Dünya Bankası: Cari açık yatırımcı güvenini bozabilir

Dünya Bankası, Türkiye için 2011 ve 2012 büyüme rakamlarını yukarı yönlü revize etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA  – Dünya Bankası (DB) "Küresel Ekonomik Beklentiler – Haziran 2011" raporunda, "Türkiye'nin büyük cari işlem açığı ve GSYİH'sının yüzde 5'i civarında, bir kırılganlık kaynağını temsil eden yüksek petrol ithalat faturası yatırımcı güvenini bozabilir, akaryakıt fiyatlarını yükseltebilir" saptamasını yaptı.

Dünya Bankası Ocak ayında yayınladığı raporundaki 2011 ve 2012 büyüme tahmini rakamlarını da yukarı yönlü revize etti, bu yıl için yüzde 6.1, gelecek yıl için ise yüzde 5.1 büyüme öngördü.

Dünya Bankası'nın "Kargaşa Arasında İlerlemeyi Sürdürmek" başlıklı "Küresel Ekonomik Beklentiler – Haziran 2011 (Global Economic Prospects)" raporu yayınlandı.

Dünyanın bölgeler itibarıyla incelendiği 145 sayfalık raporun "Avrupa ve Orta Asya" bölümünde"Görünüm" başlığında ise Türkiye hakkında "Bölgenin en büyük ikinci gelişmekte olan ekonomisi olan, 2010'da ekonomi yüzde 8.9 büyüyünce hızla geri toparlanan Türkiye'de büyümenin, tahmin dönemi boyunca (2011-2013) hala güçlü bir yüzde 5.5 ortalama ile artması bekleniyor.

Türkiye'nin büyük cari işlem açığı ve GSYİH'sının yüzde 5'i civarında, bir kırılganlık kaynağını temsil eden yüksek petrol ithalat faturası yatırımcı güvenini bozabilir, akaryakıt fiyatlarını yükseltebilir" denildi.

Büyüme yukarı yönlü revize edildi

DB Küresel Ekonomik Beklentiler Ocak raporunda Türkiye için 2011 büyüme tahminini 4.1, 2012 için büyüme tahminini 4.3 olarak belirtmişti. Haziran raporunda ise büyüme tahmini 2011 için yüzde 6.1, 2012 için yüzde 5.1, 2013 yılı için ise yüzde 5.3 olarak ifade edildi.

Dünya Bankası'nın tahminine göre bu yıl cari işlemler açığının GSYİH'ya oranı yüzde 7.7, gelecek yıl yüzde 7.3, 2013'te ise yüzde 6.9 olacak.

Raporda Türkiye

Dünya Bankası raporunun başlangıç bölümlerinde Türkiye'den söz edilen bölümler şöyle:

-Dünya ticareti kendini toparladı: ... Avrupa ve Orta Asya'dan ihracat özellikle yıllık yüzde 17'den fazla büyümeyle enerji ihracatının desteğiyle Rusya'da hızlı bir şekilde büyüdü. Romanya ve Türkiye'deki ihracat büyümesi yüksek gelir elde edilen Avrupalı yatırımlarını ve tüketici talebinin yansıması oldu.

-Yükselen enflasyon makroekonomik politika zorluklarına yol açtı: ...Devlet bonosu satışları ve faiz oranı artışları yoluyla olanlar dahil akışları sterilize etmek üzere önlemler devreye alındı. Birçok ülke, bu ülkelerde yapılan kısa vadeli yatırımların yabancılara dönmesinde artışlardan kaçınmak üzere içte faiz oranlarını artırmama gibi geleneksel olmayan önlemleri devreye aldı. Bunlar da munzam karşılıklarının yükselmesini ve kısa vadeli yabancı sermaye yatırımlarına vergi uygulanmasını kapsadı. Türkiye de bugüne değin, yabancı sermaye akışlarını caydırmak için düşük iç faiz oranlarıyla (ve bu nedenle iç kredilerde hızlı artış riskiyle) geldi."

Raporun "Endüstriyel Üretim Eki" bölümde ise "Görünüm" başlığı altında, "Gelişmekte olan ülkeler arasında en son PMI endeksleri (Satınalma Yöneticisi Endeksleri), Rusya, Türkiye, Çin ve Brezilya'da daha ılımlı büyümeyle birlikte, Hindistan ve Güney Afrika'da imalat üretiminde güçlü büyümeyi ortaya koyuyor" ifadesi yer aldı.

Raporun "Finansal Piyasalar Eki" bölümünde başlığı altında Türkiye'den şöyle sözedildi:

"-Sermaye akışlarında son eğilimler: Gelişmekte olan ülkelere uluslararası sermaye akışları Ekim ayından bu yana yavaşlamış durumda. Gelişmekte olan ülkelere brüt sermaye akışları (uluslararası tahviller, sınır ötesi sendikasyonlu banka kredileri ve hisse plasmanları) 2011'in ilk dört ayında 175 milyar dolar oldu, rakam 2010'un son dört ayından yüzde 24 daha düşük toplama işaret ediyor. Düşüşün büyük bölümü yüzde 35 düşüş ile, hisse plasmanlarındaydı. Uluslararası sendikasyonlu banka kredileri kriz öncesi düzeyleriyle karşılaştırıldığında baskılanmış kaldı, ancak Avrupa ve Orta Asya'ya (özellikle Rusya ve Türkiye) ve sahra altı Afrika'ya (Nijerya ve Güney Afrika) borç vermede ılımlı geri sekme vardı.

-Ülkelere özgü ögeler de sermaye akışlarının yavaşlamasında önemli rol oynadı. Güney Afrika (Kasım'da) ve Türkiye (Aralık ve Ocak'ta) bu ülkelerde ‘carry-trade'in çekiciliğini zayıflatarak politika faizlerini düşürdü" denildi.

-Ancak faiz oranlarında düşüşün etkisinin Türkiye'de geçici olduğu ortaya çıktı. Bir yavaşlamadan sonra Türk yerel borç varlıklarının dış alımları Mart ayında 4.8 milyar dolarlık rekora yükseldi.

-Birçok orta gelirli ülke, 2010 yılında sermaye akışlarındaki bir yükselmeden sonra para birimlerinin hızlı değerlenmesi deneyimini yaşadı. 2011'in ilk çeyreğinde söz konusu akışlarda görülen rahatlamayla birlikte reel efektif döviz kurlarındaki yukarı yönlü eğilim de ılımlıya (Tayland) ya da karşı yöne döndü (Güney Afrika ve Türkiye).

-Türkiye, yüksek düzeyde sermaye akışını ve para biriminde değerlenmeyi sınırlama girişiminde politika faiz oranlarını iki kez, önce Aralık 2010'da (50 baz puan) ve daha sonra Ocak 2011'de (25 baz puan) oranları tüm zamanların en düşük düzeyine getirerek düşürdü. Bu hareket piyasalar tarafından sürpriz olarak karşılanır ve Aralık ve Ocak aylarında hisse portföylerinde çıkışa neden olurken, yerel borç piyasalarına sınır ötesi akışlar ise güçlü kalmaya devam etti. Bununla birlikte Türkiye'de reel efektif döviz kuru Aralık ve Nisan 2011 arasında yüzde 7 gevşedi.

-Beklentiler: Uluslararası borç piyasası koşulları 2011 yılı içinde şu ana kadar güçlü olurken, yüksel dış finansman gereksini ülkeleri sermaye piyasalarındaki ani terslikler ve borçlanma maliyetlerinde olası artışlara karşı kırılgan yapıyor. Rusya, Brezilya, Endonezya ve Türkiye gibi ülkeler bu tür risklere karşı duyarlıdır (ilk üçü yüksek borçlardan, sonuncusu ise yüksek borcu ve büyük cari işlemler açığı nedeniyle). Sözkonusu riskler, dış finansmanın büyük bölümü görece çalkantılı hisse portföyleri ve borç akışı formunda geldiğinde daha da vurgulu hale gelir (Brezilya, Endonezya ve Türkiye)."

Türkiye raporun, "Avrupa ve Orta Asya" adlı bölümünde ele alındı. Bu bölümün "Son gelişmeler" başlığında, şöyle denildi:

"-2011'in ilk çeyreği itibarıyla bölgede (Avrupa ve Orta Asya) sanayi üretimi yıllık adımlarla yüzde 9.3 büyüyordu. Alt bölgesel düzeyde ilerleme karışık oldu, (bölgenin toplam sanayi üretiminin yarısından fazlasını temsil eden) Rusya'da 2010 boyunca yüzde 8.3 büyüme bölgesel toplamın ve Türkiye'nin 2010'daki yüzde 13.2'ye çıkan etkileyici performansının oldukça altında performans gösterdi.

-Bölgesel ticaretteki hızlanma, küresel toparlanmayı, fakat aynı zamanda bölge içinde ve dışında daha hızlı büyüyen ekonomilerle birçok bölge ülkesinin artan ticari bağlarını da yansıttı. 2005-2010 arasında ihracatta Bağımsız Devletler Topluluğu ve Rusya'nın aldığı pay geniş ölçüde istikrarlı kaldı, Türkiye, AB (özellikle Almanya) ve Çin'e giden pay önemli miktarda (Çin özelinde yüzde 55'ten fazla) arttı.

-Durgunluğun derinliğine ve inşaat sanayiindeki büyük kesintiye ve bölge ekonomisinin hala büyük sanayi sektörlerine karşın işsizlik 2007'de yüzde 7'den görece az olarak 2009'da yüzde 9.3 zirvesine yükseldi ve göreli bir şekilde hızla 2010'un sonunda, yine de hala yüksek düzeyde ve onu süregelen bir endişe konusu haline getiren yüzde 8.6 düzeyine indi. Bölgesel toplam önemli ölçüde, bölgenin toplam nüfusunun üçte ikisini temsil eden Rusya, Türkiye ve Ukrayna'daki gelişmelerden etkilendi. Bu ülkelerdeki işsizlik, 2009-2010 arasında yüzde 1.5 düşmeden önce, 2008-2009 arasında yüzde 2.5 puan yükseldi. Bölgenin diğer ülkelerinde işsizlik ortalaması işgücünün yüzde 15.6'sıdır (Belarus ve Tacikistan gibi yerlerde tam resmi istihdama yakın rakamlardan Bosna Hersek'te yüzde 45 işsizlik gibi rakamlara giden bir yelpazede).

-Portföy akışlarındaki azalış en belirgin şekilde Türkiye'de idi ve munzam karşılıkları eş zamanlı yükseltmeyle kredi büyümesindeki kısıtlama kabaca, yetkililerin yüksek faiz farklılıklarının çektiği sermaye akışlarını caydırmaya yönelik çabalarında düşük faiz oranı kararlarıyla çakıştı.

-Mali ve parasal politika: Bölgedeki para otoriteleri enflasyonda bir artışa hem daha yüksek faiz oranları (Belarus'ta üç kez, Rusya'da dört kez artırım) ve artan munzam karşılıkların (Türkiye) her ikisi yolu ile sıkı para politikası aracılığıyla karşılık verdi. Yükselen politika faizi oranlarına karşın, bölgeye dış sermaye akışları düştü ve döviz kuru gevşemesine yukarı yönlü baskıda bulundu. İç banka kredileri yeniden büyümeye başladı, ancak şu ana değin ılımlı miktarlarda."

Raporun "Avrupa ve Orta Asya" bölümünün "Görünüm" başlığında ise Türkiye hakkında şu satırlar yer aldı:

"Bölgenin en büyük ikinci gelişmekte olan ekonomisi olan, 2010'da ekonomi yüzde 8.9 büyüyünce hızla geri toparlanan Türkiye'de büyümenin, tahmin dönemi boyunca hala güçlü bir yüzde 5.5 ortalama ile artması bekleniyor. Türkiye'nin büyük cari işlem açığı ve GSYİH'sının yüzde 5'i civarında, bir kırılganlık kaynağını temsil eden yüksek petrol ithalat faturası yatırımcı güvenini bozabilir, akaryakıt fiyatlarını yükseltebilir."

 

Bu konularda ilginizi çekebilir