(13:00)"Anayasal denetim, parlamento kayyumluğu değil"

(13:00)"Anayasal denetim, parlamento kayyumluğu değil"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Anayasa'nın herkes ve her kurum için bağlayıcı ve emredici olduğunu belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, demokratik hukuk devletinde, kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetkiyi kullanmaya yer olmadığını söyledi. "Anayasal denetim, parlamento kayyumluğu değildir" diyen Bahçeli, anayasal yargının Meclis'in iradesini hiçe sayarak yasamanın yetki alanına müdahale etmemesi ve bu yolla kuvvetler ayrılığı ilkesini fiiliyatta, 'Kuvvetler hiyerarşisine' dönüştürmekten sakınması gerektiğini vurguladı. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesinin türban konusunda geçtiğimiz hafta açıklanan iptal kararının, çok ciddi sonuçları olacağını ve etkilerinin uzun süre hissedileceğini bildirdi. Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en karanlık ve bunalım yüklü döneminden geçtiğini belirten Bahçeli, AK Parti aleyhine açılan kapatma davası sonrasında, Hükümet'in Türk adaletini dışarıya şikayet ederek hedef tahtası haline getirdiğini öne sürdü. Bahçeli, yüksek yargı organları ile yürütmenin kamuoyu önünde sürdürülen bir kavganın tarafı haline geldiği, anayasal yargının, yasama organının yetki alanına müdahale ettiği bir sürecin yaşandığını savunarak, "Siyasi gerginliğin kontrolsüz bir biçimde tırmandığı, Cumhuriyetin temel organları arasında yetki çatışması yaşandığı, anayasal kurumların meşruiyet tartışmalarının içine çekilerek yara aldığı bu kargaşa ortamı, Türkiye'yi çok ağır risklerle karşı karşıya bırakmıştır" dedi. Risklerin çok geniş bir yelpazeye yayıldığını söyleyen Bahçeli, bunlardan birincisinin yönetilemeyen siyasi krizin ağırlaşarak anayasa krizine dönüşmesi ve bunun sonucu olarak da demokrasinin geleceğini tehdit eden bir rejim bunalımının yaşanması ihtimali olduğunu ifade etti. "Çözüm aranacak yegane yer Yüce Meclis'tir" Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin konu ile ilgili kararını 5 Haziranda açıkladığını anımsatarak, MHP'nin, bu karar karşısında tutumunu, dolambaçlı yollara sapmadan, sözü eğip bükmeden, en somut ve açık biçimde ortaya koyan siyasi parti olduğunu söyledi. Bahçeli, "Anayasa Mahkemesinin iptal kararının; hukuki sonuçları, siyasi yansımaları ve toplumsal etkileri olması doğal ve kaçınılmazdır. Bu kararla; milli vicdan, demokratik parlamenter sistem ve toplumsal dayanışma yara almış, yetkisini aşarak yasama organının görev alanına giren anayasal yargı, siyasi tartışmaların içine çekilerek yıpranmış ve marjinal bir azınlık grubu dışında, cumhuriyetin temel değerlerini yürekten benimseyen, hem cumhuriyeti ve demokrasiyi, hem de dini inançları birlikte yaşama ve yaşatma iradesine sahip olan kitleler rencide olmuştur. Anayasa Mahkemesi kararlarının nihai ve bağlayıcı olduğu, herkesin buna saygı duyması gerektiği bir vakıadır. Ancak, bu durum toplumsal vicdanda yankı bulan bu gerçekleri dile getirmemize mani değildir. Bu konudaki anayasal düzenlemelerin iptal edilmesi sonucu, Türk toplumunun sosyolojik bir gerçeği olan başörtüsü sorunu ortadan kalkmamıştır. Sadece kanayan yara daha da deşilerek kangren haline getirilmiştir. Türkiye'nin sorunlarına çözüm aranacak yegane yer Yüce Meclis'tir" dedi. "Anayasa herkes ve her kurum için bağlayıcı ve emredicidir" Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin kararını hukuki olmaktan ziyade siyasi düşünce ve saiklere dayanan bir karar olarak değerlendirdi. İptal kararının, "Yetki aşımı ve gasbı" tartışmalarına yol açtığını iddia eden Bahçeli, yasama organının görev alanına müdahale eden Yüce Mahkemenin meşruiyeti sorunun gündeme geldiğini ileri sürdü. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, bu çerçevede Parlamenter demokratik sistemin vazgeçilmez ön şartı ve hayatiyet kaynağı olduğunu vurgulayan Bahçeli, yasama, yürütme ve yargının görev ve yetkilerinin birbirinden ayrılması ve sınırlandırılmasının, devletin temel organları arasında işbölümü ve işbirliğine dayalı uyumlu bir çalışma ortamı için mutlak gereklilik olduğunu kaydetti. MHP Genel Başkanı Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti: "Anayasa değişikliklerini sadece şekil yönünden denetleyebileceği açık bir anayasa hükmüne bağlanmışken, bunun dışına çıkarak esasa girmesi, Anayasa Mahkemesi'nin kararına siyasi nitelik kazandırmıştır. Bu tespiti herkes doğru yapmalı, konuyu hamasi sloganlarla başka alanlara saptırmaktan vazgeçmeli ve çok uç örneklerden hareketle bu karara haklılık temeli kazandırma çabalarından medet ummayı bırakmalıdır. Anayasa herkes ve her kurum için bağlayıcı ve emredicidir. Demokratik hukuk devletinde, kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanmaya yer yoktur. Anayasal denetim, parlamento kayyumluğu değildir. Anayasa Mahkemesinin yıpratılmaması, iç politikada tartışma malzemesi yapılmaması ve siyasi çekişmelerin aracı ve tarafı haline getirilmemesi, demokratik rejimin geleceği bakımından hayati öneme haizdir. Burada hiçbir tereddüt yoktur. Ancak, anayasal yargının da milli iradenin tecelli ettiği yegane yer olan Meclis'in iradesini hiçe sayarak yasamanın yetki alanına müdahale etmemesi ve bu yolla kuvvetler ayrılığı ilkesini fiiliyatta, 'Kuvvetler hiyerarşisine' dönüştürmekten sakınması da aynı derecede önemlidir. Bu yol açıldığı ve sistematik bir uygulamaya dönüştürüldüğü takdirde, kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter rejim çok ağır bir yara alacak ve bundan sonra demokrasi ve milli iradeden söz etmek imkanı kalmayacaktır. Bu konunun AKP'ye yakın bazı çevrelerin savunduğu gibi anayasal yargıya, 'Savaş açma', yargıyı, 'Vesayet altına alma' veya 'Siyasi iradeye ram etme' mantığı ve anlayışıyla ele alınamayacağı açıktır. Burada herkes görev ve yetkilerinin anayasal sınırlar içinde kalmanın, kendi meşruiyetlerinin sigortası olduğunu anlamak durumundadır. Yaşanan tecrübelerden alınan dersler ışığında yapılacak sağlıklı bir değerlendirme sonucu, uygulamadan kaynaklanan bu sorunun yine aynı yolla çözüme kavuşturulması en uygun ve makul hareket tarzı olacaktır." Toptan'ın senato önerisi TBMM Başkanı Toptan'ın, siyasi gündeme getirdiği düşünce ve önerilerin, yaşanan bu süreçten soyutlanarak değerlendirilemeyeceğini ifade eden MHP Lideri Bahçeli, Toptan'ın, yeni bir anayasa yapılmasını ve senato sistemini tartışmaya açtığını hatırlattı. Bahçeli, yeni anayasa yapılması konusunun 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrasında AK Parti tarafından "yadırganacak" bir yöntemle gündeme taşındığını ve nabız yoklandığını dile getirerek, "Yeni bir anayasa hazırlanması veya mevcut anayasada köklü değişiklikler yapılması, ancak siyasi istikrarın bütün unsurlarıyla hüküm sürdüğü bir ortamda düşünülebilecek bir husustur. Bugünkü şartlarda böyle bir istikrar ortamından söz etmek mümkün değildir. Bu bakımdan siyasi normalleşme süreci başlatılmadan ve Türkiye'yi yönetme kabiliyetini kaybetmiş bugünkü hükümete dayalı siyasi tablo değişmeden, yeni anayasa hazırlanması doğru ve mümkün değildir" diye konuştu.