'İş dünyasının, sanayi ile entegresi 3. Kuşak Üniversiteler'le mümkün'

Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Gençtürk, “Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliğinin gerçek anlamda hayata geçmesi için 3. Kuşak Üniversitelere ihtiyaç var” dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

kezban-karaboga-004.png

Özyeğin Üniversitesi (ÖzÜ) ilk öğrencilerini 2008 yılında aldı. 7’nci senesini tamamlıyor. Toplam 5 bin 94 öğrencisi var. Görece genç bir vakıf üniversitesi. Buna karşın TÜBİTAK’ınüniversiteleri girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıraladığı “Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi” ne, endeksin yayınlandığı son 3 yıldır ilk 10’dan dahil oluyor. 

ÖzÜ’deki akademisyenlerin 140’a yakın patenti var. Son 2 yılda yine ÖzÜ hocaları ile ortak olarak 9’u ulusal ve 9’u uluslararası toplam 18 patent başvurusu yapılmış. Şu daha dikkat çekici: ÖzÜ proje hacmi 2015 yılında 34 milyon liraya ulaşmış. Bu projelere fon veren kurumlarda yüzde 37 ile AB fonları, en büyük orana sahip. AB fonlarından sonra yüzde 32 ile TÜBİTAK ve yüzde 16 ile sanayi işbirliği projeleri geliyor. Özyeğin’de 41 birim tane akademik ve idari birim var. 23 lisans programı okutuluyor. Tüm lisans programlarının her birinde staj zorunlu. Yani mühendislikte zaten staj var ama İşletme Fakültesi’nin programlarında hatta Hukuk Fakültesi’nde de staj yapma zorunluluğu var. Geçen yıl yapılan mezuniyet törenin de ÖzÜ mezunlarının yüzde 65’inin iş teklifi aldığı bilgisi var. Bunlar ÖzÜ’nün rakamları. Ama işin bir de felsefi boyutu var. Kanımca, bu kısmı daha önemli, ilgi çekici. Bakın, neden. Özyeğin Üniversitesi kurulmadan önce detaylı bir araştırma konferansı yapılıyor. Bu konferansta Türkiye’deki yüksek eğitimde ihtiyaçlar, eksiklikler nelerdir, nasıl katma-değer yaratabilir gibi soruların cevapları aranıyor. Böylece Özyeğin Üniversitesi’ni çok iyi tanımlayan, ‘3. Kuşak Üniversite’ olma iddiası benimseniyor. 

Denilebilir ki, Özyeğin Üniversitesi, bütün idari ve akademik birimleriyle tam bir “3. Kuşak Üniversite”. Bu felsefe, MIT, Stanford ve Harvard gibi ABD önde gelen üniversitelerinin yanı sıra İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nin de benimsediği bir felsefe. Şimdi soru şu: 3. Kuşak Üniversite tam olarak nedir?, Üçüncü Kuşak Üniversite’nin Birinci ve İkinci Kuşak Üniversitelerden farkı nedir? İşte bu soruların cevaplarını, Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Gençtürk’den dinledim. Prof. Gençtürk, “Türkiye’de üniversite sanayi işbirliğinin gerçek anlamda gerçekleşmesi için 3. Kuşak Üniversitelere ihtiyaç var” diyor. Konu, bu nedenle, önemli. 

Hoca da öğrenci de girişimci 

Öncelikle birinci nesil üniversitelerde daha çok karşılıklı bir usta-çırak ilişkisi hakim. Bilgiyi paylaşan kişinin bilgi üretmesine odaklı bir eğitim sistemi var. Üretilen bilgiye herkesin erişmesi mümkün olmuyor. Diyor ki Prof. Dr. Esra Gençtürk, “Birinci nesil üniversitelerde üretilen bilgi ufak grupla paylaşılıyor. Çok elitist bir yapı var. Herkes buna erişemiyor. İkinci evrede ise üretilen bilginin daha büyük kitlelere ulaştırılması ve bilginin paylaşımı ön plana çıkıyor. Elitist bir yaklaşımdan çok tabana yayılabilecek, üretilen bilginin yayılmasına odaklı bir eğitim sistemi var.” Benim anladığım şekliye İkinci Kuşak Üniversitelerde üretilen bilginin daha sistematik bir şekilde paylaşımı söz konusu. Kitlelerin, teorik bilgiye hızlıca ulaşımı mümkün hale geliyor. Araştırmalar, çoğunlukla ‘disipliner’ bir anlayışla gerçekleştiriliyor. Ürettikleri bilginin uygulanışını kendi görev alanlarında görmüyorlar. Tam da bu noktada 3. Kuşak Üniversitelerin farklılığı ortaya çıkıyor. Çünkü 3. Kuşak Üniversiteler yarattıkları bilginin kullanımı, ticarileştirilmesini ve uygulanışını kendi sorumluluklarında görüyorlar. Bu nedenle, 3. Kuşak Üniversitelerin akademisyen ve öğrencileri bilginin üretilmesi, ticarileştirilmesi ve uygulanışında rol alıyorlar. Prof. Gençtürk bakın nasıl anlatıyor: “3. Kuşak Üniversitelerde üretilen bilgiyi hem öğrencilere etkin bir şekilde iletebilen hem de bunun; iş dünyasına ve genel olarak topluma etkisi konusunda ciddi mesai harcayan bir akademik kadro gerekiyor. Akademisyenlerin araştırmanın teoriden pratiğe dönüşümüne kafa yoruyor olması gerekiyor. Aldıkları patentler ve yaptıkları araştırmaların uygulamada geçerli olup olmadığı önemli. Ürettikleri bilginin patentlenebilir ve sonrasında ticarileştirileştirilebilir olup olmadığını takip etmeleri önemli. Öğrenciler de bu bilgi üretiminin, paylaşımı ve ticarileştirilmesi sürecinin içine dahil oluyorlar. Yani üretilen ve paylaşılan bilginin direkt topluma fayda yaratması gerekiyor. Bu şekilde hem akademisyenler hem de öğrenciler bazında ‘Girişimcilik’ kavramı öne çıkıyor.”

Üçüncü kuşak üniversitelerin 9 temel özelliği*

1)Temel araştırmalar üniversitenin merkezi etkinliği olmaya devam eder. 
2)Araştırmalar disiplinlerüstü ve disiplinlerarasıdır. 
3)Network üniversiteleridir. Endüstriyle, Ar-Ge firmalarıyla, yatırımcılarla ve diğer üniversitelerle işbirliği yaparlar. 
4)Uluslararası rekabetin hüküm sürdüğü pazarlarda etkinlik gösterirler. En iyi akademisyenleri ve öğrencileri bulmak ve endüstriyle en iyi araştırma sözleşmelerini yapmak için birbirleriyle etkin rekabet içindedirler. 
5)Genellikle kitle üniversitesi olmaktan kaçınmazlarsa da, en iyi ve en parlak öğrenci ve akademisyenleri için özel olanak yaratıyorlar. 
6)Disiplinlerarası uzlaşma ve yaratıcılık kavramlarını, akılcı bilimsel yöntemlerle eşdeğerde bir itici güç olarak benimserler.
7)Kozmopolittirler. Öğretim dili olarak İngilizce’yi benimserler. 
8)Üniversiteler, yeni girişimci etkinliklerin beşiği olarak görüldüklerinden, geleneksel olan araştırma ve eğitim hedeflerinin yanı sıra, bilginin kullanımı da üniversitelerin üçüncü hedefi durumuna gelir.
9)Resmi mevzuata daha az bağımlı olacaklardır.

*Kaynak: Üçüncü Kuşak Üniversitelere Doğru Geçiş Döneminde Üniversiteleri Yönetmek, Prof. Dr. J.G. Wissema

FİBA’nın şirketlerinde ‘sıcak satış saha stajı’

Özyeğin Üniversitesi öğrencileri daha ilk yıllarından itibaren FİBA Grup’un GAP, Marks and Spencer, Banana Republic gibi şirketlerinde staj yapma imkanı buluyor. Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Gençtürk, “Öğrencilerimize sıcak satış deneyimi yaşatmak istedik. FİBA grup şirketleri içinde dünya zinciri olan perakende mağazaları var. Öğrencilerimiz buralarda 1’er aylık saha deneyimi kazanıyorlar. Böylece profesyonel iş hayatını tecrübe ediyorlar, akademik eğitimlerini iş dünyasıyla entegre ediyorlar” diyor

Bu konularda ilginizi çekebilir