'İlk defa bir Türk firması dünya şampiyonasının sahibi oldu'
Avitaş Genel Müdürü Şekib Avdagi, ilk defa bir Türk firmasının dünya şampiyonasının sahibi olduğunu bildirdi.
Rüştü BOZKURT
TUSAŞ-Saha İstanbul buluşmasına kalabalık iş insanı grubu katıldı. Sunumlarını izlediğim firmalar arasında Avitaş’ ın yetkilileri de vardı. Genel Müdür Şekib Avdagiç kompozit maddelerle ilgili geldikleri düzeyi paylaşırken büyük bir özgüven sergiliyordu. TAYSAD’ daki etkinliklerinden de tanıyordum. Sözlerinin arasında uluslararası bir organizasyon düzenlediklerini öğrenince ilgimi çekti. Çetin Altan’ın anlatımıyla “Uluslararası eleklerin üstünde kalma” yetkinliği bugünkü aşamada ülkemizin önemli sorunlarından biriydi.
Hafta başında kalktım Pendik’teki Avitaş tesislerine gittim. Yapılan işin özelliklerini işletme içinden gözlemek, kokuyu almak, akıl gözü kadar çıplak gözlerimi de inandırmak istedim.
Avitaş AŞ, 1969 yılından bu yana kompozit plastiklerden otomotiv ana sanayi için parça tasarımı, ürün geliştirme ve üretim faaliyetlerini devam ettiriyor. Şekib Avdagiç, savunma, uçak ve uzay sanayi yetkililerine müşteri referansları aktarırken, Roketsan’ı özellikle vurguluyor. Otomotiv endüstrisindeki müşterileri de birinci sınıf: Mercedes, Renault, Isuzu gibi otomotiv ana sanayi firmaları. Demek istiyor ki ileri teknoloji çıktıları kullanan üretim sektörlerinde kendini kanıtlamış bir firma adına konuşuyorum.
Pendik’te imalathaneyi gezmeye gittiğimde yarış otomobilleri şirketi genel koordinatörünün kardeşi makine mühendisi Halid Avdagiç olduğunu öğreniyorum. Kanada’daki yarışı örgütlediği için ziyaretimizde işyerinde yoktu.
Piyasa yapıcısı ana sanayi kuruluşlarının yan sanayi geliştirmedeki önemini uzun yıllardır Samsun’ da sağlık gereçleri üreten Ahmet Bahadır’dan ödünç aldığımız “Yan sanayi olmadan, tam sanayi olmaz” genellemesiyle anlatmaya ve açıklamaya çalışıyorum. Bir adım daha ileri giderek ülkemizin önündeki büyük fırsatlardan birinin “Piyasa yapıcısı kuruluşların ölçek ekonomisiyle yarattıkları ulaşabilirlik ve erişilebilirlik olanaklarıyla küçük ve orta ölçek işyerlerinin esneklik ve hızını birleştirmeden rekabet savaşında olması gereken yere ulaşamayız” gerçeğini sürekli yineliyoruz.
Avitaş’ın üç özelliği
Avitaş üç yönüyle ilgimi çekiyor: Birincisi, ailenin ikinci kuşağı iyi bir iş bölümü ve çalışma ahengiyle babadan devraldıkları işi küresel ölçeklere taşıyor. İkincisi, butik üretim yapılmasına karşın yüksek teknolojilerin çıktılarını kullanmak durumunda olan yarış otomobilleri üretiminde kendini kanıtlıyor. Üçüncüsü de, ürün becerisini sistem tasarlama, sistemi yapılandırma ve operasyonların yönetişimini sürdürebilme düzeyine çıkarıyor.
Şekib Avdagiç ve Çağlar Süren’ e, “Yarış otomobilinde kendi markanızı nasıl yarattınız?” diye soruyorum.
Avdagiç 8 yıllık bir gelişmeden söz ediyor. Diyor ki “2008 yılı itibariyle kendi markamız ile ürün yapmaya karar verdik ve dünya pazarları için yarış otomobilleri tasarlamaya ve üretmeye başladık.”
“Başlangıç önemli ama başlangıç noktasına hassas bağlılık daha da önemli” diyorum. Asıl önemli olanın sürdürebilir olma ve kendini yeniden üretmesini bilme olduğunu anımsatıyorum. Ve bir yanıtla yüzleşiyorum: “İlk defa bir Türk firması bir Dünya Şampiyonası’nın sahibi oldu!”
Otomobil yarışları bildiğim bir alan değil. Kavramlarını bilmediğim, kurallarını anlamadığım, ilgi menzilime girmemiş bir alan. Avitaş, yetkililerinden, bugünkü konumlarını özetle aktarmalarını istiyorum:
“Avitas Motorsport olarak, Dünya Rallikros Şampiyonası – RX Lites Şampiyonası’nın 5+5 yıl süreyle tüm haklarını satın aldık. IMG firması ile yapmış olduğumuz anlaşma çerçevesinde RX Lites’ın tüm hakları bize ait. Şampiyonada ki tüm otomobillerin tek tedarikçisi de Avitas Motorsport. Dolayısıyla bizim şampiyonalarımızda kim kazanırsa kazansın biz her zaman birinciyiz.”
Dünya Rallikros Şampiyonası hakkında en küçük bir fikrim yok. Kendimden utanıyorum. İlk kez dersime çalışmadan bir iş yerine gitmenin ezikliğini yaşıyorum. Yine de Dünya Rallikros Şampiyonası’nın ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
Avitaş yetkilileri ana başlıklar halinde söz konusu yarışın ne olduğunu anlatıyorlar:
“FIA - Dünya Otomobil Sporları Federasyonu 5 ayrı dünya şampiyonası düzenliyor.
Bunlar: F1, WRC, WEC, WTCC ve RX
RX yani Dünya Rallikross Şampiyonası iki farklı otomobil ile organize ediliyor. Bunlar: 600 BHP gücünde, 4WD SuperCar’lar ve Avitas tarafından tasarlanıp üretilen 310 BHP gücünde 4WD olan RX Lites yarış otomobilleri.
RX Lites Şampiyonası’nın sahibi olan şirketimiz, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi aynı zamanda RX Lites Şampiyonası’ndaki tüm otomobillerin de tek tedarikçisidir. RX Lites şampiyonasında sadece Avitas Motorsport tarafından üretilen otomobiller yarışmaktadır.”
Merakım kabarıyor. İçinde bulunduğumuz 2016 yılındaki etkinliklerini öğrenmek istiyorum. Çağlar Süren yanıtlıyor:
“2016 sezonunda SuperCa Lites otomobillerimiz ile 4 ayrı şampiyonada 30 yarışımız olacak;
1. Dünya Rallikros Şampiyonası - RX Lites Şampiyonasında 8 yarış.
2. Amerika Rallikros Şampiyonası - GRC Lites Şampiyonasında 12 yarış.
3. Kar-Buz (İsveç-Norveç) Rallikros Şampiyonası - RallyXonICE: 4 yarış
4. İskandinav Rallikros Şampiyonası - SuperCar Lites Şampiyonasında 6 yarış”
Dünya şampiyonası 40 ülkede 55 TV kanalı ile 550 milyon haneye canlı yayınlanıyor. Kanal listesine RX Lites web sayfasından ulaşılabiliyor.Türkiye’deki yayınlar NTV Spor tarafından yapılıyor.
Amerika Şampiyonası ise NBC Sport TV kanalı ve RedBull TV ile internet üzerinden dünyanın her yerinden seyredilebiliyor. Kar-Buz Şampiyonası ve İskandinav Şampiyonası ise internet üzerinden SVT tarafından canlı yayınlıyor.”
Yukarıda paylaşılan konular dışında ihtiyaç duyacağınız ek bilgi isteyenlerle şirket ayrıntı bilgisi veriyor.
Çağlar Süren medya ilişkilerinden de sorumlu. Avitaş’ ı uluslararası ölçekte iş örgütlemeye taşıyan özellikleri öğrenmek istiyorum. Bir teknisyen ve uzun yılların birikimiyle oluşan görüşlerini paylaşıyor: “Birincisi, işin kaynağı bu işyeri. Fikir burada doğuyor, burada olgunlaşıyor, buradan hayata taşınıyor. İkincisi, her iş gibi bu işin odağında da insan var. Bu kuruluşun, yapılan işe inanan bir kadrosu olmasa bugün ulaşılan düzeyi yakalamamız mümkün olmazdı. Üçüncüsü, bu işyerinin sahipleri ikinci kuşak. Bu işyerinin 40 yıllık birikimi var. Bu birikimleri büyük bir heyecanla, sevdayla hayata taşımak isteyen liderlik olmasa yine de bugünkü düzey yakalanamazdı. Dördüncüsü, Batı’ nın zengin ülkeleri kalıplaşmış, rahatına düşkün insanlarla dolu. Bizim farkımız, kendimizi kanıtlamaya dönük, hayal eden, hayallerinin peşinden koşan, başarmak isteyen insanlarız. Beşincisi, biz eşit koşullarda değiliz. Örneğin vize engelimiz var. Buna rağmen zoru başararak hayatın tadını çıkarıyoruz.”
Kapsayıcı kurum olmak
Avitaş yöneticisi Şekib Avdagiç’ den yarış otomobillerinde kaç parçanın kullanıldığını öğreniyorum: “5 bin 200 parçayı küresel ve yerel piyasalardan derliyoruz. Parçalarda bir yerlileşme stratejimiz var ama acele etmiyor; ehemi mühime karıştırmıyoruz. Tasarım ve mühendisliğini ve hepsinden önemlisi Uluslararası Otomobil Federasyonu’nun (FİA) akreditasyonunu önemsiyoruz” yanıtını alıyorum.
Yaklaşın 150 bin euro üzerinde ihraç edilen araçlarda teknoloji- yoğun karekteri anlamak için de bir kilogram aracı kaç dolara sattıklarını soruyorum. Avdagiç, “Türkiye ihracatının ortalaması yaklaşık 1.09 dolar/kg. Ülkemizdeki otomobil sektörünün ihracatı 6.5 $/kg, Avitaş’ın ise 160 $/kg” diyor gururla.
Türkiye’nin yüksek teknoloji çıktılarını kullanmada hangi yönüyle iyi, hangi yönleriyle eksikli olduğunu sorduğumda, Avitaş yetkilisi, “ Mekanik işlemlerde bir yere geldi...Gömülü yazılım konusunda ise olması gereken yerin çok ötesinde” karşılığını veriyor. Boeing’in mikronaltı hassasiyetteki metal işleme firmaları bulamadığı için Hindistan’a gitmesine hayıfl anıyor.
Anadolu’da güzel bir söz vardır: “Çobanın niyeti olsa tekenin t..’ından süt çıkarır” der... Niyet edip akıl koyduğumuzda, inanarak insana güven verdiğimizde başarıyoruz; hem de iyi şeylere imza atarak başarı yolunda ilerliyoruz.
Avitaş insanları, yakaladıkları sevdanın peşinden koşuyor… Gel de Şota Rustaveli’yi bir kez daha anımsama: “Düşmemişsen bir sevdanın peşine/ Özün düşman olur kendi özüne.”
Envanter ve bilgi herşeyin ilk adımı
Şekib Avdagiç’e doğru yanlış düşünmeden, zihninde kristalleşmiş sorunlarımızın ve çözümlerinin neler olduğunu soruyorum. Yanıtlarını birlikte izleyelim:
1. Ülkemizde etkin kaynak kullanabilmek için ciddi envanterlerin olması lazım. Envanterler sadece devlet zoruyla değil, kendi işlerimizi iyi planlayabilmemiz içim herkes tarafından önemsenmeli, doğru veri iletilmeli.
2. Önce yetişmiş insan gücümüzün bugünkü durumunu saptayan bir çalışma yapılmalı, sonra yeni kalkınma yollarımıza göre nasıl bir kalifiye insana ihtiyacımız olduğunın da belirlenerek eğitim-öğretim sistemimiz ona göre örgütlenmeli.
3. Ülkemizde ne kadar Ar-Ge, ne kadar tasarım potansiyelinin olduğunu net olanak bilemiyoruz. Bu konura çalışmalar yapılmalı, envanter hazırlanmalı, elektronik adresler belirlenmeli ki erişilebilirlik artırılarak eşleşmelerle sinerji yaratma ölçeği büyüsün, mevcut yapıdan daha yüksek değer üretmenin yolları açılsın.
4. Teşvik sistemi yarım yüzyıldır uygulanıyor. Kalkınma Bakanlığımızın ciddi bir birikimi olmalı. Değişik teşvik sistemleri uygulandı. Ciddi bir geri-bildirimle aktarılan kaynaklar ve ulaşılan sonuçların fayda/ maliyet analizleri yapılmalı, değişen dünya şartlarına uyumu hızlandıracak yeni bir teşvik sistemi tasarlanmalı.
5. Ülkemizde bakanlıklar olmasına rağmen, sanayicinin bir sahibi olmadığı kanısı çok yaygın. Sanayicinin bir sahibi olmalı, dara düştüğü zaman akıl alacağı bir yer bulunmalı ki güven artsın, yatırım iştahı artsın ve üretkenlik artsın.
6. Ülkemizde rekabetçiliği öne çıkaran, girişimcinin önündeki zorlukları kaldıran, serbest adil piyasada rekabette şans eşitliği yaratan, regülasyonlarda aşırıya kaçmayan, yabancı ülkelerden tercüme edilmeyen, ülke koşullarını iyi gözeten bir yönetişim anlayışına hızla geçilmeli.
7. Rakip ülkeler kurumlara kendi girişimcisine ne gibi kolaylıklar sağlıyor, hangi işlevsel yaklaşımları sergiliyorsa, Eximbank örneği gibi, ülkemizdeki yönetim de benzer kolaylıkları sağlamalıdır.