Araştırma: Yapay zekâ iklim kriziyle mücadele edebilir
Tarihte eşi görülmemiş bir hızla gelişen yapay zekâ teknolojisi hayatın hemen her alanına nüfus ederken iklim krizine etkilerine dair endişeleri de beraberinde getiriyor. Yapay zekâ sistemlerinin eğitiminde harcanan yüksek enerji miktarı, bu sistemlerin çalışmasını sağlayan devasa veri merkezlerinin tükettiği elektrik ve su endişelerin başında geliyor. İklim hedeflerine ulaşma yolunda sunduğu çözümler de bazı uzmanlar tarafından gerçekçi olmamakla eleştiriliyor.
Ancak yeni bir rapor bu endişeleri gidermeyi vadediyor. KPMG tarafından yayımlanan "Yapay Zekânın İkili Vaadi" raporu, yapay zekânın iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir fırsat sunduğuna işaret ediyor. Buna göre yapay zekâ, 2030 yılına kadar Japonya'nın tükettiğinden daha fazla elektriğe ihtiyaç duyacak olsa da küresel karbon emisyonlarını 5 milyar tona kadar azaltma potansiyeli de taşıyor.
Küresel çapta 1200’den fazla enerji ve teknoloji liderinin görüşlerini içeren araştırmaya dayanan rapor yapay zekânın yalnızca temiz enerji dönüşümünü hızlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda iklim konusunda da somut ilerlemelere katkı sunduğunu sonucuna varıyor.
Araştırmanın verilerine göre enerji üreticilerinin yüzde 92’si, önümüzdeki üç yıl içinde yüzde 10’dan fazla büyüme beklerken yüzde 97’si, yapay zekâyı net sıfır hedeflerine yönelik ilerlemeyi hızlandıran net bir pozitif unsur olarak tanımlıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 87’si de yapay zekânın net sıfır hedeflerine ulaşma konusunda merkezi bir role sahip olduğunu söylüyor.
Yapay zekâ temiz enerjiyle karşılanabilir görüşü baskın
Raporda veri merkezlerinin, yapay zekâya bağlı enerji kullanımının yüzde 8’den yüzde 36’ya çıkacağı öngörülürken şirketlerin sadece yüzde 30’unun, kısa vadede yapay zekânın kendi enerji verimliliğini artırmaya öncelik verdiğine dikkat çekiliyor. Yöneticilerin yüzde 96’sı ise temiz enerjinin yapay zekânın enerji taleplerini karşılayabileceğine inanıyor. Ancak katılımcıların yüzde 33’ü, şebeke altyapısındaki sınırlamaları en büyük engellerden biri olarak görüyor. Katılımcıların yüzde 45’i, enerji ihtiyaçlarını ağırlıklı olarak yerinde üretim yoluyla karşılamayı planlıyor.
Yapay zekâ ile iklim dostu dönüşüm dört başlıkta ele alınıyor
Kuruluşlar, önümüzdeki üç yıl içinde yüksek yenilenebilir enerji kullanımının (yüzde 75–100 arası) yüzde 8’den yüzde 30’a, yani 4 katına çıkacağını öngörüyor. Buna karşın kurumların sadece yüzde 29’u net sıfır taahhütlerini tüm değer zincirlerine genişletiyor. Ayrıca enerji tüketicilerinin yalnızca yüzde 13’ü, projeleri geciktirse bile temiz enerjinin pazarlık konusu olmaması gerektiğine inanıyor.
Raporda, yapay zekânın hem iklim dostu dönüşümü mümkün kılan hem de enerji dönüşümünü hızlandıran bir araç olarak ele alınıyor. Raporda yer alan çıkan dört ana başlık şöyle:
●Yapay zekânın iklim üzerindeki pozitif etkisi her geçen gün artıyor: Yapay zekâ; iklim değişikliğine uyum, biyolojik çeşitliliğin korunması ve döngüsel inovasyon gibi alanlarda çözümler sunarak çevreye katkısını artırıyor. 2027 yılına gelindiğinde, büyük ölçekli veri ve yapay zekâ işletmecilerinin yüzde 62’si, doğrudan yenilenebilir enerji yatırımlarıyla kendi temiz enerjisini üretmeyi planlıyor.
●Yapay zekâ, temiz enerji dönüşümünü destekliyor: Yapay zekâ; imalat, ulaşım, tarım ve binalar dahil olmak üzere değer zincirlerinin tamamında sürdürülebilirlik adına gerçek bir dönüşüm sağlıyor. Böylece iklim risklerini yönetmeye çalışan şirketler için de önemli katma değer yaratıyor.
●Yapay zekâ ve enerji dönüşümünde uygulama açığının kapatılması: Uygulamada yaşanan aksaklıklar nedeniyle ilerleme her yerde aynı hızda yaşanmıyor; özellikle temiz enerji çözümlerinin küresel çapta yaygınlaştırılması önünde önemli zorluklar var. Altyapı eksiklikleri, politika gecikmeleri ve finansman sorunları, enerji dönüşümünde hız kaybına yol açabilir. Bu uygulama farkının kapatılması için önümüzdeki 24 ay, yani 2027’ye kadar olan süreç kritik bir dönem olacak.
●Engellerin fırsata dönüştürülmesi: Yapay zekâ hızla gelişiyor ve gelişmiş temiz teknolojiler için yeni pazarların oluşmasını sağlıyor. Böylece, yeni teknolojilerin piyasaya çıkış süresi onlarca yıldan yalnızca birkaç yıla iniyor.
“Enerji tüketimini telafi edebilecek potansiyeli var”
KPMG Türkiye Enerji Sektörü Lideri Hakan Demirelli araştırma sonuçlarını şöyle değerlendirdi: “Yapay zekâ, iş süreçlerinde devrim yaratıyor; enerji sektörü yöneticilerinin operasyonları daha önce mümkün olmayan seviyede optimize etmelerine olanak tanıyor; teknoloji liderlerini iş modellerini yeniden kurgulamaya itiyor ve bilim insanlarının araştırmalarını benzeri görülmemiş bir hızda ilerletmelerini sağlıyor. Bu değişimin en etkileyici yanı, yapay zekânın iklim ve enerji sektörünün tamamında derin bir etki yaratması diyebilirim.
Elbette, yapay zekâ önemli ölçüde enerjiye ihtiyaç duyuyor ancak bu teknolojinin; sistemleri optimize etme, verimlilik artışı sağlama ve inovasyon yapma yeteneği, enerji tüketimini fazlasıyla telafi edecek potansiyeller barındırıyor. Hızlı ve kararlı hareket eden kurumlar için çok büyük fırsatlar söz konusu. Stratejik enerji ortaklıkları kuran, altyapıya yatırım yapan ve geleceğe yönelik iddialı taahhütlerde bulunan şirketler, önümüzdeki on yıllara damga vuracak liderler arasına katılacaklar”.