"1 Ocak'ta başlayacak Esnaf Ahilik Sandığı prim kesintileri 1 yıl ertelenmeli"

Esnaf ve sanatkârın haksız rekabet baskısı altında olduğunu ve sosyal güvenlik primini yatıramada zorlandığını kaydeden TESK Başkanı Palandöken, 1 Ocak 2018’de başlayacak olan Esnaf Ahilik Sandığı prim kesintisinin bir yıl ertelenmesini istedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet KAYA

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken esnafl arın, işini kaybetme, ölüm-sakatlık gibi hallerde toplu ödeme almalarına imkan veren Esnaf Ahilik Sandığı uygulamasının bir yıl ertelenmesini talep ettiklerini söyledi. Esnaf ve sanatkârların haksız rekabet baskısı altında olduğunu, bu haksız rekabetin hem özel sektör hem de kamu kuruluşlarından geldiğini söyleyen Palandöken, küçük işletmelerin zor durumda kalmasının işsizliği artıran faktörlerden biri olduğunu vurguladı. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını yanıtladı.

Ferit Parlak
2 milyon esnafın geleceği…

Teknolojik ve ekonomik gelişim hız kazanırken, insanların ihtiyaçları, tüketim kalıpları ve davranışlarındaki değişimin de hız kazanması kaçınılmazdı… Örneğin, “Fazla şeker yeme, dişini çürütür” diyen Bakkal Hasan Amca, okula giderken çantama portakal koyan Manav Mustafa, çocuk dergilerinin eski sayılarını koltuğumun altına sıkıştıran Kırtasiyeci İbrahim Abi gibi aileden biri kabul ettiğimiz esnafl arımız, belli bölgelerimiz haricinde, kalmadı artık. Maliyet, hesaplı alışveriş kavramları ön plana çıktı… Değişim yavaş yavaş yaşanmasına rağmen, 2 milyona yakın esnaf, yani 2 milyon ailenin bu değişime hazırlıksız yakalanması, ekonomiyi tehdit eden bir hal almaya başladı… Bendevi Palandöken ile esnaf ve sanatkârların sorunlarını çözme, yönlendirme, meslekî yönlerini geliştirme, kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri yaşatma ve koruma gibi görevleri bulunan TESK’in, esnafın sorunlarının çözümüne yönelik girişimlerini konuştuk.

- Son dönemde esnaf ve sanatkârların ekonomik olarak zorlandığı yönünde haberler sıklaştı. Özellikle kapanan mağazaların çoğaldığına dair işaretler geliyor. Sizin yorumunuz nedir?

Esnafın hali, vatandaşın haliyle doğru orantılıdır. Vatandaşın hali iyi olursa, ekonomi düzgün olursa, ülkede kriz olmazsa esnaf-sanatkârın durumu ‘kendisini idare eder’ seviyesindedir. Çünkü esnaf- sanatkârın iyiliği, kendisini idare etmek seviyedir. Yeni teknolojiye ayak uyduramayınca, sermaye birikimi az olduğu için bir de ülkede kuralsızlık olduğu için küçüklerin büyümesi mümkün olamıyor.

- Esnaf Ahilik Sandığı bu tür durumlar için bir sigorta olarak düşünülmüştü?

Esnaf Ahilik Sandığı için prim kesintileri 1 Ocak 2018’de başlayacak ama biz bir yıl ertelenmesini talep ettik. Sandığın kuruluşuyla ilgili çalışmalara katıldık, destek verdik ve kuruldu ancak biliyorsunuz; bu bir sandık ve belirli bir bedel (prim) ödemek lazım. Günümüz ekonomik koşulları altında ise bu zorlayıcı olacak. Sosyal güvenlik primini yatıramayan esnaf sandık ödentisini nasıl ödeyecek. Bu nedenle ekonomik koşullar biraz düzelinceye, sorunlar iyileşinceye kadar erteleme istedik. Bir yıllık bir erteleme talep ediyoruz. Belirttiğim gibi Ahilik Sandığı aslında önemli bir uygulama. İtirazımız yapıya değil. Herkesin başına olumsuz bir şey gelebilir, dükkânını kapatmak zorunda kalabilir. Böyle olumsuz durumlarda esnaf ailesiyle birlikte zor durumda kalıyordu. Esnaf Ahilik Sandığı bu gibi durumlarda bir katkı sağlayacak. İtirazımız bu yapıya değil, kesintilerin başlamasının bir yıl ertelenmesini istiyoruz.

- Esnaf diyoruz ama mikro işletmelerden söz ediyoruz bir bakıma… Bugün temel sorunlarınız nelerdir?

Serbest piyasa ekonomisindeyiz ama serbest piyasa ekonomisinde kurallar olacak, rekabet şartları eşit olacak. Yerel yönetim ekmek üretiyor ve dükkânınızın önüne büfe koyuyor. Devlet perakende ticareti düzenlemek için girişim yaptı ama tabana yayılmadı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan haksız rekabet devam ediyor. Hani AVM’ler, süpermarketler şehir dışına çıkacaktı, gelişmiş ülkelerle aynı olacaktı?

Hipermarketler, grosmarketler, AVM’ler şehrin gelişeceği yerlere yapılır ki insanlar o bölgelere gitsin, cadde mağazaları, esnaf zarar görmesin. Ancak Türkiye’de her önüne gelen, en güzel rant getiren yapıya yöneldi, AVM’ler inşa etti. Halen de yatırım devam ediyor. Devasa binalar. Hem şehrin dokusu, hem de esnaf-sanatkâr bu devlerle mücadele edemiyor. Sermaye birikimi olan, gerçekten sanayiye yatırım yapabilecek kişiler AVM yatırımlarına döndü. Böylece belki de iyi oldu diyelim, ülke ekonomisinde söz sahibi olan insanlar bakkallık yapmaya başladı!

Zincir marketler mahalle aralarına kadar girdi. Mahallelerde perakende sektörüne, esnafa bakınca kasap göremiyorsunuz, manav hiç kalmadı. Manavlar, marketlerin önünde küçücük, bir-iki çeşit satılan şekle dönüştü. Semt pazarları içler acısı. Artık eskisi gibi görkemli, tarla havası veren, gözünüzü doyuracak değil, küçük tezgahlarda 3-5 ürün kaldı. Et olayında gördüğümüz gibi haksız rekabet var.

Et konusunda büyük şirketlere üretim yaptırma kadar, küçük üreticinin de desteklenmesi, hayvan sayısının bu yolla artırılması lazım. ‘Müdahale ediyorum, regüle ediyorum’ diye hazır para ile et ithal edip iki markette satılacak. Elbette böyle bir ortamda 2 milyon esnaf ‘neler oluyor’ diye soruyor.

"Esnaf vatandaşın faizsiz bankasıdır"

- Bir açıdan bakışla, ekonominin dönüşmesi sürecinde bir değişim olarak yorumlanamaz mı?

Esnaf sanatkârı koruyamazsanız ülke ekonomisi etkilenir. Esnaf vatandaşın faizsiz bankasıdır. Ayıp olur diye ismini bile sormadan, yukarıdaki amca, doktorun teyzesi diye yazarız deftere. Türkiye’de 2 milyon esnaf var. 1 milyonu veresiye yazsa iş (finans) hacminin ne kadar büyük olduğunu düşünün. Ben 55 yıllık bakkalım, rahmetli Annem ile birlikte çalışırdık, 2 kardeşim de yardım ederdi. Yani 5 kişi küçücük ekmek kapısından nasibini alırdı. Kimse çocuğunun meslek sahibi olması için yönlendirmiyor. Eğitim de olunca herkes beyaz yakalı olmaya çalışıyor. Dikkat edin eğitimli genç kesimlerde işsizlik yüksek. İşsizliği önler esnaf.

Yaşam da değişiyor. İnsanlar daha önce her şeyi toptan alırdı. Şeker, fasulye nohut çuvalla alınırdı. Şimdi bir kilo, yarım kilo tüketiliyor. Kimse giysi, cihaz, ayakkabı tamir ettirmiyor artık. Kendi dükkânında çalışan oto tamircisi, kaportacı kalmadı artık. Servislere gidiliyor. Aslında servislerde de tamircinin 5-10 TL’ye yapacağı işler yüzlerce TL’ye yaptırılıyor. Esnaf ucuza çözüm de sunar.

- Ciddi kredi programları devreye alındı, mevcut durumda iyileşmeyi sağlamaya yetmiyor mu?

Devlet esnafa destek vermeye çalışıyor, büyüsün, daha fazla esnaf olsun istiyor. Kredi veriyor ama bankalar ‘ahret soruları’ soruyor. Vergi, kredi, ipotek, kefi l var mı?.. Bu sefer para bir yanda, esnaf bir yanda bekliyor ve kredi alınamıyor. Para var ama kredi şartları ağırlaştırıldı. Normal ticari kredilerin faizi yüzde 20’lerde… Yüzde 20 faizle para alacak, yüzde 12 kâr marjıyla satacak... Demek ki mümkün değil. Esnaf ve Sanatkâr korunmalı. Bu kesin. Korunması için de kuralların konulması gerekiyor. Türkiye’de esnaf-sanatkârlık dünyada hiçbir ülkede olmayan, çırak, kalfa, usta olarak 900 yıllık geçmişi olan bir yapı. TESK Cumhuriyet döneminde kuruldu ama Ahilik geleneği hep vardı. Ahilik bulunmaz bir model. Korumanın yollarından biri gençleri mesleki eğitime yönlendirmek. Bunun için önerilerimiz var. Mesela, teknik eğitim alan gence askerlikte üniversite mezunlarına sağlanan süre indirimi sağlanabilir. Para kazanması sağlanmalı ki insanlar buraya yönlensin. Herkes devlet memuru olmaya çalışıp, memurluk beklerken işsizlik artıyor. İşsiz insanın cebinde para olmaz. İnsanların cebinde para olması sağlanır. Böyle söylediğimde işçi sendikası mısın? diyorlar ama o insanlar bizim müşterimiz, başkası değil.

Zincir mağazalar sokaklara girdi

Esnaf, sokağın, mahallenin tamamını tanır. Orada bir olay olduğunda gidilecek ilk kişi esnaftır. Esnafın sosyal rolü var, bu unutulmamalı. Her esnaf gerçekten durumu kötü olana yardım eder. Bunu görmezsiniz çünkü bu hayırlar başkalarının yaptığı gibi reklamla, kamera önünde yapılmaz. Hasta olduğunuzda hastaneye taksiyle gidersiniz, mahalle taksiniz para bile sormaz. Bu kadar rolü olan, insanların ev anahtarlarını emanet ettiği kurumu yok ediyorsunuz, tek bir kişiyi zengin ediyorsunuz. Zincir mağazalar sokak aralarına bile girdi. Övünüyorlar, 7 bin 9 bin mağazamız var diye. 7 bin mağaza dediğinizde 70 bin ailenin gelirinin bu şirkete gitmesi demek.

Dükkanını kiraya veren vergisini kendisi ödesin, kiradaki stopaj kalkmalı

Esnafın bir diğer sıkıntısı da dükkân kiralarındaki stopaj. Biz kaldırılmalı diyoruz. Mal sahibi versin, biz neden verelim? Maliyetler artacak deniyorsa, mal sahibi kiraya verebiliyorsa versin yüksek fiyata… Çünkü boş dükkânlar var artık, kiracı bulmak kolay değil. Stopaj yüzünden esnaflar aslında dükkânı iki kez kiralıyor. Çünkü kiranın üzerine yüzde 25 stopaj veriyorsunuz. Dükkânı kim kiraya veriyorsa vergisini o vermeli. Esnaf olarak dükkânı 1000 TL’ye kiralıyorsunuz ama gerçekte 1.250 TL ödüyorsunuz. Vatandaşımız bilmez bunu.

- Şirketlerin sıklıkla kullandığı personele verilen yemek kartı sistemine itiraz etmiştiniz, buradaki eleştiriniz nedir?

Yemek kartları haksız rekabet unsuru haline geldi. Bunların çoğu uluslararası büyük fi rmalar. Yatırımı ise sadece zeka.. ‘Elin taşıyla elin kuşunu vurmak’ yaptıkları iş. Yemek yediğinizde ve bu kart ile ödediğinizde yüzde 12’si bu kartın şirketine gidiyor. POS cihazıyla birlikte yüzde 15 gidiyor. Şirketler bu bedelleri de 30-60 gün sonra veriyor bir darbe de oradan yiyorsunuz.

"Su faturasında 5 liralık okuma bedeli kaldırılsın"

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, su faturalarındaki okuma bedeli gibi kalemler nedeniyle faturaların yüksek geldiğini ifade ederek, Ankara'da şube yolu bakım bedeli olarak faturaya yansıyan 5 liralık okuma bedelinin kaldırılmasını istedi.

Palandöken, yazılı açıklamasında, su faturalarındaki okuma bedeli gibi kalemlerin olmaması gerektiğini vurgulayarak, okuma bedeli nedeniyle faturaların yükseldiğini bildirdi. Elektrik ve doğalgazdan sonra 2012’den beri su faturalarına sayaç okuma bedelinin eklendiğine dikkati çeken Palandöken, Ankara'da şube yolu bakım bedeli olarak faturaya yansıyan 5 liralık okuma bedelinin kaldırılmasını istedi.

Atık su bedeli, sayaç okuma bedeli, şube yolu bakım bedeli, çevre temizlik vergisi, katı atık toplama bedeli, KDV’ler derken gelen fatura tüketim bedelinin 2.5 katının üzerine çıktığını belirten Palandöken, yalnızca konut değil, iş yerlerinde de esnafa özel fatura tarifesi uygulanmasını talep etti. Palandöken, işyerleri için atık su bedelleri dahil metreküp başına Ankara da 15,74 lira, İstanbul da 11,05 lira, İzmir de 9,57 lira alındığını belirtti.

TOKİ konutlarında esnafa uygun çarşı önerisi

- Özellikle indirimli zincir marketler ve AVM rekabetine karşı kamu ne yolla destek verebilir?

Esnaf şu anda ticari olarak zorlanıyor. Sadece sosyal güvenlik primi 600 TL’nin üzerinde. Yıllık 7 bin 200 TL yapar. Çoğu bakkalda 14 bin TL’lik mal yoktur. Özetle, ödenebilir sosyal güvenlik primi, krediye erişimin kolaylaştırılması, kuralların konulması, sokak arasına kadar zincir market girişinin önlenmesi şart. AVM’ler, süpermarketler, yeni gelişen, yeni yerleşim alanı olan yerlere kurulmalı.

TOKİ de burada rol oynayabilir. TOKİ projelerinde esnafa uygun ticari alanların da yapılması sağlanabilir, oralarda esnaflar çalışırlar. Bugün esnaf sayısı azalıyor. Dünya ise küçük işletmelere yöneliyor. Riski azdır küçük işletmelerin. Bu bakımdan küçük işletmeler için iş geçti, bundan sonra dönüş olamaz denemez, zararın nereden dönülse kârdır.

Bunu söylerken kontrolsüz artıştan söz etmiyorum. Yatırım yönlendirilmeli, meslek odalarına bu konuda yetki verilmeli. Simitçi furyası var şimdi. İlk açan, bir tanesi güzel iş yapıyordu ama şimdi yan yana 4 tane simitçi oldu. Cadde mağazacılığında da ucuz ürün ve yan yana dükkanlar nedeniyle sorun ortaya çıktı, kapatıyorlar şimdi. İlk kuruluş aşamalarında da destek verilmeli. Mesela ilk kuruluşta 5 yıl vergi ödenmeyen ülkeler var, bu bir çözüm olabilir.