütçe toplantısının başlangıcını dinamik bir şekilde yapmak için buz kırıcı aktiviteler ya da sonuna enerjiyi yükseltecek dokunuşlar isteyebiliyorlar. Ayrıca oryantasyon programlarının başlangıcını her dönem bizimle yapan firmalarımız var. Yine, yeni bir ürün çıktığında, ürünle ilgili verilen bilgileri pekiştirmek için aktivite de yapıyoruz. Kurumsal firmaların sıklıkla yaptığı “değerler” ve “yetkinlik seti” çalışmalarına da ilgili başlığı deneyimletmek üzere içerik sağlıyoruz.

● Hangi sektörler daha fazla bu eğitimlerle ilgileniyor?

Aslında sektörel olarak pek bir ayrım yok. Her sektörden kurumlar eğitimlerle ilgileniyor. Artık büyük kurumların yanında daha orta ölçekli şirketlerden de talepler alıyoruz. Hatta eskiden bu tip eğitimler sadece beyaz yakalılar için düşünülürken artık mavi yaka çalışanlar için de talep geliyor.

● Bu tip eğitimlerin bütçeleri ortalama nedir?

Biz 5 kişiyle de bin 800 kişiyle de programlar yaptık bugüne kadar. İçerik olarak da malzeme ve teknoloji kullanımından, yurt dışından özel getirttiğimiz eğitmen dostlarımıza kadar geniş bir yelpaze oldu. Bu sebeple bütçe çok değişkenlik gösterecektir. Ancak 20 kişilik bir ekibin, örneğin takımdaşlık konu başlığı için, özel ekipman kullanmadan, İstanbul’da alacağı 1 tam günlük eğitimin fiyatı yaklaşık 4 bin 500 TL civarındadır.

● Kurumlar, ekonomik şartların bozulduğu zamanlarda bu tür eğitim ve etkinliklerle bu dönemi bir fırsata çevirebilir mi?

Zaman zaman hepimizin yaşadığı kriz dönemleri oluyor. Kurum içinde mecburen daralmalar, küçülmeler olabiliyor. Bu durum sadece gidenleri değil kalanları da etkiliyor. Motivasyon düşüyor. Bu sebeple kriz dönemlerinde atılan mecburi adımların etkilerini azaltıp, yola devam edecek motivasyonu, gelişimi sağlamak daha önemli oluyor. Genel kanının aksine kriz zamanlarında da eğitimler yapılıyor. Kurumların çalışan gelişimine ve desteğine ilgisinin artmasıyla sektör büyüdü ve büyüyor.

'Bilgi deneyimlemek' kalıcı olmasına katkı sağlıyor

►Eğitim alanlar, eğitimlerin faydasını ne şekilde görüyorlar?

Yaşayarak öğrenme eğitimleri ağırlıkla kinestetik öğrenme stiline hitap ediyormuş gibi görünse de görsel ve işitsel öğeler de barındırırlar. Dolayısıyla bütün öğelerin de desteğiyle “bilgiyi deneyimlemek” kalıcı olmasına katkı sağlıyor. Eğitimlerin içinde yer alan oyunlar ve mizansenlerle neyi bildikleri halde yapamadıklarını ya da neyi iyi yaptıklarını bizzat yaşıyor ve görüyorlar. Ve daha iyisini yapmak ve geliştirmek için eğitimin içinde fırsatları oluyor. Bireylerin ve ekiplerin kendilerini görmesi için çok faydalı oluyor. Kurgu içindeki her aktivitenin iş hayatı bağlantısının eğitmen tarafından kuruluyor olması metaforik düşünce ve yaratıcılığa katkı sağlıyor. Ve tabii ki keyifli bir ortamda aktivitelerin gerçekleşiyor olması ve ortak anı biriktirmek de bonusu oluyor. Bu sebeple biz “Eğlenirken öğrenmek, öğrenirken eğlenmek mümkün” diyoruz.