2016'nın kitabı hangisi olacak?
Yeni ödüle doğru
Mart (Kasım 2015-Şubat 2016 arası)
Bu Oyunda Gitmek Vardı, Mario Levi, Everest Yayınları
Hayatınızın hiç kimse tarafından sarsılamayacağına mı inanıyorsunuz? Doğrularınızın doğru, gerçeklerinizin gerçek olduğuna da mı inanıyorsunuz yoksa? Sınırlarınızın içinde kendinizi güvende mi hissediyorsunuz? Bu güven size yetiyor mu? O zaman bu kitabı derhal aldığınız yere bırakın ve bulunduğunuz yerden hızla uzaklaşın! Etrafınızdakilere elinizde bu kitapla görünmemek menfaatiniz icabıdır! Çünkü şu anda tehlikeli bir oyunun içine girmek üzeresiniz….
Elveda Güzel Vatanım, Ahmet Ümit, Everest Yayınları
1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam: Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami’nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru: Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?
Kırmızı Saçlı Kadın, Orhan Pamuk, Yapı Kredi Yayınları
İlk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi? Yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür? Orhan Pamuk, Kırmızı Saçlı Kadın’da bizi otuz yıl önce İstanbul yakınlarındaki bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikâyesiyle büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor.
Merhume, Murat Uyurkulak, April Yayıncılık
Hayat ölümden beter olduğunda, cinayet hobiye dönüşür. “Bir gün, öyle bir an geldi ki, kötü biri olmaya karar verdim. Taştan bir kalple kurtulurum sandım. Ama çok geçti artık, tüm vakitlerin sahibi silahına benden önce davranmıştı, şahane bir tebessümle bastı tetiğe, kurtulamadım, günaha girdiğimle kaldım. Şimdi önümarkamsağımsolumüstümbaşımyüzümgözüm tövbe...”
Mücellâ, Nazan Bekiroğlu, Timaş Yayınları
Mücellâ, genç Cumhuriyet’le yaşıt bir kızın, unutulmuş kumaşların, kokuların, alışkanlıkların, iğne oyalarının, kimi yarım kalmış kimi tamamlanmış aşkların, hayatı seyretmekle yaşamak arasında gelip giden kadınların romanı. Zamanın daha ağır aktığı, hayatın ritminin daha çok mahalle aralarında karar bulduğu vakitler. Gaz lâmbasının ışığında içilen nohut kahvesinin ağızda buruk bir tat bıraktığı dönemler. Arka planda Türkiye, pek çok çalkantının içinden geçerken bile kendini bildi bileli çeyiz işleyen bir genç kız Mücellâ. Adım adım hayattan çekilirken bunu neredeyse hiç fark etmeyen… Neyi beklediğini bilmeden bekleyen… Derken günün birinde, kıyısında kaldığı hayata son bir çabayla dönmek isteyen…
Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet, Murat Gülsoy, Can Yayınları
Yaşamın yazıyla, yalnızlığın ölümle iç içe geçtiği bir dünyadayız. Murat Gülsoy bu tehlikeli yakınlığı fantastiğe, bilimkurguya cesurca göz kırpan bir anlatımla birleştirerek okurun zihninde canlandırıyor. Birbirinden bağımsızmış gibi görünen bölümler, ekler, kara sayfalar deliliğin eşiğinde, yalnızlığın derinliklerinde ve ölümün karanlığında birleşiyorlar. Delirmekten ve yalnızlıktan kurtulmanın yolunu ölüme yaklaşmakta bulan karakterler, ölümle kol kola girdikçe deliliğin kaçınılmazlığını deneyimliyorlar. Tanpınar’a, Atay’a, Atılgan’a selam veren; ama en çok Borges’le, Nerval’le konuşan, onların metinlerinin ve karakterlerinin arasında ustalıkla gezinen roman, sanki yalnızlıktan kurtulmak için edebiyat âleminin büyük ruhlarını içine alıyor.
Nisan
Günün Birinde, Yavuz Ekinci, Doğan Kitap
Günün birinde, masalı Şahmeran’ın derisine yazılmış Cevizler Vadisi’ne bir adam koşarak gelir. Huzur yerini tedirginliğe, tedirginlik ise korkuya bırakınca, Cevizler Vadisi gözünü karanlığa, kulağını sessizliğe dikerek barbarları beklemeye koyulur…
Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz, Karin Karakaşlı, Can Yayınları
Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz, insanın ve haliyle zulmün olduğu tüm zamanlarda, kimi zaman sözler anlamsız kaldığından kimi zaman kelimeler boğazda düğümlendiğinden dile getirilemeyen acıların bir sis bulutu gibi etrafımızı kuşattığı bir kitap. Karin Karakaşlı’nın hepsi birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş metinleri; Berlin’de, İstanbul’da, kalabalık konferans salonlarında, havaalanlarında, kimsesiz otel odalarında, kafelerde; yazılamamış romanların, yazarından hesap soran öksüz kahramanlarıyla zavallı dünyamızın kimseye hesap sormaya gücü yetmeyen ezilmişleri arasında dolaşıyor.
Mayıs
Aday kitap yok…
Haziran
100 Şarkıda Memleket Tarihi, Murat Meriç, Ağaçkakan Yayınları
“Kitap, kendini anlatıyor. Özeti şu: Memlekette ve dünyada olan biten üzerine yazılmış şarkılar var burada. Benim seçtiklerim. Başka biri bambaşka şarkılar seçebilirdi. Kitabı hazırlarken ve şarkıları sunarken kronolojik bir sırada ilerlemeyi tercih ettim. Yine de (okura bir kolaylık sağlamak için) kendimce önemli gördüğüm öbekleri ayırarak kimi bölümlemeler yaptım. Karışık gözükebilir, eksikleri/ fazlaları vardır, olabilir. En büyük eksik, başta ayrı bir bölüm olarak tasarladığım seçim şarkıları. Başa çıkamayınca, eleyemeyince onları kitabın dışında bıraktım. Kim bilir, belki de bir sonraki kitabın konusu olurlar… 100 rakamı şüphesiz sınırlayıcı. İstemeden kitap dışında bıraktığım çok şarkı/olay var. Yine de kendimi tutamayıp ‘fazladan’ altı belgesel plak ekledim. Kitap dışında kalan şarkıları unuttuğum sanılmasın.” Murat Meriç
Aslında Hayal, Kürşat Başar, Everest Yayınları
Kürşat Başar bu kez kendi hayatının izini kendine has üslûbuyla sürüyor… İstanbul, Ankara, Kıbrıs ve Doğubayazıt’ta geçen çocukluk ve gençlik yıllarını; edebiyatla, müzikle tanışmasını; son otuz yılın gözde dergi ve gazetelerinde geçen günlerini anlatan yazar, Sevim Burak’tan Ara Güler’e, Doğan Hızlan’dan Cemal Süreya’ya ve günümüze gelene kadar daha nicelerine, birbirinden ilginç, sıradışı figürle karşılaşmasını da aktarıyor.
Temmuz
Havva'nın Üç Kızı, Elif Şafak, Doğan Kitap
Şirin, Mona ve Peri…Günahkâr, İnanan ve Şaşkın. Münkir, Mümin ve Mütereddit… Böylesine farklı üç genç kadın nasıl bir araya gelebilir? Arkadaş olabilirler mi? Hatta kız kardeş? Tanrı, bilim, kimlik, aidiyet, Doğu-Batı tartışmalarının tam ortasında hiç kimselere benzemeyen, karizmatik bir adam, sarsıcı bir skandal ve sıra dışı bir aşk... yarım kalan... seneler sonra yeniden canlanan... Elif Şafak inanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair bir yolculuğa çıkarıyor. Havva’nın Üç KızıTürkiye ile Avrupa, dün ve bugün arasında gidip gelen güncel bir hikâye anlatıyor.
Ağustos
Yüzen Fazlalıklar, Fadime Uslu, Can Yayınları
Yüzen Fazlalıklar, sessiz bir günün, sıcak ve hareketsiz bir öğle sonrasının nelere gebe olabileceğini haber veren öykülerden oluşuyor. Öykü kahramanlarını yakından tanıyoruz. Uslu, birbirinin içinden doğan bu öykülerde anlattığı “modern” kadınları, deyim yerindeyse bir cerrah gibi inceliyor. Sessizliğin ardındaki fırtınayı araştırıyor. Yaşamlarımızı kuşatan kuş sürülerinin niyetini okuyor.
Eylül
Körburun, Hikmet Hükümenoğlu, Can Yayınları
Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, “ah ne güzel komşularımız” ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun’da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.
Ekim
Sadık Bey, Pınar Kür , Can Yayınları
Sadık Bey, ellili yaşların sonlarında, büyük bir şirketin küçük hissedarı, boşanmış, bir kız çocuk ve bir torun sahibi... Sadık Bey ertelediklerinin yerine koyduklarıyla yaşıyor ve özellikle anılması gereken bir sorunu da yok. Enikonu yolunda bir yaşam. Ama Sadık Bey bir gün, değişirken farkına bile varmadığı şeyleri kurcalamaya kalkıyor... Pınar Kür, Sadık Bey’le okurlarına sadece bir roman değil, her gün çeşitli benzerleriyle karşılaştıkları orta halli, orta sınıfl ı ve orta yaşlı efendi insanların karanlık dünyalarını da sunuyor.