(13:00)"Tarihi fırsat, en iyi şekilde değerlendirilmeli"

(13:00)"Tarihi fırsat, en iyi şekilde değerlendirilmeli"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Türkiye'nin modern Avrupa kurumları ve değerleriyle olan ilişkilerine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, fırsatların değişen konjonktürler nedeniyle her zaman ortaya çıkamayabileceğini belirterek, iki tarafın da tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendirmesi ve bu yeni perspektifle ilerlemesi gerektiğini söyledi. Gül, Radisson SAS otelinde düzenlenen Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) 24. Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ile AB ilişkilerinin yapısını üçlü bir sacayağına benzetmenin mümkün olduğunu belirterek, bunun ilk iki ayağını hükümetler arası ve parlamentolar arası temasların teşkil ettiğini söyledi. İlişkilerin üçüncü ve en önemli ayağının ise sivil toplum diyaloğu olduğunu ifade eden Gül, bu üçüncü ayağın yürütülmesinde lokomotif rolünü KİK'in üstlendiğini kaydetti. Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin, diyaloğun ve işbirliğinin her düzeyde geliştirilmesinin devam eden katılım sürecinin gereği olduğunu söyleyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Katılım müzakereleri devam ettiği halde, Avrupa'da ülkemize ilişkin, Türkiye'de ise AB ile ilgili olarak bazı iletişim, algılama ve anlayış sunumları ile kimi zaman da yanlış anlamaların bulunduğunu görüyoruz. Bu itibarla da KİK'in çalışmalarının bundan sonra da etkin biçimde devam etmesini temenni ediyorum. Aynı şekilde diğer sivil toplum örgütlerinin de çalışmalarına en iyi şekilde devam etmesini canı gönülden arzu ediyorum." Cumhurbaşkanı Gül, temalı oturumlara geçmeden toplantının başında Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin bazı tespit ve görüşlerini, geçmiş dönemde yaşadığı tecrübelerin ışığında paylaşmak istediğini de ifade ederek, şunları belirtti: "Bugün sizlere Türkiye'nin modern Avrupa kurumları ve değerleriyle olan ilişkilerinin ne kadar tarihsel ve köklü olduğu gibi, bildiğiniz hususları tekrarlamayacağım. Bunlar hepinizin çok iyi bildiği ve zaman zaman çok geniş şekilde konuştuğumuz konular. Bu tarihsel temel artık yepyeni bir olguya dönüşmüştür, yepyeni bir statüye kavuşmuştur. Türkiye 2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamıştır. Müzakerelere başlamakla kalmamış, mesafe de katetmeye başlamıştır. Bu gelişme iki tarafa da tarihi bir fırsat, yeni bir esneklik vermektedir. Bu tür fırsatlar değişen konjonktürler nedeniyle her zaman ortaya çıkmayabilir. Bunun bilinciyle şimdi iki taraf bu tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve bu yeni perspektifle ilerlemelidir." "Süreç kolay ve hızlı değil" Cumhurbaşkanı Gül, Türk halkının, anayasanın, devleti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak niteleyen temel ilkeleri konusunda mutabakat içinde olduğunu ve bunda hiç şüphe bulunmadığını belirtti. "AB ile müzakere sürecinin kolay ve hızlı bir süreç olmadığı ve olmayacağı bilinen bir gerçektir. Türkiye bunun bilincindedir" diyen Gül, başka bir gerçeğin de müzakerelerin, Türkiye'nin ve bütün AB üyelerinin ittifakla ve en yüksek düzeydeki siyasi iradeyle başlaması olduğunu kaydetti. Abdullah Gül, bunun müzakere sürecindeki güçlüklerin aşılması için iki tarafa da gerekli yasal ve siyasal zemini sağladığını vurgulayarak, şunları söyledi: "Bu mutabakat halkın dokusundan gelen köklü ve kuvvetli bir mutabakattır. Bu aynı zamanda milletimizin tarihsel tecrübe ve gelişiminden süzülmüş akılcı temellere dayanan bir mutabakattır. 85 yıllık cumhuriyet döneminde sağlanan başarı ve kazanımlar, cumhuriyetimizin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma özelliklerini daha da güçlendirmiştir, daha da derinleştirmiştir. Türk halkı, bu sürecin devamı konusunda tam bir kararlılık içindedir. Bu doğrultuda, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak olarak özetlediği hedefe ulaşma yolunda bugüne kadar muazzam bir mesafe kat edilmiştir. Türkiye'nin ufku aynı doğrultuda son derece açıktır. Türkiye'nin AB ile ilişkileri, işte bu noktada her zaman önemli rol oynamıştır ve oynamaya da devam edecektir. Zira AB'nin demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, sosyal haklara, insan haklarına, serbest piyasa ekonomisine ve kültürel çeşitliliğe dayanan temel değerleri, gerek cumhuriyetimizin temel felsefesi ve pratiği, gerekse anayasamızın ilkeleriyle tam bir uyum içindedir. Bu nedenledir ki Avrupa ile kurumsal ilişkilerimiz tüm cumhuriyet hükümetlerinin siyasetlerinin temellerinden birini teşkil etmiştir."