İoanna Kuçuradi’nin çağdaşı olmak

Kitap Fuarları Danışma Kurulu tarafından alınan kararla filozof-akademisyen Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı “Onur Yazarı” olarak belirlenince...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ONUR YAZARI / FARUK ŞÜYÜN

Kitap Fuarı’nın bu seneki Onur Yazarı İoanna Kuçuradi, dediklerinde kendimi çok şanslı hissettim. “Kuçuradi mi? Harika! Demek nihayet ‘felsefenin kraliçesi’ ile tanışacağım” gibi bir şeyler mırıldandığımı anımsıyorum.

Hemen endişeler de üşüşmeye başladı beynime:

“Bu kadar yoğun üreten biri bana ne kadar zaman ayırabilir? Ona lâyık bir kitap hazırlayabilir miyim? Tamam, çalışmalarını biliyorum, biliyorum da yeterli olabilecek miyim? Çok, ama çok çalışmalıyım, çok okumalıyım…”

Telefonla ilk aradığımda sesimdeki ürkekliği muhakkak fark etmişti, ama hiç belli etmedi, anlattıklarımı dinledi. Sonra, elinizdeki kitabın içeriğini konuşmak üzere beni, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi’ndeki ofisine çağırdı.

Yazın en sıcak günlerinden birinde kapıdan içeri girerken kendimi epey hazırlıklı hissediyordum. Epeyce araştırmış, evdeki kitapları karıştırmış kendimce donanımımı daha da artırmıştım.

İşte fotoğraflardan tanıdığım Hacettepe Üniversitesi’nin en güzel hocası, ‘felsefenin kraliçesi’ bu kez Maltepe Üniversitesi’nde, masasının başında tam karşımdaydı. Benim ilgi alanım edebiyatın ustaları, dostlarım Özdemir ve Ülker İnce’nin, Bilge Karasu’nun, Güngör Dilmen’in, Metin Altıok’un, Akşit Göktürk’ün vefakâr dostu gülümseyerek bakıyordu…

Sade kahvelerimizi içerek başladığımız sohbet, üç-dört buluşmaya uzadı. Yalnızca konuşuyor, konuşuyorduk. Anlattıklarından ipuçları yakalamaya çalışıyor; karşımdaki bu örnek insanın net söylemlerinin ufk uma getirdiği açılımlardan keyif alıyordum. İş bitmeden mesainin sona ermediği bir dünya ile karşılaşmayı o kadar özlemiştim ki…

Bu arada bana kendisiyle ilgili kaynaklar da öneriyordu. Sahaflar Çarşısı’ndaki ünlü Elif Kitabevi’nin sahibi, değerli felsefe tarihçisi sevgili Arslan Kaynardağ’ın kendisi ile yaptığı söyleşi, Oktay Yalın’ın hazırladığı belgesel film, armağan kitaplar derken Kuçuradi’yi daha fazla tanımanın, öğrenmenin tadı daha da artıyordu.

O günden bugüne geçen aylar sonrasında bakıyorum da ondan farkına vararak edindiklerimin yanında fark etmeden de çok şeyler kapmış, çok şeyler öğrenmişim. “Ah,” diyorum ilgisiz bir anda “bunu İoanna Hanım’dan duymuştum!”

İlerleyen buluşmalarda kitap kafamda şekillendikçe ona anlatmaya, sorularımdan örnekler sunmaya başladım. Yalnızca dinliyordu. Fark etmiştim ki önerdiklerime bir yorum yapmıyorsa sanki onaylıyor anlamına geliyordu bu. İstemediği ya da beğenmediği bir konuda da gayet net, itirazını iletiyordu çünkü. Ne şanslıyım ki bu kitaptaki sorulardan yalnızca birine “koymayalım” dedi, 41’ini de yanıtlayarak bana yayınlama olanağı tanıdı.

Kitap, İoanna Kuçuradi’nin yaşamöyküsü şeklinde gelişti. Mümkün olduğunca kronolojiyi takip etmeye çalıştım. O bir felsefeci, bir feylesof olduğundan bol bol felsefe de yer aldı; insan ve değerleri de, insan hakları da…

Her yanıtı beni düşündürdü, her sorum “hata yapmama” kaygısı taşıdı…

Sıtkı M. Erinç onu anlattığı bir yazıda diyordu ki: “Onun insanı, çağdaş insanı sorgulamaları, doğru bir okuyucu için, doğru bir dinleyici için paha biçilmez değerdedir. Yeter ki kavrayabilelim, anlayabileyim ve üzerinde düşünebilelim.”

Ben, çok zor geçen şu yaz aylarında bunları yapmaya çalıştım. Anlayabilmemde, düşünmemde onunla sohbetlerimin, okuduğum kitaplarının çok faydası oldu. Bu satırları yazarken onu tanıdığım, sohbet edebilme olanağı bulduğum için, bu ayrıcalığım nedeniyle mutluluk duyuyorum…

İnanıyorum ki onun için hazırladığım kitabı bitirdiğinizde bu duygularımı paylaşacaksınız. İoanna Kuçuradi’nin çağdaşı olmaktan benim gibi gurur duyacaksınız…