(12:00)Bakanlardan 'ekonomi' zirvesi
(12:00)Bakanlardan 'ekonomi' zirvesi
ANKARA - Toplantıda ilk sözü alan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, milli gelirdeki güncellemeyle ilgili bilgi verirken, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek kamu borç stoku hakkında bilgilendirmede bulundu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise bütçe ve mali disiplin konularına değindi. Türkiye'de milli gelir ve büyüme verilerinde daha önce 4 defa güncelleme yapıldığını hatırlatan Bakan Ekren, güncellemenin 3 önemli özelliği bulunduğuna işaret etti. Ekren, bunlardan birincisinin bundan sonraki bütün mukayeselerde uluslararası standartlara uygun olması düşüncesiyle hem milli gelir büyüklüğü olarak hem de milli gelir büyüklüğüyle ilişkilendirilecek bütün rasyoların GSYH olarak kullanılacağını bildirdi. "İkincisi GSYH bir kümülatif sonuçtur" diyen Ekren, güncellemenin üçüncü önemli özelliği olarak da ekonomik yapı ve ilişkiler sisteminin geleneksel seriye göre ortaya çıkarttığı ilişkilerle yeni serinin çıkarttığı ilişkilerin farklı hale gelmiş olmasını gösterdi. Bakan Ekren, "Bir önceki baz yılla mukayese edildiğinde TL bakımından farklılaşmaları görüyorsunuz. 2006 yılı sonu itibariyle 31,6'lık bir değişiklik var. Ortalamaya baktığınızda 1998 yılından sonra farklı oranlarda bir güncelleme söz konusu. Dolar olarak bakıldığında da trendin yine artış şeklinde olduğu, ama büyüklüklerin değişim oranlarının farklı olduğunu da ifade etmek gerekir. 2006 yılı sonu itibariyle daha önce 400 milyar dolar olarak ifade ettiğimiz eski seriye uygun milli gelir yeni seride 526 milyar dolara çıkmış oldu. 2002 yılında 182 olarak ifade ettiğimiz milli gelir 230 milyar dolara çıkmış oldu yeni seriyle" dedi. Güncellemenin istatistiki yönü Güncellemenin istatistiki sebeplerine de değinen Ekren, uluslararası standartlarda bir veri üretiminin uluslararası mukayeselerde Türkiye'nin bulunduğu konumun tespitini kolaylaştırdığını belirtti. En önemli istatistiki nedenin bu olduğunu anlatan Ekren, ikinci bir nedenin de sınıflama sistematiğinin değişmesi olduğunu, BM sistematiğinden üyelik sürecinde olduğumuz AB standartlarına geçildiğini ifade etti. Bakan Ekren, "Mevcut anketlerde değişiklik yapıldığı için istatistik bakımından bunun da değiştirilmesi gerekir. Yeni anketler yapılmıştır, bunların da kapsama alınması gerekiyordu. Ticaret marjları, ulaştırma marjları, girdi çıktı oranları gibi teknik katsayıların güncelleştirilmesi gerekiyordu. Sektörel zaman serisinin tutarlılığının da sağlanması lazımdı ve son olarak genel dengenin de elimizde oluşan yeni veri ve bilgi setine göre yeniden kurgulanması ve ifade edilmesi gerekiyordu" dedi. Ekonomik açından 'güncelleme' Ekren, güncellemenin ekonomik nedenleriyle ilgili olarak da şunları söyledi: "Bina, tarım, sanayi, iş yeri ve nüfus sayımı gibi ekonomik faaliyetlerimizi doğrudan etkileyen önemli sayımlar yapılmış olmasına rağmen bunlar yeni seriye, yayınlanana kadar dahil edilmemişti. Bunları da oraya monte etmek lazımdı. İş kayıtlarının güncellemesi yapılmıştı. Bunu da oraya dahil etmek durumundaydık. Ama en önemlisi, kapsanan ekonomik faaliyetlerin artması ve kayıt dışılığın azalması da ekonomik gerekçe bakımından bu düzeltmenin önemli bir parçasını oluşturuyordu. İş gücü araştırmaları, bütçe araştırmaları ve sanayi üretim araştırmaları yeni serinin kapsamlı bir şekilde güncelleştirilmesini ekonomik olarak zorunlu hale getirmişti." Güncellemede AB'ye uyum Ekren, güncellemeyle AB'ye tam uyum sağlanıp sağlanamadığına ilişkin olarak da önemli ölçüde uyumun sağlandığını ama tam uyumun daha sonraki veri ve bilgi setlerini de dikkate alarak 2011 yılında tamamlanacağını ifade etti. Bakan Ekren, "güncelleme sonucuna uluslararası tepkinin ne olacağına" yönelik olarak da uluslararası toplumun önemli kuruluşlarıyla birlikte teknik danışmanlık hizmetleri alınarak bu süreç tamamlandığı için uluslararası toplumun bu düzenlemeye ilişkin kanaatinin olumlu olduğunun ilk sinyallerden de görüldüğünü kaydetti. Şimşek: Mali disiplinin oturtulması başarılı Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise, konuşmasında mali disiplin ve kamu borç stoku konusuna değindi. Maliye Bakanlığı'nın başarısı sayesinde son birkaç yıldır Türkiye tarihinde görülmemiş bir mali performans olduğunu ifade eden Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise 90'lı yıllarda Türkiye'nin ciddi anlamda borç biriktirdiğini, ciddi sorunlar ve bu sorunların birikmesiyle daha sonra 1994-2001 dönemindeki sıkıntılar yaşandığını anlattı. Ancak, son 5-6 yıla bakıldığında Türkiye'de mali disiplinin oturtulmasının başarılı şekilde sonuçlandırıldığını belirten Şimşek, şöyle devam etti: "Geçen yılki performans düşüklüğü bence genel çerçeve içinde bakılırsa, gerek borçların ciddi şekilde aşağı çekilmiş olması, sizin bundan sonra sadece faiz dışı fazlaya yoğunlaşmamanız gerektiğini, aynı zamanda genel finansman dengesine iyi bir şekilde bakmanız gerektiğinin göstergesi. Kamu kesiminin borçlanma gereği, son birkaç yıldır Türkiye'de çok önemli ölçüde azalmış, hatta son 3 yıldır aşağı yukarı kamu sektörü genelinde bir fazla ortaya çıkmıştır denilebilir. Bunun sayesinde, kamu net borç stoku mutlak rakamlar itibariyle, yani TL bazında 2004'ten bu yana düşmeye başlamıştır. Bu çok önemli bir gösterge. Çünkü Türkiye'de hala enflasyon bir miktar yüksek, hala faizler 2 haneli rakamlarda. Dolayısıyla böyle bir ortamda kamu borç stokunun mutlak rakamlarla aşağı çekmek ciddi bir bütçe disiplinini gerektiriyor. Ciddi bir başarıyı arkasında bulunduruyor." "Borç endişe kaynağı olmaktan çıktı" Kamu net borç stokunun, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranına bakıldığında, 2007 üçüncü çeyrek sonu itibariyle yüzde 30 civarında bir rakama vardıklarını kaydeden Şimşek, bu toplam içerisinde, gerek kamu dışı borç stoku gerekse içeride dövize endeksli döviz cinsi borçların toplamı, yani bu borçlar içerisindeki payının düştüğünü, milli gelire oranının ise yüzde 3,3 civarında olduğunu söyledi. Şimşek, net dış borç stokunun milli gelire oranının ise yüzde 1'ler civarına indiğini vurguladı. Şimşek, "Türkiye'nin neresinden bakarsanız bakın gerek mutlak anlamda borçları aşağı çekmesi, gerekse milli gelire oranı olarak borçları bu seviyeye getirmiş olması, borcun bir endişe kaynağı olmaktan çıktığının önemli göstergesi" dedi. AB tanımlı borç stokuna da değinen Şimşek, "Yine üçüncü çeyrek sonu itibarıyla yüzde 40 civarında. Diğer ülkelerle karşılaştırmak isterseniz AB 27 veya 25 veya 15 hangi kategoriye bakarsanız bakın yüzde 60'ın biraz üzerinde. Türkiye ise çok ciddi bir başarı sağlamıştır" diye konuştu. "Faiz ve kur riski azaldı" Borç stokunu sadece, gerek milli gelire oranı olarak gerekse mutlak rakamlarla aşağı çekmediklerini, aynı zamanda borca ilişkin bazı riskleri de azalttıklarını anlatan Şimşek, şöyle devam etti: "Özellikle 2003'ü aldım, biraz iyileşmiş durumu. Dikkat ederseniz, burada değişken faizli ve döviz cinsinden borçların toplam borca oranı 2003'ten bu yana çok önemli ölçüde düşürülmüştür. Bu hem faiz riskinin hem de döviz riskinin kamu borç perspektifiyle azaldığının en güzel göstergelerinden bir tanesidir. Yani brüt olarak baktığınız zaman döviz cinsinden, toplam kamu borç stokunu konuşuyorum burada. Borçların toplam borca oranı yüzde 31'lere inmiş, bu rakam bildiğiniz gibi 2003 yılında yüzde 46'nın üzerindeydi. Aynı şekilde değişken faizli tahvillerin, bonoların toplam borç stoku içerisindeki payı da düşmüştür. Yani Hazine olarak biz kamu borç stoku çerçevesinde hem faiz riskini hem kur riskini azaltmış bulunmaktayız." Unakıtan: Denk bütçe noktasına geldik Eski ve yeni seriye göre bütçe rakamları hakkında bilgi veren Maliye Bakanı Unakıtan, 2000 yılında bütçe giderlerinin GSYH'ya oranının eski seriye göre yüzde 41,2 olarak belirlendiğini, bu rakamın yeni seri ile yüzde 30,8'e düştüğünü kaydetti. Bakan Unakıtan, 2006 yılında ise söz konusu rakamın eski seride yüzde 30,9, yeni seride de yüzde 23,5 olarak tespit edildiğini anlattı. Unakıtan, "Demek ki bütçenin ekonomi içerisinde payı gittikçe dörtte birin dahi altına inmiştir. Bu eskiden çok çok daha fazlaydı" dedi. Unakıtan'ın verdiği bilgiye göre, 2002 yılında bütçe gelirlerinin GSYH'ya oranı eski seride yüzde 28,6, yeni seride ise yüzde 22,7 seviyesinde bulunuyordu. 2006 yılında ise bu rakamlar sırasıyla yüzde 30,1 ve yüzde 22,9 olarak hesaplandı. Vergi gelirlerinin 2002 yılında GSYH'ye oranı da eski seride yüzde 21,7, yeni seride yüzde 17,2 olarak belirlendi. Bu oranlar da, 2006 yılında eski seriye göre yüzde 23,9, yeni seriye göre ise yüzde 18,1 oldu. Unakıtan, bu rakamları da, "Eskiden söylenen 'gelir yükü çok fazla, gelir yükü çekilemez' laflarının varit olmadığı da görülüyor" diye yorumladı. Maliye Bakanı, açıklamaları sırasında bütçe açıklarının GSYH'ya oranında çok ciddi düşüşler meydana geldiğini de ifade etti. 2006 yılında bütçe açığının GSYH'ya oranının binde 6'ya gerilediğini kaydeden Unakıtan, "Bu, denk bütçe noktasına geldiğimizi gösterir ki, bu hiçbir hükümete nasip olmayan bir başarıdır" şeklinde konuştu. Faiz dışı fazlanın GSYH'ya oranının da 2006 yılında yeni seriye göre yüzde 5,4 olarak hesaplandığına dikkati çeken Unakıtan, Türkiye'nin artık yüzde 6,5'lara falan ihtiyacının olmadığının görüldüğünü dile getirdi. "Mali disiplinden taviz vermek mümkün değil" Maliye Bakanı Unakıtan, ekonomideki bazı kırılganlıkların ortadan kalktığı şeklindeki söylemlerin yanlış anlaşılmamasını da isteyerek, şunları söyledi: "Türkiye, mali disipline devam edecektir. Mali disiplinden taviz vermek mümkün değildir. Ne kadar zengin olursak olalım, GSYH ne kadar artarsa artsın, mali disiplinden ayrılmamız söz konusu değil. Mali disiplin, ayağını yorganına göre uzatmak demektir. Ödeneğimiz varsa harcama yapacağız, yoksa yapmayacağız. Bu dengeler değişti. Türkiye yeniden değerlemeye alınacak. Türkiye ekonomisinin analizi yeniden yapılacak. Ama Türkiye'nin vazgeçmeyeceği konulardan birisi de yapısal reformlardır. Yapısal reformlar devam edecek, mali disiplin devam edecek, özelleştirmeler devam edecek. Mikro ekonomik anlamda, rekabet gücünü artırıcı önlemler devam edecek." Unakıtan, konuşmasının son bölümünde ESA 95'e uyum için Maliye Bakanlığı olarak Genel Yönetim Hesaplamalarının oluşmasına dönük bir çalışma başlattıklarını vurguladı. Unakıtan, bu çalışmanın da 2009'da bitirileceğini sözlerine ekledi.