Gelişen ülkelere para girişi olacak
Satış baskısı altında olan gelişen ülkeler grubu bir noktada küresel yatırımcılara cazip fırsatlar sunabilir. O dönem geldiğinde, makro temelleri daha sağlam olan ülkeler pastadan daha büyük bir pay alabilirler
Küresel ekonominin her tarafından yavaşlama sinyalleri geliyor. Piyasa göstergeleri, büyüme rakamları bunu gösteriyor. Gelişen ülkelerin düşük performansları sürüyor. Gelişmiş ülkelerde aradan sıyrılanlar ABD ve İngiltere. Ancak büyümeye ilişkin beklentiler her geçen gün bozulurken, bu ülkelerin gelişmelerden etkilenmeyeceklerini düşünmek iyimserlik olur.
ABD’de enflasyon beklentileri düşüyor. 10-yıllık başa baş enflasyon oranı yüzde 2’nin altına sarktı. Bu oranı Fed’in enflasyon hedefi olan yüzde 2 ile karıştırmayalım. Eş zamanlı bir indikatör olan başa baş oranı, 2008 krizinden beri en sert düşüş trendini yaşıyor. Açıkçası ABD tahvil faizlerindeki düşüş, ekonomideki dezenflasyon baskısı benim için sürpriz değil. Amerika 10 yıllık tahvil faizinin yüzde 2.2’ye kadar düşebileceğini, oran yüzde 3’e yakınken yazılarımda belirtmiştim. Farklı faktörlerin yanı sıra, dezenflasyon baskısının bir noktada oluşabileceğini düşünüyordum. Şu aşamada piyasalar açısından kritik nokta, faiz artırımlarının zamanlamasıdır. Enflasyon Fed’in yüzde 2’lik hedefine doğru hareketlenmezse, Fed faiz artırımlarını erteleyebilir. Faiz artırımının öne çekilmesini isteyen Plosser ve Fisher gibi üyeler 2015’te emekli oluyorlar. Faizlerin uzun süre düşük kalmasını savunan Chicago Fed Başkanı Evans gibi güvercin üyelerin Fed’deki savaşı kazanma şansları artıyor. Beklentileri gösteren 10-yıllık başa baş oranının çakılması, enflasyonda aşağı yönlü bir hareket daha yaratabilir. Enflasyondaki düşüş büyüme üzerinde baskı oluşturabilir. Amerikan şirketlerinin kazançları darbe alabilir. Hisse senedi getirileri düşebilir. Yüksek reytingli özel sektör tahvilleri ve devlet tahvilleri için ideal bir ortam oluşabilir. Dünyanın en önemli endeksi olan S&P 500’deki şirketlerinin kazançlarının yüzde 50’si yurt dışı kaynaklıdır. Global ekonomi zayıflarken, bu firmaların gelirlerinde hasar oluşur. Hisse senedi geri alımlarıyla bu durum makyajlanabilir. Yine de, 2015’in birinci veya ikinci çeyrek bilançolarında bu etkiler görülebilir.
Euro Bölgesi'ndeki enflasyon beklentileri de yerle bir oldu. Manşet enfl asyon rakamları dışında, swap oranları gibi enflasyon beklentilerine yönelik göstergeler deflasyonu fiyatlıyor. Bu swap oranları, 2009’dan beri en düşük seviyelerine indiler. Reyting kuruluşlarının not indirimlerine rağmen, Euro Bölgesi'ndeki tahvil faizleri düşüyor. Almanya 10 yıllık tahvil faizi yüzde 1’in altına sarktı. Euro Bölgesi'nde düşük büyüme, düşük enflasyon ve düşük faiz dönemi devam edecek. Japonya uzun yıllar bu sarmaldan çıkamadı. Euro Bölgesi'nde politika adımlarının daha hızlı atılması gerekebilir.
Emtia fiyatlarındaki çöküş de dünya ekonomisindeki büyüme ve enflasyon tahminlerinin ne kadar düştüğünün göstergesidir. Emtia endeksleri son beş yılın en düşük seviyelerine indiler. Suudi Arabistan-Kuveyt-ABD arasındaki petrol oyunu (Rusya’ya karşı danışıklı dövüş de olabilir), fiyatı tahminlerin çok altına indirdi. Brent petrol için Kuveyt 76 doları, Suudi Arabistan 80 doları dillendiriyor. Tabii emtialardaki çöküşe sadece petrol açısından bakmayalım. Tarımsal emtialarda da büyük satışlar yaşanıyor.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişen ülkeler grubu bu tarz ortamlarda baskı altında kalır. Fed’in faiz artırımlarını ertelemesi gelişen ülke piyasalarını zaman zaman destekleyebilir. Euro Bölgesi'ndeki durumun Türkiye gibi ülkeler açısından daha önemli olabileceğini düşünüyorum. Euro Bölgesi bankacılık sektörünün, AMB hesaplarında 750 milyar dolar civarında parası olacak. Mevduat faizi negatif olduğu için, getiriyi bırakın, bankaların kaybı var. Euro Bölgesi yıllık bazda ortalama 350 milyar dolar cari fazla veriyor. Bölgede muazzam bir tasarruf fazlası var. Euro Bölgesi faizlerinin çok düşük kalacağı düşünülürse (negatif faizler de görülebilir), bu kaynaklar önümüzdeki dönemde yüksek getirinin peşinde olabilir. Bu durum yaşanırsa, fonların adresi yine gelişen ülke piyasalarıdır. Şu an satış baskısı altında olan gelişen ülkeler grubu bir noktada küresel yatırımcılara cazip fırsatlar sunabilir. O dönem geldiğinde, makro temelleri daha sağlam olan, kırılganlıklarını düzeltme yolunda adımlar atmış olan ülkeler pastadan daha büyük bir pay alabilirler.