WWF-Türkiye’den iklim kriziyle mücadele için 10 talep
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Derneği), 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına ve seçim sonrası yeni döneme yönelik taleplerini dile getirdi.
Başak Nur GÖKÇAM
Konuya ilişkin konuşan WWF-Türkiye Başkanı Nafiz Karadere, “Yaptığımız her seçim, havamızın, suyumuzun, toprağımızın kaderini de belirliyor.
Bu nedenle bu yıl Dünya Çevre Günü’nde seçimler öncesinde karar alıcılara duyurduğumuz talepleri, Cumhuriyetimizin yeni yüzyılı ve seçim sonrası yeni döneme yönelik dile getirmek istiyoruz” dedi. Hem Türkiye hem de dünyanın ikili bir krizin içinden geçtiğini belirten Karadere, “Hem doğa ve biyolojik çeşitlilik kayıpları hem de iklim krizi bir arada yaşanıyor.
Bu iki krizin yakın takipçileri olarak, daha güçlü, sağlıklı ve afetlere dirençli bir Türkiye için, iklim krizi ve doğa kayıpları ile ilgili gelecek endişelerini de giderecek 10 maddenin bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz” şeklinde konuştu. WWF-Türkiye’nin seçim sonrası yönetimden talepleri şöyle:
1-İklim kriziyle mücadele için sera gazı emisyonlarının bugünden itibaren 2030’a kadar en az %35 oranında azaltılması.
2-Orman alanlarında, maden, turizm, yapılaşma gibi amaç dışı alan tahsisine ve aşırı ağaç kesimine son verilmesi.
3-Kara, deniz ve tatlı su ekosistemlerinde, Korunan Alanlarımızın 2030’a kadar %30’a çıkarılması.
4-Tüm kıyılarımızda gırgır avcılığı için avlanma derinliğinin minimum 50 metreye çıkarılması ve balıkların göç yolu İstanbul Boğazı’nın 2025’e kadar gırgır balıkçılığına tamamen kapatılması.
5-Doğa ve insanın sağlığı, çiftçinin refahı için, 2030’a kadar tarım alanlarının en az yüzde 25’inde onarıcı tarım yapılması.
6-Kuraklık ve iklim krizi ile mücadele ile su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı için Su Kanunu taslağının bir an önce yasalaşması.
7-2030’a kadar doğaya karışan plastiğin sıfırlanması.
8-Doğanın ve çevrenin korunması ile ilgili yasal düzenlemelerin etkin uygulanması, denetimlerin sıkılaştırılarak ihlallere sıfır tolerans gösterilmesi.
9-Tüm süreçlerin, katılımcı, şeffaf, özellikle dezavantajlı grupları kapsayacak şekilde yürütülmesi ve değişimden etkilenecek tüm kesimlerin mağduriyetlerini giderecek adil dönüşümün gözetilmesi.
10-Üretime yönelik tüm teşvik ve fonların; temiz üretimi, doğa dostu teknolojileri ve karbonsuzlaşmayı destekleyecek şekilde, kirleten yöntemlerden sürdürülebilir ve döngüsel üretime yönlendirilmesi.
Hem doğa hem de çiftçi kazanacak
İklim kriziyle mücadelede onarıcı tarımın önemine değinen WWF-Türkiye Gıda ve Tarım Programı Müdürü Arzu Balkuv ise “Gıda-tarım doğaya en fazla zarar veren sistemlerin başında geliyor. Karasal alanların yüzde 40’ı tarımda kullanılıyor ve ürünlerin 3’te 1’i atık oluyor.
Gezegenimizin geleceği için ormansızlaşma çok ciddi bir tehlike ve orman kayıplarının yüzde 80’inde tarım etkili. Bu aşamada yalnızca ormanlar değil, canlılar da kayboluyor. Çünkü tarım ayrıca biyoçeşitlilik kaybına da neden oluyor. Bu nedenle Türkiye’de onarıcı tarıma geçilmeli.
Unutmayalım ki onarıcı tarım yalnızca doğaya değil çiftçiye de kazandıracak. Örneğin pamuk tarlalarında onarıcı tarımın kullanılması sonucu mazotta %85 oranında bir tasarruf söz konusu. Verimlilik kazançları her tarlaya göre değişiklik gösterse de yüzde 10 ila yüzde 90 arası bir orandan bahsedebiliriz. Ve onarıcı tarımla bu sayının her yıl katlanarak artacağını da söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.