Hong Kong'da siyasi gerilim yükseliyor
Hong Kong'da Pekin yönetiminin politikalarına bir tepki olarak doğan Şemsiye Hareketi liderlerinin hapse atılması, Ada'da gerilimin yeniden yükselmesine yol açtı.
Çin’in özerk yönetim bölgesi Hong Kong’da ‘Şemsiye Hareketi’nin etkisi devam ediyor. 2014 yılında gerçekleştirilen gösterilerden sorumlu tutulan üç aktivistin geçen hafta altı ila sekiz ay arasında değişen hapis cezası alması azımsanmayacak bir kitleyi yine Hong Kong sokaklarına döktü.
Bununla birlikte, bu hapis cezasını tek başına ele almak Ada’da olan biteni anlamaya kafi değil. Aksine, yirmi yıl önce İngiltere’den Çin’in yönetimine geçen Hong Kong'da bugüne kadar gerçekleşen tedrici değişimle birlikte değerlendirilmeyi gerektiriyor. Pekin güdümlü özerk yönetimin ders kitaplarına müdahalesine kadar varan gelişme, 2014 yılında toplumsal bir tepki hareketi olarak karşılığını bulurken, süreç durmak bir yana daha da karmaşık bir hal almaya devam ediyor.
Sivil itaatsizliğe hapis
O günlerde gençlerin öncülüğünde gerçekleştirilen gösterilerde öne çıkan Joshua Wong, Nathan Law ve Alex Chow haklarından verilen hapis cezasını çekmek üzere hapishaneye konuldular. Yerel mahkemenin gençler hakkında daha önce verdiği ‘toplum hizmeti’ cezasının bir üst mahkemece yeterli bulunmaması üzerine yeniden başlayan dava sürecinden hapis cezası çıkması, Pekin yönetiminin Hong Kong üzerindeki siyasi baskısı olarak değerlendiriliyor. Mahkemenin, aktivistlerin ortaya koyduları toplumsal açılımı 'sağlıksız bir eğilim' olarak yorumlaması bir 'ders verme niteyinin' olduğu yorumlarına da yol açıyor.
Hapse atılan gençler artık birer aktivist olmanın ötesinde bir statüde bulunuyorlar. Bunun en açık göstergesi, sivil itaasizlik eylemi olarak ortaya çıkan Şemsiye Hareketi’nin, 2016 yılı nisan ayında Demosistos adıyla bir siyasi partiye dönüşmesidir. Bu durumun, sivil bir inisiyatifin siyasallaşması anlamında kayda değer bir durum olduğuna kuşku yok. Bunun bir kanıtı olarak, geçen eylül ayında yapılan seçimde bu siyasi hareket Ada parlamentosu’na ilk milletvekilini yolladı. Bugün hapiste olan ‘eski’ milletvekili Nathan Law'ın varlığıyla Demosistos, mecliste adına demokrasi birliği yani pan-demokrasi denilen grupla ortak hareket ederek yasama çalışmalarını veto etme yetkisine sahip demokratik bir güç içerisinde yer aldı.
Pekin'e tepkiler
Yargılama süreci, Hong Kong özerk yönetimince gerçekleştirilmiş olsa da, sürecin Pekin’in bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde işlediği düşünülüyor. Zaten gerek Hong Kong kamuoyu gerekse uluslararası çevrelerden gelen tepkiler de buna dayanıyor. Ancak sivil itaatsizlere verilen hapis cezası Pekin’in hem bölgede hem de küresel ölçekte oynamak istediği liderlik rolüne gölge düşürecek bir gelişme.
Hong Kong’da yaşananlara uluslararası çevrelerden tepki gelmeye başlaması, Pekin yönetiminin son dönemde küresel liderlik kazanma çabasıyla da çelişen bir durum. Aslında bunda şaşılacak bir durum olmadığı da söylenebilir. Bugün Çin sahip olduğu ekonomik kazanımlarla bir süper güç olma veya birinci süper güç olma iddiasını ortaya koyarken, sağladığı mali fonların dışında toplumsal ve kültürel açılımlarıyla bir değerler manzumesi sunamıyor. Kısa bir süre önce Tayvan’la yaşanan gerginliklerin liberal değerleriyle ortaya çıkan Çin’e bağlı bir özerk bölge kabul edilen Hong Kong’da yaşanmaya başlanması, Çin yönetiminin potansiyel liderlik vasfına halel getirecek bir mahiyet arz ediyor.
Üç aktiviste ceza veren mahkemenin ‘sağlıksız gelişme’ diyerek atıfta bulunduğu sivil itaatsizlik eylemi, bir yönüyle Ada halkının edindiği değerlerin erozyonu bağlamında anlam kazanıyor bu sürecin en önemli veçhesi ise Ada’da toplumsal barışın zedeleniyor oluşu.
Ada’daki siyasi mücadele
Üç aktivistten birinin özerk yönetim parlamentosunun en genç milletvekili olması, yargılama sürecinin ortaya koyduğu sorunun, sadece sivil itaatsizlik şeklinde gündeme gelen sokak gösterileri çerçevesinde ele alınmayacağını ortaya koyuyor. Kaldı ki 2014’te ‘aktivist’ olan gençler, işaret edildiği üzere Demosisto adı verilen siyasi partiyle doğrudan siyasal yaşamın ortasına oturdular.
Parlamentoda demokrasi birliği adını taşıyan muhalif grup içerisinde yer alan dört milletvekilinin temmuz ayı ortalarında vekilliklerinin düşürülmesi, Ada’da yaşanmakta olan sorunun siyasal boyutunun giderek öne çıkmakta olduğunu gösteriyor. Öyle ki, bu dört milletvekili, pan-demokratların parlamentoda iktidar gücünün yürüteceği yasama çalışmalarını en azından sayısal olarak veto edebilmelerini de sağlıyordu.
Bugü Ada’da açık bir siyasi mücadele olduğuna şüphe yok. Üç gence verilen altı ile sekiz aylık hapis cezalarının geleceğe yönelik bir yansıması da bulunuyor. Cezanın bitimiyle bir başka ceza yani beş yıl boyunca siyasetten men yasağı gündeme gelecek. Pekin destekli Hong Kong özerk yönetiminin, bir yandan sokaktaki aktivisti, öte yandan parlamentodaki muhalif milletvekilini saf dışı bırakma yönündeki kararının yakın ve orta vade Ada siyasal yaşamında nasıl bir karşılık bulacağı izlenmeye değer. Bu süreç, Demosisto partisinin Ada kamuoyunda giderek kabul görmesi kadar, demokrasi yanlısı diğer siyasi hareketlerin de etkinliklerini artırmasına yol açabilir.
Demokrasi ruhu diriltilebilir mi?
Ada’nın tam anlamıyla Çin’in yönetimine geçmesine otuz yıl kalmış olsa da, bugüne kadar yaşananlar sivil haklarda ve demokratik değerlerde bir aşınma anlamına geliyor.
Bu süreçte Ada’da özerk yönetimin ne anlama geldiği ve bunun Pekin yönetiminde nasıl uygulandığı konusu tartışılmaya devam edecek. 2014’te şemsiyelerle başlayan, ardından siyasi parti kurup meclise ilk milletvekillerini gönderen, pan-demokrasi hareketince dikkate alınan, önde gelen liderleri şu anda hapiste bulunan bir hareketin biteceğini düşünmek en azından şu aşamada mümkün değil.
Ada siyasetinin yeni bir aşamaya evrildiğine kuşku yok. Bununla birlikte, Ada’da siyaseti ve genel anlamda yönetimi belirleme konusunda da Pekin’in geri adım atma gibi bir niyeti bulunmuyor. Tüm bunlar Hong Kong’un bölgede dikkatle izlenmesi gereken yeni siyasi ve toplumsal gelişmelere konu olabileceğine işaret ediyor.