Brexit Avrupa Birliği'nin sonunun başlangıcı olacak

Avrupa içindeki fikir ayrılıklarını kendi çıkarı için kullanan Türkiye ve Rusya benzeri dış baskılar Avrupa’nın iç politik ihtilaflarını daha da şiddetlendiriyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

George SOROS

Birleşik Krallık bence Avrupa Birliği’yle olabilecek en iyi anlaşmalardan birini yapmıştı. Euroya dahil olmadan hem ortak pazara üyeydi, hem de diğer bazı AB kurallarından muaftı. Fakat yine de bu Birleşik Krallık’ın sandıkta birlikten çıkma kararı vermesini durdurmaya yetmedi. Neden?

Bunun yanıtı ‘Brexit’ referandumu öncesindeki aylarda gerçekleştirilen kamuoyu anketlerinde gözlemlenebiliyordu. Avrupa’daki mülteci krizi ve Brexit münazaraları birbirini besledi. Birlikten çıkış kampanyası gittikçe kötüleşen mülteci krizinden istifade etti. Calais’ye akın edip her ne pahasına olursa olsun Birleşik Krallık’a girmek için biriken binlerce sığınmacının korkutucu görüntüleri bu korkunun sembolü haline geldi. Diğer AB üyelerinden ‘kontrolsüz’ bir şekilde gelen göç akını korkuları körüklendi. Ve Avrupa otoriteleri Birleşik Krallık’taki referandumu olumsuz etkilememek için mülteci politikaları konusunda önemli kararlar almayı geciktirdi. Bu gecikme Calais’de yaşanan kaotik sahneleri ölümsüzleştirmiş oldu. Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in ülkenin kapılarını mültecilere ardına kadar açması büyüleyici bir hamleydi fakat çok iyi düşünülmemişti çünkü çekim etkisi hesaba katılmamıştı. Ani mülteci akını AB genelinde insanların gündelik hayatını bozmaya başladı.

Yeterli kontrol olmaması ve üzerine yaratılan panik havası herkesi etkiledi: yerel nüfusları, kamu güvenliğinden sorumlu otoriteleri ve mültecilerin kendilerini. Bu durum ulusal hükümetler ve Avrupa kurumları krizi idare etmekte yetersiz kalınca, yabancı düşmanlığı ve - Birleşik Krallık’ta ‘Brexit’ kampanyasında başı çeken Bağımsızlık Partisi gibi - Avrupa karşıtı partilerin yükselişine de zemin hazırladı.

Şimdi herkesin korktuğu felaket senaryosu gerçek oldu ve Brexit AB’nin dezentegrasyon sürecini pratikte geri dönülemez bir hale getirdi. Birleşik Krallık, AB’den ayrılarak diğer üyelere göre zamanla daha iyi veya daha kötü durumda olabilir belki. Fakat kısa-orta vadede ekonomisi ve vatandaşları ciddi zorluklar yaşayacak. Sterlin seçimin ardından keskin bir şekilde otuz yılın en düşük seviyesine geriledi. Ve küresel finansal piyasalar karmaşık politik ve ekonomik boşanma süreci müzakere edildiği sürece çalkantılı seyrine devam edecek. Reel ekonomiye sonuçları ise 2007-2008 finansal kriz gibi olacak. Süreç daha fazla belirsizlik ve politik riskle dolu çünkü tehlikede olan hiçbir zaman Birleşik Krallık’ın gerçek veya hayali avantajları olmadı, tehlikede olan Avrupa projesinin varoluşu. Brexit birlik genelindeki diğer Avrupa karşıtı güçlerin önünü açacak. Referandum sonuçlarının hemen ardından Fransa’da Ulusal Cephe ‘Frexit’ çağrısı yaparken Hollandalı popülist Geert Wilders da ‘Nexit’ propagandası yapmaya başladı. Dahası, Birleşik Krallık’ın kendisi de bölünebilir. Seçimde ağırlıklı olarak AB’de kalma yanlısı oy kullanan İskoçya’nın tekrar bağımsızlık girişiminde bulunması bekleniyor. Ve seçmenin birlikte kalmayı desteklediği Kuzey İrlanda’da bazı yetkililer şimdiden İrlanda Cumhuriyeti’yle birleşme çağrıları yaptı.

AB’nin Brexit’e vereceği tepki de başka bir tehlike. Diğer üye ülkeleri birlikte tutmaya çalışan Avrupalı liderlerin Birleşik Krallık’a istediği şartları sağlamaya niyeti yok - özellikle de birlikten ayrılmayı hayli acısız bir hale getirebilecek Avrupa ortak pazarına erişim konusunda. Birleşik Krallık’ın ticaret hacminin yarısını oluşturan AB’nin ortak pazara erişim vermemesinin etkisi ihracatçılar için (çok daha rekabetçi bir döviz kuruna rağmen) yıkıcı olacak. Finansal kurumların önümüzdeki yıllarda operasyonlarını yeni bir lokasyona taşıması ve Euro Bölgesi merkezlerinde kadrolaşmasıyla Londra Finans Merkezi (ve Londra gayrimenkul sektörü) de ızdıraptan kaçamayacak.

Fakat Brexit’in Avrupa için sonuçları çok daha kötü olacak. Üye devletler arasındaki gerilim hat safhaya geldi. Sadece mülteci krizi değil, Euro Bölgesi genelinde kreditör ve borçlu ülkeler arasındaki özel bağlar da gerilim yaratıyor. Ayrıca Fransa ve Almanya’da güç kaybeden liderler artık doğrudan yurtiçi problemlere odaklanmış durumda. İtalya’da Brexit referandumunun ardından borsadaki yüzde 10’luk düşüş ülkenin tam anlamıyla bir bankacılık krizine karşı kırılganlığının altını çiziyor. Böyle bir kriz geçtiğimiz günlerde Roma’da belediye başkanlığını kazanan popülist Beş Yıldız hareketinin gelecek yıl bile iktidara gelmesini sağlayabilir.

Tüm bu gelişmeler, sağlam bir bankacılık birliğini, daha sınırlı bir mali birlik ve demokratik sorumluluğu olan daha güçlü mekanizmalar gibi girişimleri içeren ciddi bir Euro Bölgesi reform programı için hayra alamet değil. Öte yandan - bu fikir ayrılıklarını kendi çıkarı için kullanan -Türkiye ve Rusya benzeri dış baskılar Avrupa’nı iç politik ihtilaflarını daha da şiddetlendiriyor. Bugün gelinen nokta bu. Birleşik Krallık da dahil Avrupa’nın tamamı ortak pazarın ve Avrupa Projesi’nin korumak için inşaa edildiği ortak değerlerin kaybolmasından dolayı acı çekecek.

AB ciddi anlamda bozuldu ve artık vatandaşlarının ihtiyaç ve arzularını karşılayamıyor. Birlik sistemsiz bir şekilde bozunmaya devam edecek ve bu dezentegrasyon Avrupa’yı birlik kurulmamış olsaydı geleceği noktadan daha da kötü bir yere götürecek.

Ama yine de pes etmemeliyiz. Şu kabul edilmeli; AB başarısız bir yapı. Brexit’in ardından AB’nin uğruna kurulduğu değer ve prensiplere inanan herkes birlik olmalı ve AB’yi yeniden yapılandırarak çökmekten kurtarmalı. Şuna eminim, gelecek hafta ve aylar boyunca Brexit’in sonuçları ortaya çıktıkça giderek daha fazla insan bize katılıyor olacak.