Viyana'da üç gün

"Yaşam kalitesi araştırmasında Avusturya'nın başkenti Viyana üstüste 9'uncu kez dünyanın en yaşanılası şehri seçildi." Bu haberi okuduktan bir ay kadar sonra "Ünlü Tatlı ve Kahve Mekânları ile Viyana" gezisi için şehre geldim…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

"231 dünya şehrinin sıralandığı 20'inci Mercer yaşam kalitesi araştırmasında Avusturya'nın başkenti Viyana üstüste 9'uncu kez dünyanın en yaşanılası şehri seçildi." Bu haberi okuduktan bir ay sonra Prontotour'un düzenlemiş olduğu "Ünlü Tatlı ve Kahve Mekânları ile Viyana" gezisi için Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinden Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun başkentine geldim…

İngiliz tarihçi Norman Davis, "Viyana, Avrupa'nın kalbinin kalbidir" demiş. Şehir, gerçekten de Doğu ile Batı'nın tam ortasında… Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'da geldiği son nokta…

Viyana iki milyon civarında nüfusu olan küçük bir şehir. Merkezine Birinci Viyana diyorlar… Yalnızca orası hiçbir araca binilmeden yürüyerek dolaşıldığında sarayları, konser salonlarını, müzeleri görmek; Mozart, Haydn, Brahms, Strauss, Mahler gibi ünlü bestecilerini dinleyerek yaşları bir asrın üzerinde olan kafelerde dinlenmek mümkün…

Bir kafede yazıyorum

Ben de o kafelerden birine girip sachertorte yanında Viyanalıların pek sevdiği melange (espresso ve köpürtülmüş süt) söyleyip bu satırları yazmaya başladım…

Programımız, Hundertwasser yapılarından (tasarımı Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılan bir apartmanı) birini ziyaret, ardından Viyana sokak lezzetleri deneyimi ile başladı… Albertina'nın hemen yanındaki sosisçiyi tercih ettik. Daha sonra Opera'nın tam karşısındaki 1847 tarihli Gerstner'de kahve ve pasta, akşam yemeğinde ise Restaurant Plachutta zur Oper'de schnitzel vardı…

Ertesi günkü Viyana şehir turuna Cafe Demel'de kahve ve pasta molası ile ara verdik… Biz o gün Demel'e gittik, ama Cafe Landmann, Cafe Zentral ve Cafe Sacher'i de ihmal etmemek gerekiyor… Hepsi birbirinden güzel, öykülerini olan mekânlar…

Bir saklı mekân

Biz, kahvaltılarımızı otelde yaptık, ama bu kafelerin kahvaltılarının ve öğle yemeklerinin de pek leziz olduğunu söylemeliyim… İkinci gün öğle yemeği MAK Müzesi'ndeki şehrin içindeki saklı güzelliklerden Salonplafond'ın bahçesindeydi… Akşam yemeği için Grinzing'de Beethoven'in 9. Senfoni'nin bir bölümünü bestelediği, bugün restoran olarak kullanılan mekânlardan birisi Heurige - Mayer Am Pfarrplatz seçilmişti…

Son gün, Schönbrunn Sarayı gezisi, sarayın pastanesinde elmalı strudel yapımı showu vardı…

Öğlen yemeğimizi kaldığımız Grand Ferdinand Otel'in restoranında yedik…

Her seyahatimde olduğu gibi grupla birlikte, gruptan ayrı uzun uzun yürümeyi ihmal etmedim, hayatın içinde olmaya, müzelerin eğitici-öğretici dünyasında kısa sürelerde de olsa bulunmaya çalıştım. Gün sonlarında adımsayara baktığımda gördüğüm 30 binli rakamlar beni şaşırtmadı…

Bu konularda ilginizi çekebilir